Selam,
Bu hikaye ani bir kararın eseridir..
Küçük bir açıklama yapmam gerekiyor, Scarlett'ın anne olmadığını varsayarak hikayeye başlıyoruz çünkü Rose'u nereye sıkıştıracağımı düşünmedim.
Açıklama bitti, hikayeye geçebilirsiniz:)
Teşekkürler.
Alarmın sesiyle uyanmaktan hiç hoşlanmıyordum.
Zar zor gözlerimi açıp rahatsız edici sesin susması için hızlıca telefonumu komidinin üstünden aldım ve kapat yazısına bastım. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde otel odasında olduğumu hatırladım, bugün ödül töreni vardı ve burada hazırlanacaktım.
--
Bir sürü kişi hazırlanmam için seferber olduğundan tam saatinde hazır olabilmiştim. Telefonuma Colin'den aşağıda olduğuna dair bir mesaj geldiğinde odadaki herkese teşekkür edip çıktım ve limuzindeki nişanlımı daha fazla bekletmeden yanına gittim.
Duygularını çok dışa yansıtan biri olmadığını biliyordum fakat bu sefer gözlerinin ışıldadığını gördüğüme yemin edebilirim. Çok güzel olduğumu söyledikten sonra dudaklarımı uzunca öptü. Gelen mesaj sesiyle dudaklarımızı ayırdım ve gözlerimi telefonuma çevirdim. Chris'ten geldiğini görünce merakla yazdığı mesaja baktım, vardığını ve beni beklediğini söylüyordu. Gülümsedim ve akşamın güzel geçmesini umdum. Bugün birlikte ödül açıklamak için sahneye çıkacaktık.
Vardığımızda gözlerim Chris'i aradı çünkü stresimi alabilecek tek kişi oydu. Onu bulacaktım ve her zaman olduğu gibi sözleriyle beni güldürüp neşelendirecekti, diğer her şeyi unutacaktım.
Omzuma değen ellerle arkamı döndüm ve rahatça nefes aldım, onu bu kadar çabuk bulmayı beklemiyordum. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakıyordu. O an bütün stresimi bu sefer sözleriyle değil, gülümsemesiyle aldı. İçimi sıcacık bir güven duygusu kapladı. Sıkıca sarılıp gözlerini etrafta gezdirdi.
"Colin nerede? Tek misin?"
Arkama baktım. Colin yine ortadan kaybolmuştu, her zaman bunu yapıyordu. Arkamı dönmemle kendine konuşacak birilerini bulup yok oluyordu, bu huyundan nefret ediyordum. Bu sefer onunla bu konuyu ciddi bir şekilde konuşacaktım ama şimdi moralimi bozmasına izin veremezdim, en iyi arkadaşım yanımdaydı değil mi? Ben de onunla takılırdım.
Cevap vermeyip göz devirmekle yetindim, durumu anlayıp konuyu değiştirdi ve içerideki 'ateşli' kadınlardan bahsetti, bir tanesinden bayağı etkilenmişe benziyordu. Genellikle tek gecelik ilişkiler içerisinde bulunuyordu ve uzun zamandır onu birinden bu kadar etkilenirken görmemiştim. Chris hislerinden korkan bir adamdı, ilişkilerinde ciddiye giden bir durum sezerse hemen ayrılıyordu ve kadınlar bir daha ondan haber alamıyordu. Son zamanlarda bu durumlar canını sıktığı için ilişki işlerine hiç girmiyordu, bu kadınla bir şeyler yaşayabilirdi. Tek yapmam gereken Chris'i ona itmekti.
"Hey Chris," başımla bana bahsettiği kadını işaret ettim "bahse girerim o kadını after partinin bitimine kadar etkileyemezsin." Tek kaşını kaldırıp meydan okurcasına gözlerime baktı. "Öyle mi Scarjo?" Kafasına koyduğunu yapardı, amacıma ulaşacağıma emin olunca gülümseyip onu daha da heveslendirmek için kışkırtıcı bakışımı takındım. "Öyle, Cevans."
--
Ödül töreni bitmişti ve hiçbir şey ters gitmemişti. Chris sayesinde eğlenmiştim ve güzel vakit geçirmiştim. Colin tekrar yanıma gelse de fazla yüz vermemiştim, kızdığımı anlamıştı ama yine de bir şey yapmamıştı.
Parti başladığında Colin ancak bu konuyu açabilmişti. Müzik sesinden birbirimizi duyamadığımız için ve kimsenin kavga ettiğimizi görmesini istemediğimiz için arka kapıdan çıktık ve problemimizi çözmeye çalıştık. Evet, sadece çalıştık. Bu adamın beni delirtmekten başka bir şey yaptığı yoktu, inatla özür dilemiyordu. Tartışmamız hiddetlenince kendimi tutamayıp bağırdım ve bencil olduğunu söyleyip çektim gittim. Tek istediğim minicik bir özürdü.
Tekrar içeri girip barmenden en ağırı neyse ondan istedim ve çevreme bakındım, gözlerim Chris'i aradı ve umduğumu bulunca gülümsedim. İddiayı kazanmayı kafasına koyduğunu biliyordum, o kadınla dans ediyordu. Derin bir nefes alıp önüme döndüm ve bütün dikkatimi önümdeki içkiye verdim.
--
Başım dönmeye başlayınca son raddeye geldiğimi anlayıp içmeyi bıraktım. Ayağa kalkıp Chris'i aramaya başladım, zorla yürüyordum ve bu durumda düşmek en son isteyeceğim şeydi. Beynimdeki düşünceler netti, kendimdeydim sadece bedenim uyuşmuştu. Uzun zamandır buna ihtiyacım vardı, her şey ağır gelmeye başlamıştı. Yanlış giden bir şeyler vardı ve eksik hissediyordum ama ne yanlışı buluyordum ne eksik parçayı.
Chris'i bulduğumda bir köşede o kadınla öpüşüyordu. Boğazımın düğümlendiğini hissettim, normalde olsa onu rahatsız etmezdim ama bu sefer başka çarem yoktu. Başım dönüyordu, daha fazla tek başıma yürüyemezdim ve Colin'i bulup ondan özür dilemem gerekiyordu. Bencil olduğunu söylediğim kısım ne kadar doğru olsa da sesimi yükseltmiştim bir kere. Onun yaptığı gibi özür dilemekten kaçınmayacaktım, doğru olanı yapacaktım.
Omzuna dokunduğumda kadını öpmeyi bırakıp bana döndü, sarhoş olduğumu anlamış olacak ki kadının kulağına bir şeyler söyleyip onu yanımızdan gönderdi. Bense sarhoşluğumu düşünüp en yakın arkadaşımın gecesini mahvettiğim için kendime kızıyordum, Colin'i de üzmüştüm zaten.
Ona durumu özetleyip Colin'i bulmamda yardımcı olmasını rica ettim. Başını sallayıp belimden tuttu ve dengemi sağlayarak beni bar taburelerinden birine oturttu.
"Burada beni bekle. Colin'i bulduğumda seni gelip alacağım ve onun yanına götüreceğim, tamam mı?" Başımı salladığımda gülümseyip alnımdan öptü ve gitti.
Sabırlı bir kadın değildim ama yine de 15 dakika kadar bekledim, geri gelmeyince kalkıp kendim aramaya karar verdim. Büyük bir yerdeydik ve ne kadar sürerse sürsün ikisini de bulmadan durmayacaktım.
Birkaç yere bakıp bulamayınca adımlarımı zıt yöne atmaya başladım ve görüş açıma Chris girdi, sonunda diye düşünüp yanına doğru ilerledim. Görüntü netleşince kaşlarımı çattım, öylece dikilip karşıya bakıyordu ve hiçbir şey yapmıyordu. Bir şeylerin yanlış gittiğini hissettim ve içimi bir huzursuzluk kapladı, yanına yaklaştıkça kalp atışım artıyordu.
Yanına vardığımda baktığı yere gözlerimi sabitledim ve kıpırdayamadım. Colin, her yerde hayatımın aşkı diye bahsettiğim adam orada başka bir kadınla öpüşüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
best friends // evansson
Fanfiction"Kolların beni evdeymişim gibi hissettiriyor, Evans." "Kollarımda olduğun sürece evdesin, Johansson."