Bölüm 4 - Geçmişle Baş Başa

781 69 1
                                    

28 Şubat
Kitaplığı Veysel hakkında bir şey bulma umuduyla kurcaladım. Ama hiçbir şey bulamadım. Onun yerine ablamın günlüğünden ve psikiyatristimin notlarından alınmış küçük kısımlar buldum. Birde anı defterimden kopmuş bazı sayfaları. Hadi benim defterim neyse de ablamın günlüğüyle, doktor notlarının bende ne işi var anlamadım. Neyse şunlar yazıyor,

"Psikiyatristin Notları 21 Eylül
...Sanıyorum ki Rüya bana hemen her şeyi yalansız anlattı. Seans boyunca biraz panik ve korku içindeydi ancak yaşadıklarının yeni olduğunu hesaba katarsak bunu normal kabul edebilirim. Anlattıklarına bakılırsa Rüya'nın şizofren olma ihtimali var. Annesinden ve babasından öğrendiğim kadarıyla ailelerinde şizofren yok. Varsa da onlar bilmiyor. Ancak bir sonuca varmadan önce Rüya ile birkaç seans daha gerçekleştirmek istiyorum...

19 Ekim
Bugünün okulda geçireceğim son gün olduğundan haberim yoktu. Sınıfa girdiğimde sınıftan yedi kişinin diğerleriyle tartıştığını gördüm. "Ne oluyor?" dedim. En yakın arkadaşım Dilara, "Bir şey yok Rüya. Ufak bir tartışma sadece." dedi. "Emin misin?" diye sordum. Sınıfın tartıştığı o yedi kişiden biri olan Nil, "Emin değil tatlım." dedi.

"Biriniz söyleyebilir mi ne olduğunu?" diye patladım birden. Nil'in yanındaki kızlardan biri, "Bize mi dedin, yoksa şu sadece senin gördüğün şeylerle mi konuşuyorsun?" dedi. Yedisi birden gülmeye başladı. Ben umursamadım. Hem de hiç umursamadım. Kuzenim bile bu konu hakkında dalga geçerken onlardan ne bekleyebilirdim ki.

Oturduğum sıraya doğru giderken Dilara önümü kesti. "Geçebilir miyim Dilara?"
"Hayır."
"Hayır mı, neden?"
"Ya, bizim Mert, gelmiş senin sırana su dökmüş. Oturma oraya. Sınıfta boş sıramı yok sanki. "
"Üff. Sudan ne olacak sanki sileriz geçer."
"Geçmez, yapış yapış olur."
"Yapış yapış mı?"
"Yani ben sana su dedim ama meyvenin suyu demek istemiştim. Meyve suyu döktü sırana."

"Sileriz, geçer. Anladın mı Dilara?" dedim ve sırama doğru yöneldim. İşte o an Dilara'nın ne yapmak istediğini de, sınıfın neden ikiye bölündüğünü de anladım. Nil sıramı kazıyarak şunu yazmış;
"Bu sırada oturan kişi deli. Yani buraya otururken dikkat edin. Bir anda sizde olmayan şeyler gördüğünüzü söyleyebilirsiniz.
NOT: Deli olup olmadığı belli değil. Bana ve benim gibi düşünen altı arkadaşıma göre dikkatleri üzerine çekmek için yalan söylüyor."

Bunu okuduktan sonra gözüm döndü ve kendimi Nil'in üzerine atlarken buldum. O andan sonra Birinci Sınıf Harbi'ni gerçekleştirmiş olduk. Aynı görüşte olmayan iki taraf kavga ediyordu. Kendimizi sınıfça disiplinde bulduk. Hepimizin velisi okula gelmişti. Öğretmenler sıraya kazınan yazıyı okudular. Hepimizi dinlediler. Onlara saldırmasaydık bizim haklı çıkacağımızı söylediler.

Tuhaf bir şekilde, ruhumuzu teslim ederek, başımız öne eğik, velilerimizin ve öğretmenlerimizin yüzüne bakamadan geçen zamanın sonunda hiçbirimize ceza verilmedi. Yani anlayacağınız ucuz atlattık. Daha doğrusu atlattılar. Bu olaydan sonra annem ve babam beni okuldan aldı ve eğitimimin evde olmasına karar verdiler.

Hayat'ın Günlüğünden Bir Kısım 19 Ekim
Bu gün Rüya'yı okuldan aldık. Annem, Nil'e saldırdı diye çok kızdı. Bence Rüya az bile yapmış. Ben olsam kafasını alıp yere sürterdim. Birkaç şey daha yapardım ve yapacaklarımı yazardım ama bu günlüğü annemin okuması yada en azından bu satırları görmesi ihtimalini düşünüp yazmıyorum.

Rüya'yı okuldan alınca onun ne kadar üzüldüğünü gördüm. O üzülünce ben de üzüldüm. Yaklaşık bir ayda kız kardeşimin geçirdiği evrime tanık oldum. O neşeli, sempatik, espirili, hayat dolu kız gitti yerine somurtan, sessiz ve hayattan soğumuş kız geldi. Sanki on altı yaşında değil de doksan yaşında. Bu durum beni endişelendiriyor. Anladığım kadarıyla sadece ben değil, annem ve babam da endişeleniyor. Rüya'nın yaşadıklarını bilemem. Belki tahmin bile edemem. Ama kız kardeşimi tanıyorum. Onu gördüğüm her gün başka birisine bakıyor gibi hissediyorum. Acaba bu his geçecek mi?

Psikiyatristin Notları 23 Ekim
...Rüya'nın benden önceki psikiyatristiyle konuştum. Anladığım kadarıyla Rüya'nın bana anlattıklarıyla ona anlattıkları arasında bir fark yok. Şizofreninin bir tedvisi yok ama terapiler ve ilaçlarla (tabi Rüya aksatmazsa) ilerleme kaydedebiliriz...

23 Ekim
Bugün başka bir doktora gittik. Ama ben hiçbir şey anlamadım. Ben bu adama önceki kadından farklı ne anlattım? Aynı şeyleri söyledim. Ama asıl önemli olan, o bana ondan öncekinden farklı ne söyledi? Aynı şeyleri söyledi. Ben ne anladım bu işten? Cevap veriyorum HİÇ.

Umarım annem ve babam bir şeyler anlamıştır. Keşke bunun bir yararı olsa, keşke onu artık görmesem. Tedaviyi aksatmıyorum. İlaçlarımı içiyorum. Ama günden güne durum daha da kötüleşiyor gibi hissediyorum. Keşke onu ve korkunç tırnaklarını beynimden söküp atmanın bir yolu olsaydı. Ama yok.

İşin kötü yanı ben onu unutmaya çalışırken bana onu hatırlatan pek çok kişi var. Bazıları farkında olmadan hatırlatıyor olsa bile onlara karşı anlık bir öfke duyuyorum. Sadece hatırlatan kişiler olsa yine iyi. Bazı nesneler de onu anımsatıyor. Rüzgar estiğinde bile onun o soğuk nefesini hatırlıyorum. Bıktım bundan.

Hayat'ın Günlüğünden Bir Kısım 28 Ekim
Bugün yakın arkadaşlarımdan biriyle, "Duyduğuma göre kardeşin sıyırmış. Yazık size ya." dediğinden dolayı arkadaşlığımı kestim. Çok sinirim bozuldu. Hayır bir de evime gelip söylüyor ya bunu. Onu evden yaka paça attım, sosyal medyadan engelledim. Şu an o kadar mutluyum ki. Aslında bir bakıma kardeşimin bu durumu kimin dost, kimin düşman olduğunu belli etti. Annem, babam, Rüya ve ben hayatımızdan dost dediğimiz pek çok kişiyi çıkardık. Ama maalesef ki akrabalarımız hep akrabalarımız olacak kalacak. Özellikle kuzenim olacak olan Sinem.

9 Kasım
Evden tek başıma çıkmama izin yok, okula gidemiyorum, akrabalarımın bir kısmını sevmiyorum ve tadı iğrenç ilaçlar içiyorum. Bunlar size isyan sebebi gibi görünebilir. Ya da benim isyan ettiğimi düşündürebilir. Ama ikisi de değil. Onu uzun zamandır görmüyorum ve bu yüzden hiçbir şeye isyan etmeyip sadece mutlu olacağım. Artık en küçük şeye bile mutlu olabiliyorum.

O olmadığı sürece. Tabi aniden karşıma çıkma ihtimali de içimi kemiriyor. Onu gördüğümde çoğu kez kitlenip kalıyorum. Hareketlerim sınırlıymış gibi geliyor. Bazen hareket etsem de güçsüz hissediyorum. Bazen de sanki ses tellerimi kesmişler gibi hissediyorum.

Zamanımın çoğunu korku içinde geçirsem de onun olmadığı zaman içimde bir huzur, bir mutluluk oluyor. Bu anların bitmesini istemiyorum. Ama zaman benim için o kadar hızlı geçiyor ki. Aslında her zaman hızlı değil. O geldiğinde beş dakika, beş asır gibi geliyor. Onsuz ise saatler, saniye gibi hissettiriyor. Onun yine geleceğini düşündüğümde içimdeki huzur depar atarak kaçıyor. Acaba ben bu hissi ömrüm boyunca hissedecek miyim? Artık ne kadar ömrüm kaldıysa. Çünkü her an, onun tarafından öldürülecek gibi hissediyorum. Bu histen nefret ediyorum."

İşte hepsi bu. Veysel ile ilgili hiçbir şey yok. Sadece anılar ve düşünceler. Başka bir şey yok.

Bana Deli Dediler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin