1.Bölüm -

943 60 78
                                    

"Herkes ne zaman ölür
Elbet gülünün solduğu akşam"
-Turgut uyar-

Bölüm 1.

Yılın düğüne ve düğün çoşkusuna en hasret günlerinin birinde, gecenin en derin ânında Şeddadi Konağının nişan hazırlıkları Mardin'i telaşa verdi. Çok büyük bir aşiretin ağası olan Kirman Ağanın iki tane güzeller güzeli kızlarından birisi olan Ezma, Mardin'in diğer aşireti Milan Konağının en büyük oğlu ile nişanlanıyordu. Her şeyden önce bu evlilik iki gencin aşkı üzerine kurulacaktı. Her zaman aşk evliliği görmek nasip olmuyordu bu şehirde. Genelde görücü usulü evlilikler yapılırdı. Ya da aile baskısıyla evlenmek zorunda kalan kızların ve erkeklerin düğününe konuk olunurdu. Lakin bu nişanın büyük bir aşk üzerine yapıldığını Mardin'de bilmeyen yoktu.

Bu aşka şahit olanlardan biride oğluna kız kardeşinin kızı Ezma'yı gelin alan Kejal Milan'dı. Bu yaşlı adam yeğenini kendi kızı Diren kadar çok severdi. Zaten bu evlilik olacaksa bunda Kejal Milan'ın payı büyüktü. Zira o oğlunun fikrini sorup, Aral'ın Ezma'ya olan aşkını öğrenmeseydi eğer belki de iki genç şimdi birbirine aşık ama başka kişilerle evli olabilirlerdi. Nişan öylesine görkemliydi ki gelen her konuk bu nişanı seneler sonra bile unutmayacak, gittiği her düğün ve nişanda bu nişandan büyük bir övgüyle bahsedecekti.

Üzerindeki nişan elbisesiyle odasında hazırlığını bitiren Ezma büyük bir heyacanın eşliğinde kendine son bir kez aynada baktı. Aşağıda büyük bir cümbüş vardı. Gelen konuklar ve bütün akrabalar nişanın keyfini sürüyordu.

Konağın taş merdivenlerinde ayak sesleri duyuluyordu. Onca nişan patırtısına rağmen üstelik. Tiz zılgıtlar ve havai fişekler arasında.

O kadar mutluydu ki sadece bir kaç hafta önce seçtiği elbisenin içine zor sığıyordu şimdi.

"Alaz geldi mi?" diye sordu süt annesi Süheyla Hanıma. Kendini bildi bileli her sırrını, her derdini bu kadınla paylaşırdı. Ona sonsuz güveniyordu.

"Geldi elbet. Aşağıda, avluda."

Genç kız daha da çok heyecanlandı. Sevdiği adam üzerine giydiği takımla ne de yakışıklı olmuştur diye düşündü. Onca zaman bir yabancıymış gibi uzaktan uzağa bakıştığı adamla aynı yastığa baş koyacak olmak öylesine mucizevi bir şeydi ki bu düşünce bile kalbinin yerinden çıkacak gibi atmasına neden oluyordu.

Nişanına ve sevdiği adama son kez uzaktan bakmak için odadan çıktı. Avluya bakan balkonlardan birine gidecek ve aşağıdaki eğlenceyi izleyecekti. Alaz'ın kız kardeşi Diren ve ablası Eyşan'ın balkondan avludaki nişanı seyrettiklerini gördü genç kız.

Eski bir Mardin konağının beyaz, alçak duvarlı terasında, iki kadın, alçak, beyaz duvarlara dayanmış duruyorlardı. Kalçalarını geriye doğru çıkarmışlar, dirsekleri alçak beyaz duvarda. Karşılaş­tıkları anda hepsinin yüzünde, turistlerin yabancılıkları için af dileyen o şapşal gülümsemesi oluştu.

İki genç kızda fazlasıyla güzeldi. Nişan için çok özendikleri belliydi. Diren'in elbisesi lacivert ve parlak taşlıydı. Eyşan ise her zaman ki gibi kendine en çok yakıştırdığı renkte siyah bir elbise giymişti.

Ve evet, daha kalçalı, daha rahat, daha işveli görüneni bir ayağını bacağına dayamış, leylek gibi. "Nihayet gecenin kraliçesi de geldi," dedi. Bu ses Eyşan'a aitti. İğneleyeci ifadeleri ve kendinden başka herkesi alçak düşüren bu kızın sesini nerede olsa tanırdı Ezma. Tam yirmi yıl boyunca onunla aynı evde yaşamıştı.

BENİM YERİME DE SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin