kimseokjjin size bir mesaj göndermek istiyor.
Jisoo korkuyla gözlerini pörtletirken telefonunun bildirim kısmında gözüken İnstagram mesajıyla donakalmıştı.
"Unnie?" Birden telefonuna bakıp korkması dikkatini çekmişti Rose'nin.
"Seokjin'in main hesabının ismine bir bakabilir misin?" Rose telefonunu çıkardı. "Neden?"
"Sen baksana bir." Rose 's' harfini yazıp önüne mavi tikle çıkan hesaba girdi. "Kim Seokjin. Ama iki 'J' ile."
"Hepsi küçük harf mi?"
"Ne oluyor?"
"Küçük harf yani?" Rose kafasını salladı. "Unnie, çok dikkat çekiyorsun bu sıralar. Lütfen, Seokjin olayı yüzünden diken altındasın."
"Biliyorum, biliyorum. Tamam, sadece sordum." Rose gülümsedi. "Kafana bir şeyler takılırsa anlat lütfen."
"Tamam..." Rose'ye gülümseyip gitmesini bekledi.
kimseokjjin; benimle yemeğe çıkmak mı istiyorsun?
REDDET/ ENGELLE/ KABUL ET
Jisoo yutkunup telefonu kapattı. Etrafına bakındı kursa süreliğine.
"Bende diğerleri gibi arkadaşım olan birini söylemeliydim." Dedi yüzünü sıvazlarken. "Tanrı aşkına, yürek mi yedin Jisoo?" Dedi sinirle kendine. Derin bir nefes verdi.
Koltuğa uzanıp yastığı kafasına bastırıp bağırdı.
"Tek yapman yalan söylemekti! Ne diye böyle şeyler söylersin ki?"
O anda birden sorulunca, aklına gelen en önemli şeyi söylemişti tabi.
Lisa'nın en sevdiği işleri WİNNER yapmıyordu, ya da Rose'nin en sevdiği müziği Vince'te söylemiyordu. Jennie'nin de sevdiği başka KPOP idolleri vardı.
"Bunu yapmayı bırakmalısın Jisoo." Ayağa kalkıp aynanın karşısına geçti. "Üstelik dalga geçmiştim! Gudubet karı." Saçlarını karıştırdı.
Tamam tamam rahatlamıştı. Şimdi her şey daha güzeldi. Bağırmıştı, saymıştı. Mesaja da cevap vermeyecekti. O da hangi cesaretle ona yazmıştı anlayamamıştı ama, pekte umrunda değildi.
Aslında umrundaydı.
Telefonunu alıp koltuğa oturdu. Bir bildirimi daha vardı.
kimseokjjin; mesajımı gördüğünü biliyorum
kimseokjjin; insanları görmezden gelecek kadar ünlü müsünüz Jisoo~ya hanım?"BU ÇOCUK DALGA MI GEÇİYOR BENİMLE?" Jennie ve Lisa aynı anda koştu. Hızını alamayıp duvara yapışmak üzere olan Lisa'yı tuttu Jennie. "Hangi çocuk!"
"Senin çekimlerin yok muydu Lisa?" Lisa kaşlarını çattı. "Sürekli çekimdeyim diye bana hiç bir şey anlatmıyorsunuz!"
"Uh..." derin bir nefes verdi. "Tamam, sadece bir nefret yorumu gördüm. Sanırım benimle dalga geçmiş." Jennie kafasını salladı. "Boş versene. Kimse onları takmıyor."
"Evet, evet. Haklısın."
İkisinin gitmesini bekledi tekrar.
Telefonu kapatıp tekrar önüne koydu. Şimdi hemen bir zaman makinesi istiyordu. Böylece her şeyi geri sarıp o sözleri asla söylemeyecekti.
Yemeğe çıkmak istemediğinden değil, sadece Seokjin'in yazacağı gerçeğini hiç düşünmemişti.
Ne cevap verecekti ki? 'Evet, seninle yemek yemek istiyorum.' falan mı?
"Tamam, daha fazla ne olabilir ki? Belki törenlerse ewy bir şey göz göze geliriz. Arkadaşları yanımda gülebilir. Çıktığımız röportajlarda herkes bir kere dalgası geçer. Arkadaşlarım ölene kadar dalga geçecek zaten. BLİNK'ler yemek yediğim he fotoğrafımın altına 'Seokjin ile mi?' Diye yorumlar atıyorlar. Canlı yayınlarda alt alta Seokjin yazacaklar." Jisoo yutkundu.
"SİKTİR YA!"
O an da telefonu titredi yine.
kimseokjjin; bak jisoo~ya
kimseokjjin; ben çok kral bir insanım
kimseokjjin; ve senin benimle yemeğe çıkma istediğin gibi
kimseokjjin; ben de seni yemeğe götürmek istiyorumREDDET/ENGELLE/KABUL ET
"Ahahhaha ENGELLE ENGELLE!" Jisoo hızla engelle seçeceğini seçip telefonu kapattı.
"KIZLAR!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want
Fanfiction"Keşke benimle yemek yeseydin, Jisoo. Ve... Her hikayenin kötü bir sonu olduğunu öğretseydin bana."