Eyes Don't Lie | Part 4

5.7K 569 1.7K
                                    

Gavin James
Two Hearts (2014)

      Binaya girer girmez sağ koridora saptı ve sadece birkaç adım ilerleyebildi. Sonra büyük bir sütunun arkasına geçip duvara yaslandı. Aldığı derin nefesi yavaşça bırakırken kafasını toplamaya çalıştı. Bir nefes daha... Sakinleşmek için aldığı nefesler hiçbir işe yaramıyor gibiydi. Aksine geçen her saniyede kalp atışları daha da hızlanıyor, nefes alışverişi bozuluyordu. İç sesi de sakinleşme konusunda Draco'ya hiçbir şekilde yardımcı olmuyordu.

      Onu öptüm.

      Onu öptüm.

      Aşık olduğumu itiraf ettim.

      Onu öptüm.

      Dudaklarından öptüm.

      Hislerimi söyledim.

      Öptüm.

      Onu unutmamı söyledi.

      Ama onu öptüm.

      Hislerinin bilincinde olduğu yıllar boyunca bunu yapabilmek için nelerden vazgeçmezdi ki? Neleri göze almazdı? Bir şansı olduğunu düşünseydi sonuna kadar denerdi. Ancak hislerinin karşılık bulabileceğini asla düşünmediği için böyle bir öpücüğün hayalini kurmaya bile yeltenmemişti. Gerçi tam olarak hayalini kuracağı türden bir öpücük değildi. Ona 'unutabilirim' dedikten ve 'unut o zaman' karşılığını aldıktan sonra bir anlık cesaretin sonucuydu. Harry için pozitif anlamda hiçbir şey ifade etmeyecek o birkaç saniye için; çok daha uzun süre aynı ana takılıp kalmayı göze almıştı.

      Onu unutmakla ilgili nasıl bir yol izleyeceğini bilmiyordu. Önceleri, yani hislerinin farkına vardığı dönemlerde unutmayı denediği olmuştu. Draco Malfoy, bir gün ölmesini istemek zorunda kalacağı kişiye aşık olamazdı. Harry'nin Karanlık Lord ile olan savaşında destekleyeceği kişi belliydi. Hem ailesinin, hem kendisinin benimsediği prensipler düşünüldüğünde Harry'nin tarafında olmayı aklından bile geçiremezdi. O yüzden ona olan hislerinin saçma sapan bir ergenlik döneminden kaynaklandığına inanmak istemişti. Geçeceğine, ondan nefret edebileceğine...

      Ama geçmedi.

      Hisleri her geçen gün kuvvetlenmeye devam etti.

      Bu gerçeği kabullenmek zorunda kaldığında bir karar verdi. Ondan vazgeçemiyor olması, kendinden taviz vereceği anlamına gelmiyordu. Hislerini kontrol edemiyor olması da davranışlarını kontrol edemeyecek demek değildi. Ona karşı nasıl hissederse hissetsin davranışlarıyla hislerini gölgelemeyi başarmıştı. Normalde beslemesi gereken ve herkesin beslediğini sandığı o 'nefret' maskesini çok iyi takınmıştı. Öyle ki; bazı zamanlarda kendisi bile inanıyordu ondan nefret ettiğine. Sonra Harry'yi görüyordu ve her şey başa sarıyordu. Kendi içinde bunun savaşını çok ağır yaşamış, ağır yaralar almıştı. Bütün bunlara rağmen vazgeçemediği, unutmayı başaramadığı kişiyi şimdi nasıl unutacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey yapmak zorunda olduğuydu. Çünkü artık eskisi gibi güvenli alanda değildi. Eskisi gibi nefretin ardına sığınmasının, ona kötü davranmasının hiçbir anlamı yoktu. Harry gerçeği biliyordu.

      Siktir...

      Onu cidden öptüm.

      Karmakarışık düşüncelerinin arasında yine aynı düşünce belirdiğinde derin bir iç çekti. O sırada elini istemsiz kaldırmış, dudağına dokunmuştu. Saçmaladığını fark eder etmez elini indirip etrafa bakındı. Aradan geçen dakikaların ardından koridorda bir hareketlilik ya da ses yoktu. Sekizinci sınıf yatakhanesine giden tek yol burasıydı. Draco, Harry'nin hala neden gelmediğini merak edince sessizce geldiği yoldan döndü ve bahçeyi görebileceği bir noktaya ilerledi. Harry hala oradaydı. Hala aynı noktada, öylece dikiliyordu. Draco, onun şaşkın suratına bakarken ve az önce konuştuklarını düşünürken hafifçe gülümsedi. Harry'nin, Draco'nun kendisinden hoşlanabileceğine inanmaması Draco'ya tuhaf gelmişti. Ona o kadar uzun zamandır farklı hislerin penceresinden bakıyordu ki; Harry'nin her yönünde aşık olunacak bir şey bulabilirdi.

Mini-Stories | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin