[24]

11.7K 658 23
                                    

Medyadaki Deniz.

-24. Bölüm-

Kaç dakika olmuştu bilmiyordum. Yatağın içinde bi sağa bi sola dönüp duruyordum. Ege ile öpüştüğümüzden beri kendime gelmemişti. İlk öpücüğümüz değildi belki ama hâlâ alışmış sayılmazdım. Ben de bıraktığı his tarif edilemeyecek kadar güzeldi.

Emir ve Eren böldüğünde ilk önce sinirlenmiştim. Ama daha sonra sinirim geçince sevinmiştim. Kendime engel olamayabilirdim o noktadan sonra.

O olaydan sonra biraz daha oturmuştuk beraber. Eren'in uykusu geldiğinde Ege kalkmak istemişti ama Emir kalmaları için ısrar edince kalmaya karar vermişlerdi.

Kendi odamı Ege'ye vermiştim. Kokusunun yatağıma sinmesini dileyerek. Eren de Emir'in odasında yatıyordu. Emir ile de salona hazırlamıştık kendimize. Emir bilmem kaçıncı rüyasını görürken ben hâlâ uyumaya zorluyordum kendimi.

Sıkıntıyla oflayıp yattığım yerden doğruldum. Saat 03:21'di. Yatağa girdiğimde saate bakmıştım ve saat 02:48'di. 33 dakikadır uyumaya çalışıyorum demekti bu.

Telefonumu elime aldım. Birkaç yere girdikten sonra şarjımın az olduğunu fark ettim. Şarj aletim odamdaydı ve o odada Ege uyuyordu. Odaya gidip şarjımı alsam acaba Ege'yi uyandırır mıydım? Eğer uyanırsa eminim ki benimle dalga geçerdi. 'Seksiliğime dayanamayıp kendini yanımda buldun değil mi?' ya da 'Bensiz duramadığını biliyorum,' derdi kesin.

Korkak adımlar ile odama doğru ilerlemeye başladım. "Lütfen uyuyor olsun, lütfen," dedim fısıltıyla kapıyı açmadan önce.

Sokak lambasının aydınlattığı odada Ege'nin uyuduğunu gördüm. İlk önce kitaplığa baktım sessizce çekmeceleri açıp şarj aletimi aradım ama yoktu. Muhtemelen yatağımın yanında ki komidinin içerisindedir diye düşünerek diz çöktüm. Çekmeceyi açıp içini karıştırdım. Şarj aletimi bulduktan sonra Çekmeceyi geri kapatıp tam kapatacağım sırada dikkatimi Ege çekti.

Öndeki saçları yüzüne yapışmış, dudakları öne çıkarak belirginleşmişti. Elimi saçlarına atıp yana yatırdım. Şu an ne yaptığımı inanın ben de bilmiyordum. Uyansa ne cevap vereceğimi, onu hiç bilmiyordum işte. Ama ona dokunmak istediğimi biliyordum.

Baş parmağımı dudağına sürttüm. "Şimdi dudaklarına bir buse kondursam acaba uyanır mısın?" dedim kendi kendime fısıldayarak.

Parmağımı dudağından çekeceğim sırada elimi kavrayan el ile birlikte sıçradım. "Korkuttum mu?" diye sordu Ege.

"H-ayır," diye bildim sadece. İçimden ne kadar bildiğim küfür varsa hepsini sıralayarak kendime saydırdım. Umarım söylemiş olduğum o cümleyi duymamıştır. Duyduysa vay halime.

"Peki, burada ne işin var?"

Elimdeki şarj aletini sallayarak "Ş-şarj aletimi almaya geldim." dedim. Lütfen daha fazla bir şey sorma lütfen yoksa bayılabilirim.

"Kondurabilirsin," dedi. Ne kondurabilirdim ki?

"Ne?"

"Diyorum ki, dudaklarıma bir buse kondurabilirsin," dedi. Duymuştu işte. Dilin tutulsun Deniz! "Hadi bakma öyle izin veriyorum."

"Nerden çıktı bu şimdi?" Tabii ki de inkar edecektim. Tek kurtuluşum bu bakmayın öyle.

"Ha yani şimdi de 'demedim öyle bir şey' mi diyeceksin?"

"Evet demedim." Ege biraz yana kaydığında ben de ayağa kalktım. Ama kendimi bir an da yatakta otururken buldum.

"Daha ne kadar böyle kaçmaya devam edeceksin Deniz?" Nereye kadar kaçabilirsim o kadar.

Elimi kavrayan eli serbest bıraktıktan sonra saçlarıma getirdi. Saçlarımı okşarken ben de parmaklarım ile oynamaya başladım. Yanına uzanıp ben de onun saçları ile oynamak istiyordum. Ve daha bir çok şey. Ama içim de ki korku hep buna engel oluyordu. Bu korkuya son verip kaçmayı bıraksam belki her şey güzel olacaktı. Ama biliyorum ki bir süre sonra benden de sıkılacaktı. Ya da diğerlerine yaptığı gibi tek gecelik bir ilişki olacaktı. Ve eğer bunlar gerçekleşirse bir daha Ege ile eskisi gibi olamazdık.

"Kaçtığım falan yok." Kaşlarını çattı.

"Emin misin? Buradan bakılınca kaçıyorsun gibi görünüyor." Kalkmaya hazırlandığımda yine elimden tutarak kalkmamı engelledi. "Bak işte yine kaçıyorsun."

"Kaçmıyorum."

"İyi, o zaman benimle yat ben de kaçmadığına inanayım?" Sunduğu seçenek yutkunmama sebep oldu. Onunla yatmayı istiyordum o yüzden bir şey demeden yorganın içine girdim. Masum bir yatıştan zarar gelmezdi değil mi?

"Ellerine dikkat etmezsen eğer giderim ona göre," diyerek uyardım.

Sırıtarak kendisine çekti ve ellerini beline dolayarak yüzünü omzuma yerleştirdi. "Sadece sarılacağım," dedi yüzü omzumda yaslı olduğu için boğuk çıkan sesiyle.

"T-tamam." İlk sarılmanız değil Deniz sakin ol.

Olamıyordum. Kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi atıyordu. Ben de böyle bir etki bırakırken onun bu rahatlığından nefret ediyorum.

"Buz gibisin, ben şimdi seni ısıtırım." dedi ve bir elini bacağımdan vücüduma sürerek aşağı yukarı hareket ettirdi. Üşüdüğümü düşünmüyordum. Gerçi üşümemiştim de üzerimdeki sweati çıkartacak kadar sıcaktı odanın içi. Yoksa...

"Sen bana dokunmak için bahane mi üretiyorum?" diye sordum bir çırpıda.

Ellerini çekip benden uzaklaştı. Kızdırmış mıydım acaba? "Dokunmak istesem bahane üretmem dokunurum.. Zaten dokunuyorum da."

Arkam ona dönükken kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Yani sarılarak dokunuyordum." dedi. Yine fesat anlamıştım çocuğu. Başımı sakladığımda arkasını döndü bana.

"Ege?" diye seslendim. Ses vermedi. "Ege?" diye tekrar seslendim ama cevap vermedi yine. Omzunu dürttüm bu kez. Tepki vermedi. Uyumuş olamazdı bu kısa sürede tek seçenek vardı o da tripti.

Derin bir nefes aldım. "Pekii," dedim ve biraz yaklaştım. Tereddütle elimi beline attım. Aramızda ister istemez bir mesafa bırakmıştım.

Kalbim hâlâ deli gibi atıyordu. Acaba kalbimin sesini duyuyor mudur diye düşünmedim değil. "Özür dilerim." Neden özür dinlemiştim bilmiyordum. Sadece bir soru sormuştum bu kadar kızacağı aklıma bile gelmemişti.

Belinde olan elimi tuttu. Kalbinin üzerine getirip birazda geri gelerek arada olan kısa mesafeyi de kapattı. Bir şey söylememişti ama kokusu yetiyordu. Ciğerlerime kadar çektim kokusunu.

O an fark ettiğim bir şey vardı. Kalbi atıyordu ve yavaş değildi...

🌙🌙🌙

Hastayım, şuraya yazacak bir şey bulamıyorum şuan..

-Birkan

Ufaklık ve Sırık [BoyxBoy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin