Antalyada yaşıyoruz hava sıcak günlük programlarımızda ögün mahallenin dereleri var bulunduğumuz semtin az yukarısında
Orman arazisi ve sanayii inşaat ı var
Sanayi ile ormanın arasında da dere
Çete toplandı şortlar giyildi dereye gidiyoruz
Ebevenylerden habersiz .
Dereye su kanaldan geliyor Kanal kapakları açılırsa su şiddetli açılmazsa durgun ve o derenin suyu çevremizde bulunan daha ev yapılmamış yer fıstığı ve susam tarlalarımı sulamak amaçlı kullanılırdı .
Biz mahallenin haylaz çocukları her zaman belirli bir lokasyona gider orda yüzerdik burası bizim diye
Su durgun olduğu zamanlarda istediğimiz derinlik olmazdı
Bizde sanayi inşaat alanına gider "KUNDUZ" gibi ne bulursak getirir Deren'in dar kısmına doldururduk taş,kalas,kova,naylon poşetler , çuvallar bir duvar örerdik ilmek ilmek su yükselirdi olimpik havuz edasında bizde keyfini sürmeye başlardık belimizde iplerle bağlanmış pet şişeler ile çünkü kimse yüzmeyi bilmiyor .
Dalmaya çalışırdık ama şişelerden dalamazdık şamandra etkisi yapardı
Bizi gören çocuklar ya gelir bizle yüzerdi yada izlerdi .
Amcalar teyzeler kızardı
Oğlum ananızın babanızın haberi varmı diye
Çünkü haklıydılar aramızda bizi kurtara bilecek kimse yoktu
Fakat biz birşeyi yaparken kötüyü düşünmüyorduk sadece eğlenme derdindeydik .
Elinde kürekle bir amca geldi ağzına küfür doldurmuş savuracak birilerini arıyor
Gelip bizi bulması hoş olmadı belli
Biz haşere çocuk çetesi o kürekli amcanın arazisine giden suyu kesmişiz .
Bizi kürekle bir kovalaması sanki kürek birimize gelse havada kuş başı et yapacak
Bir oraya koşuyor bir buraya
Amca haklıydı tabikide ama bizde çocuk .
Yaşamamış olsak bilmezdik yine
Kaçtık amcadan yakalayamadı bizi
Tshirt ve atletlerimizi amca gittikden sonra gidip aldık .
Daldık ormana böğürtlen yiyoruz mosmor , kıpkırmızı ve simsiyah açlığımızı böğürtlen ile giderdik .
Vahşi dünyada aç kalmamayı öğrenmiştik .
Birde "yemlik" dediğimiz bir yeşil ot var içinden süt çıkar ben annemden öğrenmiştim onu her ormana gittiğimizde gözlerim yerde yemlik arardım arkadaşlarım bilmezdi onlarada öğretirdim .
Hatta fazla bulmaya çalışıp eve vede komşularada götürürdük . Yemlik getirdiğimizi duyan hemen tuza sarılırdı tuz dökünce daha güzel bir tadı olurdu .Ormanda karnımızı doyurup üstümüz başımız böğürtlen lekesi. Bir poşetin içinde yemlik eve giderdik .
Annelerimiz halimize bakınca ne halt ettiğimizi nereye gittiğimizi bilirdi .
Biraz fırça badana boya 36-40 numara terlik izleri bedenimizde o an terlik bulamayanlar süpürgenin kokunu kullanırdı . Mutlaka her 2-5 metre arasında atılacak birşeyler vardı .
Annem bana terlik savurdukça ben olayı dalgaya almaya başlamıştım bak ablamın terlikleri de var nolur benim terliğimle yapma insan kendi silahıyla vurulmaz derdim
Hal durum böyle olunca annem pes ederdi
Tabikide hiç bir anne evladına kıyamaz çok sever ama biz artık raydan çıkmaya başlamıştık başka türlü frenleyemezlerdi bizleri ...O yediğim terliklerden binlerce kez dahafazla öpüyorum anneciğim o pamuk ellerinden o pamuk yanaklarından .😘😘😘😘😘😘😘😘😘😘 bu deli çocuk özledi seni 🥰🤪
14.BÖLÜM ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ 🍊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~~~1990~~~'LI YILLARDAN BUGÜNE YAŞANMIŞ DOLU DOLU DUYGULAR .
Literatura faktuGERÇEK HİKAYE