McGonagall's Homework | Part 2

7.7K 666 1.8K
                                    

Frank Sinatra
Fly Me To The Moon (1964)

Tony Bennet
Fly Me To The Moon (1965)

      Harry şarkısını söylemeye devam ederken, Draco bakışlarını ondan alamıyordu. Yüzündeki ufak gülümsemeyle öylece bakıyorken çevredeki diğer her şey anlamını yitiriyordu onun için. Harry'yi rezil olsun diye göndermişti sahneye, sözde eğlenecekti. Oysa şimdi kutsanmış hissediyordu. Aziz Potter, Draco'yu tahmin edemeyeceği kadar şaşırtmıştı. Başkaları için oldukça sıradan olabilirdi. Ancak Harry, Draco'nun gözünde asla şarkı söyleyecek türden biri olmamıştı. Genel haliyle gergin, sinirli ve sinirliyken kim olursa olsun laf sokmaktan çekinmeyen biriydi. Uçmaktan ve Quidditch oynamaktan keyif aldığını biliyordu sadece. Bunlar dışında ne tür eğlence anlayışı olduğunu ya da hobilerini düşünmemişti hiç.

      Ve Harry gözlerini kapatıp, "Sonsuza dek yanında olacağım," diye bağırırken öyle bir his yaymıştı ki Draco'ya doğru; Draco'nun inanası gelmişti.

      Şarkı bittiğinde alkışlar eşliğinde mikrofonu bıraktı ve masaya doğru ilerledi hemen. Draco'nun bir tepki vermesini beklerken suyundan da birkaç yudum içmişti. Bardağı masaya bırakırken Draco sessizliğini korumaya devam edince iç çekti Harry.

      "Yüzündeki ifadeyi silsen mi?" dedi, sırıtarak.

      Draco'nun ifadesinde hiç değişim olmadı. "Ne ifadesi?"

      "Hayran hayran bakıyorsun."

      "Eh," dedi ve derin bir iç çekişin ardından itiraf etti. "Hayran bıraktığın için olabilir mi?"

      "Wow," dedi Harry. "Şaşırdım."

      "Benim kadar değil. Şarkı söyleyebildiğini bilmiyordum."

      Harry omuz silkti. "Pek bilen yok zaten," dedikten sonra gülümsedi. "Ron ve Hermione bile bilmiyor."

      İşte bu defa yüz ifadesi değişti Draco'nun. "Ne?" diye sordu, şaşkınca. "Yapışık ikizinin ve üçüzünün bilmediği bir şey mi biliyorum yani?"

      "Öyle görünüyor."

      "Gurur duydum," dedi, gülümseyerek. "İyi işti, Evans."

      Harry bunu beklemediğinden şaşkın bir gülümseme yerleşti yüzüne. "Teşekkür ederim, Black."

      Draco 'Black' soyadına tam olarak nasıl tepki vereceğini bilemedi. Annesinin soyadıydı sonuçta ama Malfoy olmakla hep gurur duyan bir çocuk olarak bu tuhaf hissettirmişti. Yine de hoşuna gitmemiş değildi. "Sahi," dedi, merakla. "Bu farklı isim olayı nereden çıktı?"

      "Seninleyim, Muggle Londra'sında zaman geçiriyoruz ve henüz birbirimizi öldürmedik. Bu başka bir hayatta, başka biriymişim gibi hissettirdi. Ben de... Birkaç dakikalığına başkası olmak istedim."

      Draco anlayışla başını salladı. "Pekala, Evans, şimdi ne yapıyoruz?"

      Harry saati kontrol etti. "Trene yetişmek istiyorsak bir an önce kalkmamız gerekiyor."

      "Peki istemiyorsak?"

      Harry başını kaldırıp suratına aval aval baktı. "Hı?"

      "Trene diyorum, yetişmek istemiyorsak?"

      "Şey, bilmiyorum, olabildiğince kısa tutmak istediğini sanıyordum."

      Draco omuz silkti. "Bir gün koca şehri öğrenmek, insanını anlamak için fazla kısa değil mi sence de?"

      Harry gülümseyerek, "Orası öyle," diye cevapladı. "Sen istiyorsan kalırız."

Mini-Stories | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin