p4

430 63 14
                                    

PAULO JACQUEELİNE

Güneşin bedenime hissettirdiği ısıyla üniversitenin bahçesinden çıkmak üzere yürüyordum.

Diploma işlemlerimi hallettikten sonra sıradaki hedefim yakınlardaki diğer kampüstü.

Uzun ve sessiz koridorlar yorgun düşmüştü bir eğitim döneminin üzerine.Pek ışık almayan, serin koridorlardan geçtim.İşlemimi halledecek kapıyı bulduğumda, eklemlerim kapıyı tıkırdattı.

"İçeri gelin!" dedi, yumuşak ama sert nağmelere sahip bir ses tonu.

Bir 20-25 dakika sonunda elimde O'nunda işlemleri tamamlanmış kağıdıyla ayrıldım kampüsten.

İleride bir yerlerde , plastiğimsi uzantıların vücuduma değidiğini hissettim.Ne kadar güneş yüzünde gökyüzüne bakamasamda böyle uzanmayı seviyordum.

Gözlerini neden açmadığının merakı mıydı içimi kemiren?

Yoksa kirpiklerinin tanrı'nın özenli ellerinden çıkması mı?

Daha önce hiç böyle bir duygu bilmemişim.

İlklerin bu kadar hoş olması doğal mı?

Telefonumun bacağımı yalayan titremesiyle, sıyrıldım düşüncelerimden.Eddy'di arayan, kalkıp bedenimi düzleştirdim.

"Heyyo! Hangi dünyalardasın yine?" dedi uzun ve neşeli sesiyle.

Kalkarak kampüsün çıkış kapısına yöneldim.

"Haftanın en az 4 günü buluştuğum adam bana bunu mu soruyor?" cevapladım, keyifle.

"İşlerinin çok hızlı değiştiğini sayarsak, hala yeni görevinin kimle olduğunu bilmiyorum, dostum."

"Aa onu söylemeyi unutmuştum değil mi?" dedim.

"Bu konuyu konuşmalıyız ama bizim planlarımız iki hafta sonraya.Artık mezunlar olduğumuza göre kutlama yapmayı düşünüyoruz, grupça." dedi.

"Uyar.Bak şimdi kapatıyorum, cumartesi kafede olduğumuzu hatırlıyorum.O gün bütün hazırlıkları konuşuruz.Görüşürüz Edd." dedim ve aceleyle kapattım gelen otobüsü yakalamak için.

Ücreti ödeyerek en arka koltuklarda durak saymaya başladım.

Değişmez alışkanlık.

Eddy'nin ağzından dökülen 'görev' kavramı düşüncelerimi mürekkep misali bulandırıyordu.

Yaptığım işe her zaman görev derdi, olmadığını biliyordum.Çoğu zaman terapi kavramını uygun buluyorum.

Ama Alanis'in benim için bir görev olması gerçeği,

Bu çok zorluyordu.

Zorlamamalıydı.

Doğru durakta inerek yürümeye başladım.Tenimi kavuran güneşi es geçip zile bastığımda bayan Mary'nin yüzüyle karşıya kaldım.

İçeriye usulca sızdığımda, Mary önden giderek salona geçti.Koltuğa yerleştiğinde yavaş bir ses duydum.

"Odasında."

Kafamla onaylayıp, merdivenlere yöneldim.Odasının kapısında derin nefesler almak ilginç hissettiriyordu.

Bir garip.

Kapıyı tıklatıp, odaya ilerlediğimde onu gördüm.Kapı yanindaki masada kağıtları yırtarak, ufak ufak parçalıyor sonrada yere fırlatıyordu.

ParçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin