-six-

308 20 3
                                    

bölüm şarkısı:

the night we met - lord huron

Dudaklarının arasından "Ops" kelimesi çıktı ve gördüğü manzara karşısında değişik hislere kapılsa da zorlukla tebessüm etti. Girdikleri iddia uğruna mı buraya gelmişti yoksa ona karşı duyguları mı vardı? Gözlerini iki çift mavi göze dikti genç kadın, öyle bir bakışı vardı ki adeta hayal kırıklığı dışarı yansıyordu.

"Pardon, geçerken uğrayayım demiştim."

Bir şey demelerine fırsat vermeden binadan çıktı ve adımlarını hızlandırıp arabasına bindi. Anahtarı çevirdi, gaza bastı ve sadece sürdü. Yolun onu nereye götüreceğini biliyordu zaten.

--

Kapıdaki genç kadın gittiğinde Chris ne bok yediğini düşünüyordu, son bakışını aklından atamıyordu. Öpüştükten sonra onu tüm gece yalnız bırakmıştı ve başka biriyle sevişmişti. Üstelik Scarlett üzgündü, aldatılmıştı ve kalbi kırılmıştı.

Kırık olan kalbini bir kez daha kırdın. En yakın arkadaşına karşı bir şeyler hissettin, onu öptün ve yalnız bırakıp başka biriyle sevişmeye gittin. Bir darbe de sen vurdun ona.

Chris'in iç sesi susmak bilmiyordu, çok suçlu hissediyordu ve elinden bakışlarını yere dikip yumruğunu sıkmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu.

"Sanırım uygunsuz yakalandık." deyip güldü kadın ve mutfağa ilerledi.

Chris içinden evet, dedi. Ama bizi uygunsuz yakalayan Scarlett mıydı yoksa hislerimi uygunsuz yakalayan ben miydim?

Başını iki yana salladı ve kendine gelmeye çalıştı genç adam. Gidip üstünü olabildiğince hızlı giyindi ve gideceğini söyleyip kapıyı çarparak evden aceleyle çıktı.

Binadan ayrılırken elini cebine götürdü, telefonunu çıkarıp Scarlett yazısının üstüne bastı ve kulağına götürdü. Çalıyordu ama her zamankinden daha çok duymak istediği o sesi duyamıyordu. Telefonu açsa da yeterdi, nefes alış verişlerini bile duymaya ihtiyacı vardı. Açmayacağını biliyordu çünkü kadını çok iyi tanıyordu ve  inatçılığı tutunca yapacak hiçbir şey kalmıyordu. Okkalı bir küfür savurup arabasına bindi ve aceleyle çalıştırıp gittiğini çok iyi bildiği yere doğru sürdü.

Düşünmeye ihtiyacı olduğu zaman, üzüldüğünde, ağlamak istediğinde, mutlu olduğunda, gülmek istediğinde, her zaman gittiği yere, kimsenin çok bilmediği gizli yerine geldi. Biraz uzaktı, uçurumun dibindeydi ve önünde deniz seriliydi.

Park ettiği arabasına yaslanıp derin bir nefes aldı ve serin rüzgar yüzüne çarparken bir kez daha süzdü dalgaları.

Isırmaktan kıpkırmızı olmuş dudaklarını tekrar ısırdı ve artık hiçbir şey düşünmek istemediğine karar verdi. Yaklaşık yarım saattir buradaydı ve yeşil gözlerini masmavi denize dikmekten başka bir şey yapmamıştı.

Chris ise onu bulmayı umduğu yerde buldu. Scarlett her zaman buraya gelirdi, bir keresinde erkek arkadaşlarından biriyle kavga edip ağlayarak yanlarından ayrılmıştı ve Chris de onu takip etmişti. O günden beri Scarlett'ın ne zaman üzgün olduğunu sezse hemen buraya sürüyordu. Her seferinde de genç kadını saçları rüzgardan dalgalanırken gözlerini denize dikmiş halde buluyordu ve bir süre onu orada öylece izliyordu.

Onun manzarası denizdi, Chris'in manzarası ise Scarlett.

Arabasını hızlıca kadının arabasının yanına park edip indi ve yanına ilerledi. Scarlett kaşlarını çatmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, onu nasıl bulmuştu?

"Ne işin var burada?" Sesi çok sertti ve bakışları ise adamı incitecek cinstendi.

Chris hiçbir şey söylemeyip dibinde durdu ve tıpkı onun gibi arabaya yaslanıp bakışlarını denize dikti. Ona bakamıyordu, kızgın olduğunu hissediyordu ve eğer o kızmışsa bu ateşi söndürmek kolay olmazdı.

"Özür dilerim, seni yalnız bırakmamalıydım."

Bir kahkaha patlattı genç kadın, içinde tüm acıları ve kırgınlıkları gizliydi. Arkadaşına bir bakış attı. Chris gözlerini ona doğru çevirdi ve bir şey diyemeden baktı.

"İddia değil mi, kazandın tebrik ederim. Ne istersin? Yılın şerefsizlik ödülünü falan mı?"

Kadının sesi sonlara doğru yükselmişti, başını iki yana sallayarak ne kadar aptal olduğunu düşünerek gülmeye devam etti. Chris ise üzülmüştü ama bunu hak ettiğini düşünüyordu.

Scarlett öfkeliydi; o kadınla yatmasına öfkeliydi, bunun farkındaydı.

Adama dönüp baş parmağını göğüsüne bastırdı. "Sen, Christopher Robert Evans o kadar şerefsizsin ki yatakta bıraktığın o kadına, hatta şimdiye kadarki bütün kadınlara üzülüyorum." Sesi iyice yükseldi ve parmağını göğüsüne doğru sallamaya devam etti. "O kadar şerefsizsin ki içinde en küçük his belirince yok olup gidiyorsun. Onlarca kadını kim topladı sanıyorsun arkandan? Sen kaybolup bir kadından diğerine geçtiğinde-"

Kadını dudaklarına kapanan dudaklar susturmuştu. Chris tam o an anlamıştı bütün olanları. Neden işler ciddiye bindiğinde ortadan kayboluyordu sanıyordu ki? Çünkü onun kalbi o kadınlardan hiçbirine ait değildi. Olmak istediği yerdeydi. Elleri Scarlett'ın yanaklarındaydı ve yanaklarının sıcaklığı avucunu ısıtıyordu. Gözlerini kapatmış kadının alt dudağını nazikçe emiyordu, Scarlett ise önce ne yapacağını bilememişti ama sonrasında dudakları ondan habersizce öpücüğe karşılık verdi.

Öpüş hamleleri o kadar yumuşak ve nazikti ki ikisi de bütün duygu yoğunluklarını sanki bu öpücükte açığa çıkarmıştı.

Chris ellerini kadının beline yerleştirdi ve daha çok kendine çekip aralarındaki az mesafeyi de yok etti. Scarlett dilini Chris'in ağzına ittiğinde bir elini ensesine bir elini ise yanağına götürmüştü.

Scarlett dakikalarca süren öpücükten sonra dudaklarını zorla ayırdı ve alnını adamın alnına yaslayıp gözlerini kapalı tuttu, bu sırada fark etmeden adamın yanağını okşuyordu.

Tanıdık sesle ikisi de başını o yöne doğru çevirdi.

"Ne sikim dönüyor burada?"

best friends // evanssonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin