1.1

2.8K 286 78
                                    

Seul Hastanesi

Sonbaharın gelişini yaprakların ağaçtan birer birer dökülmesine bakarak değil de içime yayılan derin hüzün dalgasından anlıyordum.

Sonbahara neden hüzün mevsimi dediklerini hiç anlayamamıştım. Yaprakların ağaçları terk etmesinden ötürü müydü ? Güneşin bizi terk etmesi ve yağmurun karşılaması mıydı sebebi ?

Neden sonbahar hüzün mevsimi olurdu ki ?

Neden olurdu ve neden buna inanmayan ben bu aylarda kendimi olduğundan daha güçsüz hissederdim ?

Camımı açtığımda saçlarımı savuran soğuk rüzgarı hissediyor ve hastanenin bahçesindeki ağaçları izlerken yere dökülen her bir yaprağa kendi adımı veriyordum.

9 yıl 4 buçuk ay.

Ömrüm geçip gitmişti bu hastane duvarları arasında.

O ağaç bu hastaneyse eğer ben asla yere düşmeyen inatçı yapraktım.

Yere düşen her yaprak, yanımdan ayrılan dostlarımdı.

Hepsinin ölümünü izledim ama onlar gibi gitmeyi bir türlü beceremedim.

Başımı pencerenin kenarına yaslayıp derin bir nefes verdim. Bu gidişle yine hasta olacaktım ve hemşire yine ağzına alınmayacak laflarla beni yerecekti.

Umurumda değildi.

Bu duvarlar arasında hapis hayatı yaşamaktansa açtığım şu küçük pencerede kendi rızamla hasta olmayı tercih ederdim.

Gözlerimi yaşlı ağaçtan çekip bahçenin ortasına çıkardım. Yine burada aynı pencerede oturmuş onu ilk gördüğüm anı anımsadım.

Gözlerimi yumdum.

O gün bana gelip " Dışarda konser veriliyor katılmak ister misin? " diye sorduklarında bunu düşünmeden reddetmiştim çünkü bu tür şeyleri sevmez ve onların sırf para uğruna buraya gelip bizi eğlendirdiğini düşünürdüm.

Tüm çocuklar dışarda eğlenirken ben kulaklığımdaki kulaklıkla oturmuş bir haftadan fazla süredir içmediğim ilaçları sıraya dizmekle ilgileniyordum.

Ama sonra bir şey oldu.

Kulaklığımdaki müzik durdu ve duyduğum zarif ses tüm odağımı yerle bir etti.

Kulaklığımı çıkardım ve sese doğru ilerledim.

Camı açtım, onunla karşılaştım.

Çok güzel dağıldım, sesinde parçalandım, toparlanmak istemedim.

Koyu kızıl saçlarına uyumlu elinde tuttuğu gitarıyla şarkı söyleyen bu deniz kızı bana o an dinlediğim tüm sesleri unutturdu.

Gözlerimi yumdum, tıpkı şuan olduğu gibi onun sesinin arasında kayboldum. Rüya gibi dakikaları beynime kazıdım ve tüm seslere sağır olmak istedim.

O gün ilk defa dışarıya çıkmadığım için pişman olmuştum.

Rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin verirken duyduğum tiz sesle tüm odağım yerle bir olmuştu.

" Jeongguk kapat şu camı. " Jennie elinde tuttuğu serum demiri ve giydiği beyaz hastane kıyafetleriyle yüzümü incelerken başımı sağa sola sallayıp önüme döndüm.

Resmen anne gibiydi. Anlamıyordum ki sezipte mi geliyordu ?

Pencereden bakmak için uzanmıştım ki tekerlekli sandalyemin geriye doğru çekildiğini hissettim.

silent song | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin