Yeni Bir Başlangıç

32 3 0
                                    

Eva
Ocak ayının sonlarındaydık. Hava insanın içine işleyecek kadar soğuktu. Etrafınıza baktığınızda tek bir kuş göremezdiniz. Hepsi küçük bir tatile çıkmışlardı sanki. Tatilleri bitince geri döneceklerdi. Ya da buralar ısınınca mı demeliyim...

Noel tatili çoktan bitmişti ancak ben okula yeniden başlayamamıştım. Annemin işi nedeniyle başka bir ülkeye taşınmak zorundaydık. Annem uluslararası avukat olduğu için küçüklüğümden beri hep farklı yerlerde yaşamıştım. Bu defa Amerika'ya gidecektik. Burası ikinci kez evim olacaktı ama geçen sefer New York'tu beni büyüten. Bu sefer San Diego'ydu. Her seferinde gittiğimiz yerlerde en az 2 yıl kalırdık. Sonra yine başka bir şehir, başka bir yaşam...

Hayatımın en uzun konaklama yeri İngiltere olmuştu. Orada tam beş yıl kalmıştık. Babamın ölümünden sonra kaldığım ilk yerdi Londra. Gittiğim ülkelere uyum sağlamak benim için çok kolay olmadı ama yavaş yavaş alışıyordum dolaşmaya. Kahvaltıyı bir ülkede yapıp akşam yemeğini başka bir ülkede yemek, çok sık yaptığım bir şey olmuştu. Daha küçük bir çocuk olduğum için annem beni ve dadımız Ellian'ı gittiği her yere beraberinde götürüyordu.
Babamın çıktığı son yolculuktan sonra çocukluğum benim için çok yorucu olmuştu. Oradan oraya gitmek zordu. Annem işle uğraşırken benimle Ellian ilgileniyordu. Bu benim ihtiyacım olan bir şeydi ama ben 14 yaşındayken Ellian da gitmişti. Bu hayatın bana sen her zaman yalnız olacaksın demeye çalışmasıydı sanki. Buna alışmam gerekiyordu.

Uçaktan indiğimde ilk hissettiğim şey ürperti oldu. Bu soğuktan mıydı yoksa babamın ruhunun yakınlarda olduğunu hissettiğimden miydi? Bilmiyordum. Babamın öldüğü günü anımsadım. Beni sonsuza kadar bıraktığı o berbat günü...

Babam ben 11 yaşındayken alkollü bir sürücünün çarpması sonucu ölmüştü. Mayıs ayındaydık. Günlerden pazardı. Birlikte balık tutmaya evimizin yakınındaki göle gidiyorduk. Ne yazık ki gölün yanına kadar yol yoktu. Anayolda park edip göle doğru yürümemiz gerekiyordu. Aradaki mesafe 400 metre kadar vardı. Balık yemlerini arabada unutmuştum.
Babam beni gölün kıyısında ki küçük teknemizin yanında bırakıp arabadan yemleri almaya gitti. Babam saatler geçmesine rağmen geri dönmedi. Hava kararmaya başlamıştı.

Korkuyordum. Yalnızdım. Bir grup genç gördüm. Kahkahaları kulaklarımı tırmalıyordu ve ilk kez yürüyormuşçasına tuhaf adımlar atıyorlardı. İçimden gelen sese güvenerek saklandım. Beni görmemeleri için tekneye girdim ve üstümü teknedeki bezle örttüm. Bir yandan ayak seslerini dinleyip gitmelerini beklerken diğer yandan babamın hemen gelmesi için dua ediyordum. Sonra gece sessizliğe gömüldü.

Dolunay parlak ve masum yüzünü göstermişti. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde teknede oturuyordum. Aniden bir köpek patilerini tekneye koyarak çıkmaya çalıştı. Korkmuştum. Büyük ve ürkütücü bir köpekti. Sürekli havlıyordu ve ağzından pis kokulu salyaları akıyordu. Tekneye tırmanmaya çalıştı. Teknede köpeğe en uzak olan köşeye çekildim. Çığlıklar atarak ağlıyordum. Öleceğimi düşündüm. O köpek keskin dişleriyle beni ezecekti.

Tanrıya beni kurtarması için yalvarırken beyaz bir ışık gördüm. Parlak ve çok güzeldi. Bir kadın vardı. Saçları dizlerine kadar uzanıyordu ve kar gibi bembeyazdı. Yüzündeki ışıltı ve cildinin güzelliği gençliğini teyit etmek ister gibiydi. Çok güzel ve çok gizemliydi. Saçlarının beyaz olmasına şaşırmıştım.

"Yardım etmemi istiyor musun?" diye sordu melodik bir sesle. Söylediği her harfte müzik dinliyormuşum gibi bir his yaratmıştı bende.

"Lütfen..." diye fısıldadım. Köpek onun gelmesini bekliyormuşçasına ona yaklaştı. Kuyruğunu dizlerine sürdü ve zıplayarak ormanın içinde kayboldu. Bana yaklaştı, o anda gözlerini gördüm. Gri ve mavi karışımı gözleri vardı. Buz kristalleri gibi parlak bakışları beni ürkütmüştü. Bu bakışlar bana babamın anlattığı "Karlar Kraliçesi" ni hatırlattı. Bana yapabileceklerinden korktum. Gülümsedi ve beyaz, ince parmaklarıyla bana dokundu. Gülümseyişi uyuşturucu etkisi yaratıyordu ve başım dönmeye başlamıştı.

EsonlarWhere stories live. Discover now