p8

116 6 1
                                    

ALANİS DEBORAH

Bir kağıda yazamıyorum bu acıyı, o kadar kısılmışım ki bir köşeye.

Anlatamıyorum.

Görmek yoksa yazmak yok, zavallı gibi görülen biri varsa kimse yok.

Çığlık atacakken susmuş, boğazında kendinden büyük bir yumru olan olmak gibi,

Ağlamak isteyip tıkanmak gibi,

Kafatasın baskıdan ezilirken, sen hiçbir şey yapamıyorsun.

Acıyı öyle bir hissediyorum ki, gecelerce bu acının bedensel olması ve öldürmesi için dua ediyorum.

Susamıyorum ama susuyorum, ölüyorum ama ölmüyorum.

Ben hiç ölüme bu kadar yakın ama hiç bu kadar da uzak olmamıştım.

Öyle bir yanıyor ki canım, o kadar yalnızım ki hiç hissetmediğim kadar acıyorum. Belki de artık öyle bir durumdayım ki canım; bekleyen çay usulüyle gittikçe acıyor.

Her şey bir hiçbir şey, doğruldum yataktan.

Kahvaltı yapmadım, saçımı taramadım, midem yüzünden antidepresanlar almadım, bir anne ricasıyla mutfakta ki tabureye oturdum öylece.

Her zamanki gibi, hiç konuşmadım. Kafam o kadar kalabalıktı ki başından beri, çözemiyordum düğümleri.

Öylece. Öylece sakin, öylece boğuk, öylece yenilmiş.

Ölüler var kalbimin buz kesmiş duvarlarının arasında. Artık kullanmadığım duvarlar arasına yığdım onları; gelmeyenleri, sormayanları, sevmeyenleri, sevmediklerimi. Çürümüş biçimleriden çıkan leş kokuları aklımın onları her öldürüşü.

Bilmediğim bir zamanda kapının cızırtılı sesini duydum, Paulo geldi.

Bana hala yabancıydı. Asla beni bilemezdi, bende onu bilmek için uğraşmıyordum.

Yanımdaki tabureye oturdu,

"Şuan oturuyorum, oturdum, ellerimi masanın üzerinde birleştirdim ve birazdan sana selam vereceğim. Merhaba Siyah."

"Ne saçmalıyorsun?" çok kısık, ve boğuk çıkan sesimle. Hiçbir tepki göstermedim, kafamı çevirmedim sadece ne saçmaladığını anlamak istedim.

"Anlatıyorum."

Evet anlatıyorsun çünkü göremiyorum.

Bunu yüzüme vurduğun için endişelenmeli miyim?

Yoksa diğer yalancılar gibi olmadığın için senin gerçekliğini savunmalı mıyım?

Bunun ayrımı çok zor. Bunca zaman yalancılardan şikayet etmişken karşımda her şeyin gerçekliğini vuran biriyle ne yapacağım. Bu çok zor, düşünmek acıtıyor.

Tabureden aşağı kendimi attım, ayağımın sızıntısıyla dişlerim kısa bir süre sertçe buluştu.

O kadarda önemli bir sızı değildi aslında. 

"Sola doğru." dedi benim ellerim dayanağımı ararken.

Nefesimi tuttum, bu sefer kimse yardım etmiyordu. Elime lanet olası dayanağı tutuşturacak kimse yoktu.

Orada sadece çırpınıyordum ve gittikçe nefesim daralıyordu, vücudum bu kadar dinlenmeye alışmışken sinir krizi geçiremiyordum.

Nefeslerim kötüydü.

ParçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin