Sabah alarm sesiyle uyanmıştım her zaman ki gibi. Gerine gerine uyandım. Dün geceden sonra uyanmak zordu ama asıl Duru uyanamazdı. En çok içen oydu aramızda. Sağıma döndüğümde Duru yoktu. Bu saatte nereye gitmiş olabilir ki? Odadan çıktıktığımda balkonun kapısı açıktı. Balkona girdiğimde Duru oturuyordu. Ben şaşkınlıkla bir de uyku sersemiyle:
-Duruu bu saatte sen kalkar mıydın?
- Kalktım işte. Uyku tutmadı.
Bu söz karşısında tabi şaşırdım. Duruyu uyku tutmayacak ha. Onu bıraksan 2 gün aralıksız uyur.
-Nasıl uyku tutmadı, dün geceden sonra kafanı kaldırman bile bir mucize.
-Ya uykum var olmasınada ben şu çocuğu düşünüyorum. Plan yapmam lazım. Onu bırak adını bile bilmiyorum daha.
-Daha erken öğrenirsin adını, hem dün biraz kaynaştınız sayılır takma.
-Öyle olsun bakalım.
-Hadi kızlarıda uyandıralımda kahvaltıya inelim. Aaa dur önce şezlong kapmaya gideyim ben.
-Boşa gitme ben kaptım bile. ''
Şaşırmıştım. İlk defa ve biliyordum ki son defa oldu bu.
Kahvaltıda her zaman ki gibi tostlarımıza gömülmüştük. Duru yine heyecanla:
-Kızlar o geliyo! Uyanmış. Aay.. ''
Çocuk masamızın yanından geçerken Duruya selam verir gibi bir bakış attı. Ben:
-Bence bu bile bir adım. Kendini gösterdin yani en azından. Devamı kesin gelir. ''
Durunun da keyfi yerine geldi tabi:
-Evet ya valla bu süper oldu. Şimdi daha iyi bir plan yapmam lazım. ''
Havuz başındaydık yine. Kimimiz havuzda, kimimizde kokteylini yudumlayarak güneşleniyorduk. Sonra yanımıza Samet adında bir animatör geldi.
-Arkadaşlar Bocce oynamak ister misiniiz? '' diye sordu ısrar eder bir şekilde.
Biz tabi bu oyuna bayılıyoruz. Bocce oyununundaki amaç hedeftedeki küçük topa, sizin attığınızı topun yakın olması. Yakın atan takım 1 puan alıyor ve 10 olan kazanıyor. Aşağı sahilde kumun üstünde oynanılıyor. Bizde hemen yazdırdık isimlerimizi. Bütün ekip indik aşağıya. Ruslardan da 2-3 kişi vardı. Gerisi bizim ekipti zaten. Anladım ki bu oyuna katılan pek kişi yok. Oysa ki çok eğlenceli. Duru, ben, can, emre ve 2 tane daha türk aynı takımdaydık. Ada, eylül, mert ve aarpta 2 tane rusla beraber aynı takımdalarıdı. Herkes grubuna bir isim koydu. Bizim ki ne mi oldu? Rakı-Balık. Türk takımı olunca tabi.. Ve oyun başladı. Sırayla herkes atmaya başladı. Duruya geldi sıra. Duru tabi hiç yaklaştıramadı topu. Can ve Emre bir ağızdan'2 Ne biçim atyıyosun kızım şu topu yaa'' deyip durdular. Kendileri tabi 10 numara attıkları için bizi küçümsediler. Sıra bana geldi. Bende yaklaştıramadım. Ben zaten iyi değilim bu oyunda. Emre'' Okyanusa doğru fırlatsaydın iyiydi valla'' Bende dayanamadım'' Ay ne ya bir daha sizinle oyun falan oynamam ne konustunuz!! '' En son ki durum 9-9 oldu. Sıra Can'a geldi. Veeeee biiz kazandık.. Samet'' Gençler adınızı soyadınız yazın kağıda akşam diploma alıcaksınız. '' Hepimiz yazdık sırayla. Ada'' Valla tebrikler en azından yabancıya gitmedi diploma'' Emre ve Can böbürlene böbürlene: Biz olmasak zorud tabi de neyse'' dediler. İyiki bir güzel oynadılar ya... Sonra onlar biraz denize girme kararı aldılar. Bizde kızlarla Havuza çıkma. Asansörün önüne geldiğimizde Durunun tavlayacağı çocuk ordaydı. Duru dondu kaldı tabi ne yapacağını bilemedi. Bindik asansöre. Hiç kimse konuşmadı. Bana fenalık bastı zaten. Neyseki açıldı kapı sonunda. Biz önden gidiyorduk. Onlar ise arkamızda konuşuyorlardı. İşte bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU GEZEGENİ
Teen FictionAslında hem gerçek hayattan alıntı, hem de hayal ürünü bir kitap. Mekanlar tamamen gerçek. Sadece karekterler hayal. 8 kişilik bir arkadaş grubu Alanya'da Water Planet adlı bir otelde tatil yaparsa neler olur neler... Macera, heyecan, aşk, eğlence...