4.5

1.5K 208 405
                                    

Satır arası yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar.

•••

Sessizlik şu yaşıma kadar istediğim tek şeydi. Öyle ki herkese sağır olup kendi sesimi dahi duymak istemedim.

Çünkü o gün çok gürültülüydü.

İçim hiç rahat değil. Oraya gitmek istememem için milyonlarca sebep var fakat sırf Rosé için böyle bir şeyi kabul ettim. O tür mekanların bize göre bir yer olmadığını biliyorum, Rosé her ne kadar bunu kabullenemesede içten içe o bile bunun farkında.

Aynadan kıyafetlerime baktım. Krem rengi bir pantalon, siyah kazak ve üşümemem için giydiğim kalın bir mont. Saçlarım karışık yüzümün beti benzi atmış. Ellerim, serum izleriyle dolu ve tüm dikkati kendi üzerine çekiyor. Daha az önce ilaçlar yüzünden kusmamdan ötürü ağzımda bir ekşilik var. Dişimi defalarca kez fırçalasamda kendimden iğrenir gibi oluyorum. Baştan aşağıya bedenimi süzdüm. Kendini sev dedim içten içe. Kendimi sevmem gerekiyordu. Kimseden farkım yoktu. Hasta olmam onlardan bir farkımın olduğunu göstermezdi. Zorlukla gülümsemeye çalıştım.

Rosé benimle olduğu için hiç mi utanmıyordu?

Bakışlarımı aynadan çekip tekerlekli sandalyemi başka yöne sürdüm. Hediye gelen ve daha doğru düzgün hiçbir yerde giyemediğim spor ayakkabılarımı çıkardım ve hafif eğilerek yüzümdeki yersiz mutlulukla ayaklarıma geçirdim. Çok yakışmıştı. Terliklerden sonra biraz ağır gelmişti ama yinede görüntüsü çok güzeldi.

Güzel ayakkabılarıma uzun uzun bakıp yüzümdeki gülümsemeyi silmeden hemşirenin hazırladığı, içinde kıyafet ve ilaçlarımın bulunduğu çantama doğru uzandım ve sandalyemin arkasına asarak Jennie'yi beklemeye koyuldum.
Arkadaşlarımızda kalacağımızı düşündükleri için her şeyi hazırlamışlardı fakat ortada böyle bir şey yoktu. Büyük ihtimal konser sonrası vazgeçtik yalanıyla gecenin köründe hastaneye geri dönecektik.
Bir konser uğruna yaptığımız bu şey delilikten başka bir şey değildi.

Jennie benim aksime çok daha heyecanlı, gideceği için yersiz bir mutluluk içindeydi. Gece defalarca kez odama gelmiş heyecandan uyuyamadığı için benden yardım istemişti. En az onun gibi olduğumu görüncede bir saate yakın bir zaman boyunca boş boş konuşmuş ve en sonunda yatağımın ucunda uyuya kalmıştı ve en nihayetinde çenesinden başımı yorduğu için bende uyuyabilmiştim.

Tekerlekli sandalyemi Jennie'nin yanına sürmek için hazırlandığım sırada kapıyı bodoslama açarak içeri girdi. Yüzündeki kocaman gülümseyle yüzümü incelerken kollarını iki yana açarak, "Nasıl olmuşum?" diye sordu.

Üzerinde puantiyeli mini kırmızı bir elbise, altındaysa bu şirin elbiseye uyumlu beyaz spor ayakkabıları vardı. Düz kumral saçları beline kadar uzanıyordu ve başındaki elbisesine uyan kırmızı tacıyla çok sevimli görünüyordu.

Defterimle kalemimi almadığımı fark edip sandalyeyi masama doğru sürdüm ve kucağıma aldıktan sonra yeni bir sayfa açarak 'DÜNYANIN EN GÜZEL ABLASISIN' yazdım.

Bunu görmeyi beklemiyormuşcasına gözlerini araladı ve ardından gülmeye başladı. "Şaşırtıyorsun Jungkook." dedi."Teşekkür ederim. Bu sanırım senin bana karşı tripsiz olduğun tek an. Bu tarihi bir köşeye yazacağım. Jungkook Chaeyoung dışında ilk defa bana güzel dedi dararam."

Ona hayret eder gibi baktım. Bazen bu tür şeyleri gereksiz yere abarttığını düşünüyordum. Böyle şeyleri çok sık söylemiyor olmam onun ne kadar güzel biri olduğunun gerçeğini değiştirmiyordu.

"Her neyse." dedi ardından yanıma doğru koşup sandalyemin tutacaklarını kavradı. "Sende yakışıklı olmuşsun minik tavşan."

Hastaneden dışarıya çıktığımızda siyah bir arabanın hastanenin önünde beklediğini gördüm. Hani şu her haltın döndüğü filmlerdeki o korkunç siyah araba varya ha işte aynı ona benziyordu. Yoksa... diye düşünürken kafamı Jennieye doğru çevirdim. Gecenin bir köründe iki genç dışarda ya bizi kaçırmaya gelmişlerse diye korkudan Jennie'nin kolunu tutup bana bakmasını sağladım.

silent song | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin