Zamanın Ötesinde

668 32 1
                                    

"Edison bitti... Ben yapamıyorum!" Dedi Hermione ve parmağındaki yüzüğü çıkarıp ona verdi.
"Ama herşey çok iyiydi..." dedi Edison.
"Değilmiş demek ki!" Diye bağırdı Hermione. Zaten canı acıyordu nefessiz kalıyordu... Onun yüzünden ölmüştü Harry.
"Ama biz evlenecektik!"
"Yeter!" Diye bağırdı Hermione ve odadan çıktı. Zamanın Ötesinde... Zamanın Ötesinde... Tam bir ķördü! Nasıl göremezdi kalbinin hala onun için çarptığını? Ve onu sonsuza dek kaybetmişti... Yaşamanın anlamı var mıydı? Anıları izleyeli sadece bir saat olmuştu... Onun tamamen gittiğini kalbine bir saattir anlatmaya çalışıyordu. Ama söz dinlemiyordu kalbi, deli gibi onu arzuluyordu hala...
O artık nefes almıyor muydu yani? Bitmiş miydi herşey? Hani son nefeslerini birbirlerinin kollarında vereceklerdi?

"Son nefesimi burada, senin kollarında vereceğim..." dedi Harry.
"Ben de gelirim ki peşinden..."
"O zaman sen de yaşlanmış olursun zaten değil mi?"
"Bilmem... Belki daha önce ölürüz." Dedi Hermione.
"Burası zamanın ötesinde... burada zaman duruyor sanki." Dedi Harry.
"Burası senin ve benim uçurumum..."

Zamanın Ötesinde... tabi ki! Hermione hemen bir şak sesi ile cisimlendi. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Ve kalbi deliler gibi atmaya başladı. Oradaydı işte... Uçurumun kenarında öylece denize bakıyordu. Kim bilir aklından neler geçiyordu şimdi? Yavaş adımlarla ona doğru yürüdü.
"Harry..." Hiçbir tepki vermedi.
"Harry ben bilmiyordum!" Dedi Hermione. Yine ağlamaya başlamıştı. Harry acılı zümrüt yeşili gözlerini ona çevirdi.
"Neyi bilmiyordun?" Bu ses Hermione'nin kalbini delip geçti. Soğuk, acı dolu, yıpranmış...
"Senin bir şey... Yani Dolohov'un... yeni öğrendim... Ben - Ben aptallık ettim tamam mı? Dinlemedim onları ve..."
"Bunun bir önemi yok..." Hermione gülümsedi.
"O zaman gidiyoruz öyle mi?"
"Ben sonsuzluğa, sen de Watersun'ın yanına gidiyorsun..." dedi Harry. Hermione'nin gülümsemesi birden soldu.

"Peki neden?" Sesi öyle isyankar çıkmıştı ki...
"Sen benim seni öldürebileceğimi nasıl düşündün?" Diye sordu Harry. Sesi öyle buruktu ki... derin bir sessizlik oluştu aralarında.
"Ben... mantıklı düşünemiyordum. Aslında senin öyle bir şey yapacağına hiç inanmadım! Yemin ederim! Ama birden sen öyle...Ağzımdan kaçtı." Dedi Hermione. Harry ona duygusuzca baktı.
"Yine de ben seni hep sevdim..."
"Konuşma böyle... veda eder gibi..." diye yalvardı Hermione.
"Verdiğim hiçbir sözü tutamadım değil mi? Berbat bir insanım... yaşamayı hak etmiyorum..."
"Hayır sen bir sözünü çok iyi tuttun! Hep beni korudun... Ne pahasına olursa olsun..." Harry burukça gülümsedi.
"Kaybettim... her şeyimi..."
"Hayır! Hayır! Kaybetmedin!" Dedi Hermione inkar ederek.
"Bana düğün davetiyesi verdin!" Diye bağırdı Harry. Zümrüt yeşili gözleri anlamsızca parlıyordu... Çıldırmış gibiydi...

Hermione o an kendinden nefret etti... Nasıl yapabilmişti... Neden dinlememişti kimseyi? Harry ona söz vermişti, nasıl sözünü tutmayacağını düşünebilmişti...
"Bak Hermione! Evleniyorsun... Biz bittik!" Dedi Harry ellerini birbirine vurarken.
"Bak ayrıldım onunla! Bak... bak senin kolyeni taktım!" Dedi Hermione kolyesini çıkarırken.
"Söz vermiştin... Aramızda ne olursa olsun çıkarmayacaktın o kolyeyi... Ama sen çıkardın." Sesi fısıltı gibi yükselmişti Harry'nin. O kadar Harry'nin sözlerine takılmıştı ki, kedisi verdiği sözü tutamamıştı. İstemsizce bir kaç damla daha döküldü gözlerinden. Kırmıştı onu... fazlasıyla. Ne olursa olsun bir kere dinlemeliydi...
"Elveda... yıllar sonra, zamanın ötesinde görüşürüz..." diye fısıldadı Harry. Zümrüt yeşili gözleri acıyla bağırıyordu avaz avaz. Hermione çaresizce başını salladı.
"Hayır... hayır... " Ama Harry onu dinlemedi. Sadece gözlerini aşağıdaki denize dikmişti. Zümrüt yeşili gözleri sanki son kez parlamak istercesine parıldıyordu... Hermione nefessiz kalacağını hissediyordu...

Derin SevgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin