🇳Şehzade Selim'in Cenazesi🇸

1K 69 28
                                    

Şehzade Selim'in cenazesi ölümünün ertesi günü payitahta ulaştırılmıştı. Şüphesiz ki halkın en sevdiği olmasa da Şehzade Selim'in ölümü ahaliyi telaşlandırıyordu. Oğullarının hastalığı bir sır gibi saklansa da halk bunu er ya da geç öğrenecekti. İsyan kaçınılmazdı.

Sultan Süleyman'ı günlerdir düşündüren ise bundan başka bir şey değildi. Selim'in cenazesi validesi Hürrem Sultan'ın yanına gömülmüştü. Şehzadelerin hepsi günden güne hastalanıyor, yataktan kalkamıyorlardı. Hanedan, ilk defa gerçekten şehzadesiz kalıyordu.

Ağalardan birinin kapıyı tıklatmasıyla irkildi Cihan Padişahı.
"Hünkar'ım, Neslişah ve Mihrimah Sultan hazretleri geldiler."

"Gelsin." diye cevap verdi Cihan Sultanı en kayıtsız sesiyle. Ardından Mihrimah ve Neslişah Sultan girip reverans yaptılar.

"Hünkarım..." dedi Neslişah Sultan söze nasıl başlayacağını bilemeyerekten.

Sultan Süleyman kızına şefkatle baktı ve "Seni dinliyorum." diye cevap verdi.

"Olanlar hepimizin malumu." diye devam etti Neslişah Sultan.

"Hanedanımızdaki şehzadeler hasta. Muhtemelen yakın bir zamanda isyan başlayacak. Bu konuda size danışmaya geldik." dedi tuttuğu nefesini dışarıya salarken. Konuştuğu kişi her ne kadar babası olsa da aynı zamanda da hünkarıydı neticede.

"Şah Sultan, Beyhan Sultan, Fatma Sultan'ımızla da görüştük Hünkarım. Kimse ne olacağını, ne yapacağımızı bilmiyor. Halk üzgün, hanedan endişeli. Korkuyoruz Hünkarım." dedi ve lafı Neslişah aldı.

"Merhum Şehzademiz Selim'in sağ kalan tek kızı Fatma da evladını orada bırakmak zorunda kaldı. Herkes acı içinde hünkarım. Ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. Durumun çaresini bilse bilse, tek siz bilirsiniz. Ne olacak bize?"

Sultan Süleyman kızlarının sözleri karşısında önce gözlerini kapayıp düşündü. Ne söyleyecekti kızlarına? Nasıl bir gelecek vaat edecekti onlara?
Bilhassa Neslişah'a hayatı boyunca acı çektirdiği, yüzüne bakmaya utanır hale geldiği kızına daha fazla mı acı çektirecekti?

"Bunu tek başımıza konuşmamızın çare olacağını zannetmiyorum." dedi Sultan Süleyman ve devam etti.

"Ağalar!" İçeriye az önce Sultanların gelişini haber veren ağa ile birlikte bir ağa daha reverans yaparak girdi.

"Kardeşlerimi, yeğenlerimi ve torunlarımı getirin bana."

"Emredersiniz Hünkarım!" Odadan çıktıklarında Sultan Süleyman yanını işaret etti. Sultanlar da oraya oturup Sultan Süleyman'la beklemeye başladılar.

Kısa zamanda herkes gelmişti. Nurbanu Sultan ve kızı Fatma Sultan, Şahuhuban Sultan ve kızları Esmahan ve Neslihan Hanım Sultan, Beyhan Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan'ın kızı Hümaşah Hanım Sultan ve oğlu Sultanzade Mehmet Bey, Hatice Sultan'ın kızları Hanım ve Fülane Hanım Sultan, Şehzade Mustafa'nın kızı Nergisşah Sultan, Şehzade Beyazıt'ın kızları Mihrumah ve Ayşe Sultan, Şehzade Mehmet'in kızı Hümaşah Sultan da daha önceden payitahta zevcileriyle gelmişlerdi.

"Hünkarım." diye lafa girdi Beyhan Sultan. Yıllardır küstü Sultan Süleyman'a fakat şimdilik bunu bir kenara bırakacaktı belli ki.

"Hanedanda şehzade yok Hünkarım. Bu durumda Kırım Hanı mı tahta çıkacak?"

"Böyle bir şey olmayacak Beyhan. Zira Kırım'da sonu gelmeyecek taht kavgaları mevcut. Oradaki taht kavgalarının buraya taşınmasını ve isyan çıkmasını istemiyorum. Ayrıca ben hanedanın onlardan devam etmesini istemiyorum." dedi Sultan Süleyman ve devam etti. "Zira o zaman onların çocukları, sizden daha mühim ve üstün olacaklar."

"Ama bu imkansız hünkarım." Cihan Sultanının lafını bölen kişi kızı Neslişah'tı. Devam etti.

"Kırım Hanı, eğer devlette şehzade kalmadıysa Osmanlı'nın resmen varisi sayılır. Tıpkı bir şehzade gibi... Nasıl bir şehzadenin tahta çıkması engellenemezse, bu onun hakkıysa, bu durumda Kırım Hanı için de aynıları geçerli. Buna mani olamayız. Bu iç karışıklık elbet bir gün son bulacak. Bunu bahane edemeyiz."

