Gece geç saatlere kadar Jongin ile konuşmuştuk. Dolayısıyla sabahta uyanamamıştık. Gerçi bugün önemli bir işimiz var mıydı yoksa yok muydu onu da bilmiyordum.Uyandığımda yeniden bir felaketi önlemek için hemen mutfağa girmiş ve kahvaltılık bir şeyler hazırlamıştım. Şimdi de Jongin'in uyanmasını beklerken bugün ne yapacağımızı düşünüyordum ki fazla düşünmeme gerek kalmadan Jongin bağıra bağıra içeri gürdi.
Telefonda bir adamla tartışıyordu. Beni görünce başıyla beni selamladı ve yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi.
Mutfağa yeniden geldiğinde suratı asılmıştı. Bana döndü ve "Dostum sana bazı haberlerim var. Öncelikle şuraya otur bakalım." dedi ve beni salona geçirip koltuğa oturtturdu.
Bense çok endişelenmiştim. Yoksa sevgilime bir şey mi olmuştu. Hemen "Jongin ne oldu lütfen söyle." dedim o da tamam dedi ve söze başladı.
"Birkaç adam tutmuştum dün ve Kris ile Tao'nun düzergahlarına yollamıştım. Bana birkaç fotoğraf yollamışlar. Biri benim sevgilim ama diğerini tanımıyorum dostum. Bir bak istersen." dedi ve bana telefonundan o resimleri gösterdi.
Resme bakar bakmaz ağlamaya başladım. Çünkü benim sevgilim orda başka bir adama (ki büyük ihtimalle o adam Jongin'in sevgilisiydi) bağlanmıştı ve fotoğraf uzaktan çekilmesine rağmen gerçekten perişan halde oldukları gözüküyordu.
Benim ağladığımı görünce Jongin: "Dostum ağlamanın sırası değil. Çok önemli bir haberim daha var tuttuğum adam dün birkaç konuşmayı duyduğunu söyledi. Söylediğine göre..." dedi ve sustu yüzüne baktığımda o da ağlıyordu.
Endişeyle "Jongin lütfen cümleni tamamla. Jongin!" dedim ve onu sarstım. O da yüzüme baktı ve perşembeyi cumaya bağlayan gece onların bulunduğu depoyu yakacaklarmış." dedi ve ağlamaya başladı.
Bunu duyduktan sonra gerçekten yıkılmıştım. Hiçbir şey söyleyemiyorum. Sadece ağlıyordum...
Yaklaşık bir saat sessizce ağladıktan sonra ayağa kalktım ve "Jongin kalk gidiyoruz. Onları kurtarmalıyız. Onları kurtarmalıyız Jongin. Bak bugün salı ve bu demekki sadece 2 günümüz var hadi hemen gidip onları kurtaralım." diyerek Jongin'e bağarmaya başladım.
Jongin bana birkaç dakika baktı ve "Dostum bugün birkaç yere gidip. Silah eldiven ve işimize yarayacak her şeyi almalıyız. Akşama kadar hazır oluruz. Yarın çok geç olabilir. Zaten gündüz de gidemeyiz, bu yüzden saat gece yarısını geçene kadar bekleyeceğiz ve planımızı tekrar edeceğiz. Unutma asla hata yapma hakkımız yok." dedi ve ayağa kalkıp odasına gitti.
Ben de hemen gece kaldığım odaya gittim ve hazırlandım. Salona geri döndüğümde Jongin beni bekliyordu. "Hadi çıkalım dostum." dedi ve dışarı çıkıp postallarını giydi ben de onu takip ettin.
Apartmandan dışarı çıktığımızda bizi bir taksi bekliyordu. Jongin hemen öne oturdu ben de arkaya oturdum ve Jongin'in tarif ettiği yere gittik. Burası dün gittiğimiz yerdi, burası Jongin'in babasının düzergahıydı.
Bana döndü ve "Dostum, polise şakayet edilmeden ihtiyacımız olan malzemeleri almak için bu lanet olası adama ihtiyacımuz var." dedi ve kapının önüne gitti.
Kapı yine biz çalmadan açıldı ama bu sefer Jongin çocuğu dinlemedi ve hemen dün gittiğimiz odaya gitmeye başladı. Ben de arkasından onu takip ettim.
Jongin odaya girince derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı: "Biliyorsun bu güne kadar sana hiç yük olmadım. Bundan sonra da yük olmaya hiç niyetim yok ama bugün sana gerçekten ihtiyacım var." dedi. Bunları söylerken onu dikkatlice izliyordum ve kendini ne kadar sıktığını farkedip sırtını sıvazladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hodbin
FanfictionBu bencillik mi? Yoksa herkesin kendi iyiliği için bir gün hodbin olması mı gerekiyor? Kimseyi mi karşılıksız sevmeyiz peki?