KIRAĞI 2.Bölüm🎗
Alaz Milan öldü. Ama henüz kimsenin haberi yok. 3 Ocak 2019. Saat sabahın yedi buçuğu. Kimse bir şey bilmiyor, tek bildikleri ufacık bir detay: Alaz kahvaltıya geç kaldı. Kifayet Hanım yine, her zaman yaptığı gibi Alaz'ın oturacağı sandalyenin hizasına kenarları altın işlemeli porselen tabaklardan birini yerleştirmişti; porselen tabağın yanında duran bardağa demini alan çaydanlıktan çay dolduruldu.
Merdivende, Alaz'ın ortanca kardeşi Aram tedirgin adımlarla merdivenleri iniyordu. Mutfak tezgahına yaslanan Diren ise dün gece ki nişandan sonra hâlâ uykusunu alamamış olmanın verdiği yorgunlukla esnedi.
"Geç otur kızım," dedi yaşlı kadın epey yorgun görünen kıza. "Dün çok yoruldun. Biraz daha uyusaydın ya."
Diren sandalyesine tünemiş, gözlerini ovuşturuyordu. Baygın gözlerini yaşlı kadına dikerek, "Gerek yok Kifayet Anne," dedi. "Yeterince uyudum," derken genç kızın gözü merdivende dikilen Aram'a yöneldi. "Ağabey?" dedi.
Aram bir an yakalanmanın etkisiyle bocaladı ve ne yapması gerektiğini bilmeyen bir hareketle mutfak kapısından içeriye baktı.
"Günaydın."
"Roj baş," diyerek karşılık verdi yaşlı kadın. "Gel otur hele çay dökeyim."
"Sağ olasın. Ben kahvaltı yapmadan çıkacağım. Şirkette son bir kaç işim kaldı. Amerika'ya gitmeden önce kalan işlerimi halletmem lazım."
"Düğüne kalmayacak mısın oğlum?"
Aram gözlerini kaçırarak yutkundu. Yüzüne bir telaş yeli esti.
"Kalacağım elbette. Ama düğüne vakit ayırabilmek için önce işlerimi bitirmem lazım."
"Sen bilirsin oğul. Hadi hayırlı işler o vakit."
"Sağ ol," deyip konaktan ayrıldı Aram. Diren mutfak penceresinden avludaki Aram'ı izlerken omzunun üzerinden elindeki çaydanlığı ocağın üzerine geri bırakan Kifayet Hanıma baktı.
"Ee damat bey hâlâ uyuyor mu?"
"Uyuyor olsa gerek."
Üst kattaysa, Derbas ağabeyinin odasının kapısını açıp bozulmamış yatağı gördü: Yorganın altında kalan çarşaf dümdüz, yastık dolgun ve kabarıktı. Odanın içinde göze batan hiçbir şey yoktu. Duvarda bir dizi bilim fuarı kurdelesi, bir tane Einstein kitabı ve yatağın üzerinde duran beyaz bir zarf vardı. Alaz'ın parfümünün o serin, ferah ve erkeksi kokusu hâlâ havada asılıydı. Ama Alaz yoktu.
Derbas içeriye girdiğinde, tepesine kadar çektiği yorganın altından, saçları dağılmış halde uyuyan ağabeyini bulmayı planlamıştı. Bir şekilde gözden kaçırdığı, çarşafların altında kalmış aksi bir çıkıntı gibi... Fakat perdeler de hiç açılmamıştı. Ağabeyinin her sabah odasının perdelerini açtığını çok iyi bilirdi. Ve bunu alışkanlık haline getirdiğini de. Onunla çok sık vakit geçirirlerdi. Özellikle onun odasında. Bu yüzden onun ve odası hakkında birçok bilgiye sahipti. Genç adamın gözleri az önce göz ardı ettiği zarfa takıldı. Yatağın yanına gidip zarfa uzandı ve elinde tuttuğu zarfın üzerinde kusursuz bir el yazısıyla yazılmış olan 'aileme' kelimesini gördü.
Bu el yazısı kesinlikle ağabeyine aitti. Alaz'ın el yazısı taklit edilemeyecek kadar kusursuzdu. Genç adam zarfın içindeki katlı kağıdı alıp yavaşça düz bir hale gelene kadar açtı. Kağıt düz ve tek sayfa haline geldiğinde mektubun başında şöyle yazıyordu;
Saatlerce düşündükten sonra kimseye örnek olmaması gereken bir karar verdim.
Bu yüzden en iyisi gibi gözüken şeyi yapıyorum. Bu korkunç hastalık çıkıp gelene kadar iki insanın daha mutlu olabileceğini düşünmezdim. Geride bıraktığım kadını ömrünü bitkisel hayatla geçirecek bir adama mahkum edemezdim. Evet, çok uzun bir zamandır hastaydım. Bunu hepinizden sakladım. Çünkü düzeleceğini düşünüyordum. Fakat yanıldım. Doktorum felç geçirip ömrüm boyunca yatağa mahkum kalabileceğimi söyledi. Ne yazık ki bunu Ezma'ya yapamam... Onu böyle bir evliliğe mahkum edemem. Bu yüzden canıma kıyıyorum. Midyat'ın çıkışındaki eski depodayım. Cenazemi orada bırakmayın...
![](https://img.wattpad.com/cover/210873035-288-k955218.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM YERİME DE SEV
Ficção GeralDerbas Milan kendini bildi bileli Ezma'ya aşıktır fakat genç kadın bundanbihaberdir. Ağabeyisiyle nişanlı olan ve ilişkisinin mükemmel bir seyirde yol aldığından büyük mutluluk duyan Ezma evlilik hazırlıkları devam ederken nişanlısını nişan gecesin...