Beyhan Sultan devam etti.
"O zaman ne olacak hünkarım?"

Sultan Süleyman bu sözler karşısında sakallarını kaşıyıp derin bir nefes çekti.

"Hanedandaki tek erkek şu an Mihrimah'ımın oğlu Mehmet. Ayrıca babası da yaşamadığı için en uygunu da o. Vasiyetimde eğer tahta çıkmasını istediğimi yazarsam, kimse engel olamaz."

"Ama hünkarım..." dedi Mihrimah lafı bölerek. "Lafınızı bölmek istemem ancak benim oğlum henüz üç yaşında. Emmeyi bile yeni bıraktı. Nasıl tahta geçer?"

"Mihrimah haklı Hünkarım." dedi Şahuhuban Sultan. "Yerine birisini naibe yapabiliriz fakat o zaman Mehmet'in hayatı da tehlike de olur. Osmanlı'nın soyunu bitirmek için, ellerinden geleni yaparlar."

"O zaman, naibe yapmayız."

"Ne demek istiyorsunuz?"

"Şu an halk Mehmet'in varlığından bile habersiz. Ben ölene kadar şehzadeler ölse bile bunu saklayın. Ben vasiyetimde tahtı hanedandan birine bırakacağım. O padişah olacak. Cülus töreni, yönetim... Hepsi onun olacak. Mehmet büyüyünce de tahtı ona bırakacak."

"Peki hünkarım, kim bu Sultan?" diye sordu Nurbanu. Zira kızının Padişah olmasını canı gönülden istiyordu. Hazır eline fırsat geçmişken değerlendirmeliydi.

"Kaidelere göre..." diye söze başladı Sultan Süleyman.
"Bu kişi kızlarımdan biri olacak."

"Ne?"

"Duydunuz. Normalde devlet, padişah ve oğullarının ortak malıdır. Normalde bir kadının tahta çıkması kabul edilemez fakat şu anki vaziyet farklı. Kırım Han'ın iki oğlunun da devleti yönetebileceğine ve dahi sizleri koruyabileceğine inancım yoktur. Bu yüzden vasiyetimde devleti Mihrimah'ımın oğlu Mehmet'e bırakacağım. Onun yerine yönetecek kişi de kızlarımdan biri olmalıdır."

"O zaman bu kişi Neslişah olsun Hünkarım." dedi Mihrimah Sultan gözünün ucuyla yanındaki kardeşine bakarken.

"Ben oğlumu korumak zorundayım. Neslişah'ın hem çocuğu yok hem de evli değil. Ben oğlum ve kızımla payitahttan uzak bir yere yerleştirip orada oğlumu hazırlayacağım. Ayrıca Neslişah, hem Mustafa'nın hem de Selim'in sancağında çok iyi bir eğitim gördü. Hayatı boyunca belki de hiçbir sultanın okumadığı kadar çok okudu. Siz daha iyi bilirsiniz, geçmişte sefer hazırlıklarında size çok yardımı dokunmuştu. Manisa ahalisi de Amasya Halkı da kendisinden çok memnun. Bu durumda o tahta geçerse isyanlar azalacaktır."

Bu fikir Sultan Süleyman'ın aklına yatmıştı. Kimsenin söyleyecek bir sözü yoktu buna karşı. Nurbanun bile... Sultan Süleyman aradaki beş saniyelik sessizliği bozarak konuştu.

"Karar verildi. Vasiyetimdir. Benden sonra tahta geçecek olan kişi kızım Neslişah Sultan'dır. Sultanzade-Şehzade Mehmet büyüyene kadar tahtta kalacak ve sonrasında devredecektir. Mehmet ise sancağa çıkmadan bir şehzade gibi yetiştirilecek, eğitimi verilecektir. Yaşı gelince de tahta çıkacaktır." dedi.

Sonrasında ise Celalzade ve vakanüvistleri çağırıp vasiyetini yazılı olarak kayıt altına aldırdı Sultan Süleyman. Paşalara haber yolladı. Zira taht kavgası olmasını istemiyordu, kızının hayatını ve saltanatını elinden geldiği kadar garanti altına almak istiyordu.

Bütün tedbirleri aldırdıktan sonra hanedana "Hepiniz saraylarınıza geri dönün. Zira bu mesele de burada çözüldü. Nurbanu ve Fatma Sultan için ise Hatice Sultan'ın eski sarayını tahsis ettim. Mihrimah'ım ise Amasya'ya, Mermer Köşk'e gidecek. Hayırlara vesile olsun." dedi.

Herkes 'amin' diye mırıldandıktan sonra eğilerek Sultan Süleyman'ın huzurunda çıktı.

Artık herkes yeni bir dönem yaşanacağının farkındaydı.
-----------------------------------------------------------
Hellööööö, biliyorum bölüm kısa oldu ama kısa olmak zorundaydı mxmzmsl. Bunu ileriki bölümlerde anlarsınız. Ayrıca bundan sonraki bölümü uzun yazarak telafi etmeye çalışacağım. Umarım yazabilirim. Ve siz inşallah bu bölümü beğenirsiniz. Beğendiyseniz votelemeyi unutmayınnnnn. Diğer bölümde görüşmek üzere baaay.. Mxmxözözöz.

Neslişah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin