...
Sabah kalktığımda bir koku duydum. Bir... Bir yanık kokusu. Hemen yatağımdan kalktım ve mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğinde her tarafta dumanlar verdı ve Jongin etrafta koşturuyordu. Sanırım bir şey pişirmeye çalışırken onu yakmıştı. Hemen yanına gidip ateşi söndğrmesine yardım ettim.
Küçük çaplı yangınımızı söndürdükten sonra bana mahçup gözlerle bakmaya başladı. "Ben sadece sana yemek yapmaya çalışmıştım ama bir şeyler yanlış gitti ve görüyorsun işte." dedi. Ben ise bir kahkaha patlattım ve "Sorun yok dostum, şimdi ben bir şeyler hazırlarım otur sen." dedim.
Ben bir şeyler hazırlarken "Şey... Ben hiç yemek yapmadım. Benim sevgilim yemek yapmayı çok severdi ve açıkcası elinin lezzeti de vardı. Bu yüzden hiç yemek yapmak zorunda da kalmadım." dedi. Ben de sorun olmadığını ona hatırlattım.
Yemeğimizi yedikten ve evimdeki birkaç işi yaptıktan sonra Jongin, "Artık çıksak iyi olur." dedi ve ekledi "Dostum ama üstüne düzgün kıyafetler giy yoksa bizi kimse ciddiye almaz." dedi ve gülmeye başladı.
O anda üstümde unicornlu pijamalarım olduğunu farkettim ve biraz utandım. Hemen odama gittim ve siyah pantolon ve siyah kapişonumu giydim. Dışarısı yağmurlu olduğundan ayağıma da botlarımı giydim ve Jongin'i yanına gidip hazır olduğumu söyledim.
"Tamamdır dostum hadi gidelim" dedi ve yola koyulduk....
Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra benim evime benzeyen bir eve girdik evde çok sayıda peluş oyuncak vardı özellikle de ayıcık ve... O anda Jongin'e gözüm kaydı çünkü bir çekmeceden iki tane silah çıkarıyordu.
"Hey! Ne yapıyorsun sen?" diyerek hemen yanına gittim. O da bana ters ters baktı ve "Oraya ellerimiz boş bir şekilde gidemeyiz değil mi? Bizi de yakalamalarını mı istersin? Hıh?" dedi.
Aslında yanımızda silah götürmek mantıklı bir hareketti ama yine de içime sinmemişti çünkü hayatım da elime bir kere bile silah almamıştım. Bunu ona söylediğimde "Sorun yok sadece nasıl tutulacağını öğrensen onları korkutmaya yeter. Zaten ben de kullanmayacağım, sadece korkutmak için." dedi ama yanımdan uzaklaşırken "Zor durumda kalmadığım sürece." gibi bir şeyler mırıldanıyordu.
Bana silahın nasıl tutulacağını öğrettikten sonra (ki filmlerde gördüğümüz kadar kolay değildi) silahları belimize koyup yola çıktık.
Biraz yürüdükten sonra "Dostum rahat ol, senin silahının içini boşalttım." dedi ve güldü.
Yol boyunca sustum ve sevgilimi bulup bulamayacağımızı düşündüm tabi Jongin'in sevgilisini de.
En sonunda yıkık dökük bir evin önünde durduk. Jongin önüme geçti ve "Beni takip et dostum." dedi. Dediğini yaptım ve onu takip etmeye başladım biz eve yaklaşınca pencerelerini birinin arkasında bir şey hareket etti ana o tarafa döndüğümde hiçbir şey yoktu.
Daha biz zili çalmadan kapıyı bir çocuk açtı. Ona baktığımda on altı yaşından küçük olduğunu farkettim. Jongin çocuğa "Abin nerde?" dedi. Çocuk ta "Beni takip edin." dedi.
Onu takip ederek koridorun sonundaki odaya girdik. İçeri girer girmez masada oturan adam ayağa kalktı ve "Ooo, kimleri görüyorum." dedi. Yüzüne Jongin'i gördüğüne sevinmiş bir ifade takınmaya çalışıyordu ama bundan hiç hoşnut olmadığı ortadaydı.
Jongin "Lafı uzatmayacağım. Sen de uzatmasan iyi olur. Söyle bakalım bu Museoum neyin nesidir? Ama sakın bir kurnazlık yapayım deme yoksa..." dedi ama lafını daha bitirmeden adam "Merak etme Jongin. Sana hatamı affettirmek istiyorum bu yüzden yalan söylemem." dedi. Ama sözü bana hiç güven vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hodbin
FanfictionBu bencillik mi? Yoksa herkesin kendi iyiliği için bir gün hodbin olması mı gerekiyor? Kimseyi mi karşılıksız sevmeyiz peki?