G1

134 7 0
                                    

Sabah yavaş yavaş uyanmaya başladığımda gözlerimin acısını hissettim. Önce nedenini anlayamadım. Beynim uyuşmuş gibiydi. Yatakta doğruldum ve ayaklarımı yere sarkıttım. Burası barımın tek kişilik odasiydi. Başım ağrıyordu. Karşımda duran çatlak, paslı boy aynasına gözlerimi çevirdiğimde korkunç bir görüntüyle karşı karşıya kaldım. Kanlı gözlerimin çevresi mor halkalarla dolu, tenim kül rengiydi. 'Harika' diye düşündüm içimden, 'Şimdi tenim ve saçlarım aynı tonda.' Bir süre aynada kendimi inceledim. Ince ve uzundum. Birbirine dolaşmış saçlarım uzun ve gri renkteydi. Gozlerimse kurşuni mavi. Tenim normalde de beyazdı ancak bu sağlıklı bir beyazlıktı. Oysa şimdi karşımda gördüğüm ben hiç de sağlıklı durmuyordu. Banyoya doğru yalpalayan adımlarla yöneldim. Ayakta duracak halim bile yoktu. Düşmemek için ellerimi lavabonun iki yanına dayadım. Ardından soğuk suyu açarak yüzüme su carpmaya başladım. Iyi hissettirdi. Işim bittiğinde odaya dönüp yerdeki kiyafetlerime baktım. Üzerinde duran saati alip baktım. Saat 11.00 olmuştu. Saati bir kenara fırlatıp kiyafetlerimi giymeye başladım. Giyindgimde kapının eski tokmağini çevirip kilidi açtım. Barın koridorundaydim şimdi. Loştu ve ağır bir koku vardı. Barın ana kısmına gelince kokuyu idrak ettim: Alkol, ter, parfüm ve sidik kokusu. Basımı kaldirdigimda bar tezgahinin arkasında bardaklari silerek parlatan barmeni gördüm, Ata. O iyi kalpli, yumuşak davranisli, anlayışlı, agirbasli idi. Ailesi fakirdi, onlara bakmak için okumuyor çalışıyordu. 2 senedir buradaydi. Ona elimden geldiği kadar yardimci oluyordum, beni severdi. Değer verdiğim nadir insanlardandı. Ata bana gülümsedi ve selam verdi. Parmaklarını kivircik kızıl saçlarının arasından geçirip zumrut yeşili gözlerini bana dikti. "Nasılsın Katre? Daha iyi misin?" Kendi kendime gülümsedim. "Olduğu kadar Ata. Göründüğü gibi." Gülümsedi. Neşeden yoksun bir gulumsemeydi yalnız. "Istersen sana bir kahve yapayım ? Belki iyi hissettirir ?" Bu denli düşünceli olmasına bir kez daha şaşırarak "Sağol canım ama benim gitmem lazım kendine iyi bak olur mu, çok yorma kendini." dedim. Bar kapısından çıktım. Günışığı yüzüme carpinca ister istemez gözlerimi kıstım. Eve gitmeliydim. 'Babam merak etmiştir.' diye düşündüm. Kimi kandiriyordum ki ? Eve kesin yine bir kadın atmıştır. Her gün istikrarla tekrarlandigi gibi. Yüzüm tiksintiyle buruştu. Bir baba nasıl kızının gözünde bu kadar alcalabilirdi ? Yürümeye devam ettim.

***

Anahtarımı kilitte döndürdüm. Az sonra karşılaşabilecek olduğum manzaraya kendimi hazırlamaya çalıştım. Eşikten girdiğimde babamı salon koltuğunda kitap okurken buldum. Gözlerime inanamadım bir an. Tek kelime etmeden merdivenlere yöneldim. Babamın gözlerini üzerimde hissedebiliyordum; meraklı, kızgın. Yukarı kata çıktığımda odama girdim. Bir an dondum kaldım. Odam bomboştu. Duvarların çıplaklığı zihnimin ve yüreğimin tasviriydi sanki; yalnız, bomboş. Yalnızca yerdeki koliler dolduruyordu odayı. Zihnimin uzak kiyilarindan geçen düşünceyi doğrulayan bir ses geldi tam arkamdan. "Taşınıyoruz, Katre."

●Evet, umarım beğenirsiniz. Bu bölümün ilham perisi Katre. Henüz yeni tanismamiza rağmen onunla konuşmak bile bana ilham verdi. Bu bölümü ona ithaf etmek istiyorum. O harika ismini kullanmama izin verdi. Iyi ki var. ♥

~Yazar Bozuntunuz~

GriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin