Special'

721 57 24
                                    

"Ee, düğün ne zaman?"

Her şey Jackson'ın ortaya attığı bu soruyla başlamıştı. Sabah sizi ziyarete gelmişler, sohbet edip gitmişlerdi ama o soru kalmıştı işte. Aklından çıkası da yoktu. 

İlk tepkin Hyungwon'a bakmak olmuştu. Sadece omuzlarını kaldırmıştı belirsizliğini ifade edercesine. Ondan cevap alamayan grup sana dönmüştü merakla. Ne diyeceğini bilememiş, kısa bir düşünüşün sonucunda dürüstçe cevaplamıştın. 

"Bana kalsa hemen." Sonra gözlerinle Hyungwon'u işaret etmiştin. "Ama onun pek niyeti yok gibi." 

Bunu eğlenen bir ses tonuyla söylemiştin çünkü sadece dalga geçiyordun. Fakat arkadaşlarının ısrarı ile cevap vermek zorunda kalmıştı ki bu cevap seni bitirmişti.

"Evliliği düşünmüyorum."

O nasıl bir 'bekar erkek' cevabıydı öyle. Sanki seninle bir ilişkisi yokmuş da zorla evlendirmeye çalışıyorlarmış gibi bir tepkiydi. O andan sonra kısa bir sessizlik olmuş, senin düşen yüzünü gören Kihyun konuyu hızla çevirmişti. 

Şimdi, akşam yemeği sonrası bir yılı aşan ilişkinizi düşünüyor, Hyungwon'un tepkisini göz önünde bulundurup sorguluyordun. Sen bulaşıkları makineye yerleştirirken sevgilin masadan aldığı tabakları dikkatle tezgaha koyuyordu. Sabahtan beri ondan mahrum bıraktığın sesini özlemişti. Sessiz kalma sebebini biliyordu bilmesine... ama onu da anlayamaz mıydın? 

"Masayı toparladım. Banyoya gidiyorum."

"Hmm." 

Bu kadardı. Sabahtan beri ne söylese, ne sorsa aynı tepki aynı cevapla karşılaşıyordu. Üstüne gelmedi. Sadece alışık değildi bu hallerine. Her zaman baskın çıkan, cevap veren, istediğini elde etmek için onunla laf dalaşına giren sen, bir an da sessizliğe bürünmüştün.  Verdiği derin nefesin ardından yavaşça banyoya ilerledi dişlerini fırçalamak için. 

Sen ise düşüncelerinden kurtulamamış, bulaşıkları yerleştirirken geleceğinize dair senaryolar yazıyordun.


______________


Geceyi aynı düşüncelerle geçirmemek için her zamanki gibi üstünde durmamaya çalışarak gözlerini yummuştun. Ama hiçbir işe yaramamış, gözlerin kapalı düşünmeye devam etmiştin. Seni göğsüne yatırmış sevgilin de anlamıştı uyumadığını ama sesini çıkarmamıştı. Yarın halledebilirdi. İşten geldiğinde düzgünce anlatacaktı sana hislerini. 

Saçlarından çaldığı bir busenin ardından uyumuştu. 

Sabah rutininiz senin bir süre izinli olmandan dolayı kısa bir değişikliğe uğramış, beraber kahvaltı yapsanız da evden ayrılan sadece o olmuştu. 

"Geldiğimde-" derken elini uzattı yüzüne doğru. Onun uğraştırmamak için minik bir tebessümle elini tutup yanağına koyduğunda o da gülümsedi. "Konuşalım, tamam mı?"

"Tamam." İçindeki sıkıntıyı atmak için derin bir nefes verdin. "Kolay gelsin." 

Servis geldiğinde dikkatli adımlarla taş yolda yürüyüp bahçeden çıkmıştı. Baston kullanmayı da, senin ona eşlik etmene de istemiyordu. Bu durum ona bir şey olacak diye endişelenmene sebep olsa da elinden bir şey gelmiyordu. O fazlasıyla inatçıydı. 

Kendini koltuğa attığında sıkıntıyla telefonunu aldın eline. Böyle bir konuyu kiminle konuşursan çözüme kavuşma olasılığı artardı? Tabii ki Shin Hye hazretleriyle.

Rehberde ismini bulup aradığında epey beklemiştin. Uyuyor muydu acaba? Belki de işteydi ve-

"Efendim?" Uyku akan ses kesinlikle ona ait değildi. Son zamanlarda Shin Hye'yi aradığında aramaların yarısını kız arkadaşı cevaplıyordu. Antrenörlüğün kendisini yeterince tatmin etmediğini söyleyip yarı zamanlı bir işe girdiğinden beri sabahları erkenden evden çıkıyor, akşamlarıda ayı gibi uyuyordu. Bu hem seni hem de Şevval'i delirtecekti. 

Just Feel It (OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin