step one (m)

14.1K 741 966
                                    

Hikaye ilk bölümden itibaren yetişkin ve cinsel öge barındırmakta. Uygunsuz içerik demiyorum çünkü iki insanın kendi rızasıyla sevişmesini uygunsuz bir şey olarak görmüyorum.

Öyle yaaaani

Bir de lütfen bölümlerin başındaki tarihlere dikkat edelim. Çünkü geçmişle gelecek arasında giden bir hikaye olacak.

İyi okumalar!

🌾

3 Mart 2016

Merdivenleri birer birer çıkarken sakin kalmak benim için çok zordu. Ayaklarım pelte kıvamına gelmiş, beni taşımaya bile gücü yokken tüm takatim avuçlarımın içine yerleşmiş güzel elin ısısıyla besleniyordu.

Gelmişti.

Bir yılı aşkındır Amerika'da sürdürdüğü yüksek lisans eğitimini tamamlamış, bana geri dönmüştü işte.

Hasret çok büyüktü. Yemin ederim onsuz geçen her saniyenin bedeli o kadar büyüktü ki kalbim şu anda bu hasretin vuslata erdiğini idrak edemiyormuş gibi büyük bir maratona ev sahipliği yapmaya başlamıştı.

Çatı katındaki odamın kapısını aralayıp, onu da benimle birlikte içeri çektiğimde ikimiz de sabırsızdık. Kapanan kapının sesiyle birlikte bedenim anında ona doğru dönmüş, çehrem avuçlarının içinde kaybolarak hafifçe yukarı kalkmıştı.

"Jeongguk..." diye fısıldadı o ilahi tondaki sesiyle. Yorgun gözüküyordu, sevgilim yol yorgunluğu ve saat farkına alışamamış olmasından olsa gerek, oldukça bitkindi fakat dediğim gibi; vuslat nefsimizi ele geçirmiş, irademizi kendine köle etmeyi başarmıştı.

"Jeongguk, sevgilim. Benim en güzel visalim."

Titriyordum, kolları arasında ürkek bir kuş gibi titriyordum fakat biliyordum da, ben çoktan onun aşkına teslim olmuştum. Bu eve adım attığım ilk gün anlamıştım ve kabul etmiştim bu gerçeği.

Küçüktüm.

Babasını trafik kazasında, annesiniyse ölmüş eşinin kederiyle kaybetmiş, beş yaşında sokakta kalmış bir çocuktum ben. Kırgınlıklarım vardı, yaşayamadıklarım, yaşamaktan vazgeçtiğim çok fazla kederli anım vardı fakat bir gün, bir gün soğuğa dayanamayan bedenim, bu büyük evin verandasına biraz olsun ısınmak için sığındığında donmak üzere olduğumu bilmiyordum. Verandanın sıcaklığıyla mayıştığımı düşünüp, gözlerimi huzurlu bir uykuya teslim ederken ölüm uykusuna yattığımı da inanın bana bilmiyordum.

Sonra o geldi.

Gecenin bir vakti, o kar soğuğunda neden dışarı çıkmıştı bilmiyorum fakat bunu ona ne zaman sorsam "Hissettim." derdi.

"Kaderimin kapıma kadar geldiğini hissettim."

Omzumu kavrayan, benimkisi kadar olmasa da minik parmakları hayal meyal anımsıyordum. Sarsılışımı, bana adımı bilmediği için "Hey, güzel çocuk!" diye seslenişini, telaş yapıp koşarak içerideki teyzesini çağırışını...

Dediğim gibi, Taehyung benim miladımdı. O gece o kapıyı benim için aralayarak bana yeni bir hayat sunmuş, kendisini ise bu hayatın merkezine koymayı başarmıştı. Teyzesiyle yaşıyordu. O da benim gibi yetimdi. O da tıpkı benim gibi eksikti ve katı bir disipline sahip teyzesinin yanında, yalnızlığa boyun eğmiş bir çocukken en az benim ona duyduğum kadar ihtiyaç duyuyordu varlığıma. Taehyung sevgiye o kadar aç bir çocuktu ki saatlerce dizime yatar ve saçlarını okşamamı isterdi. Biz çok fazla oyun oynamazdık, Bayan Choi'nin verdiği yığınla ödevi hızlıca bitirmeye çalışarak bir an önce kavuşup birbirimizi sevmeye ayırırdık o kısıtlı mola süremizi.

la fuga 🌪️ taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin