1

6 0 0
                                    

Siyah deri botlarımın bağcıklarını bağladıktan sonra kapıyı kilitledim, kulaklığımı düzeltip müziğin sesini artırdıktan sonra bavulumu çekerek ilerlemeye başladım. Zemin kattaki evimden merdivenlerle uğraşmadan çıktığımda yağmurlu havayla karşılaştım. İyi hissettirmişti, en azından yağmur yağıyordu. Bu da bir şey diye düşündüm ve biraz yürümeye karar verdim.

Şehir değiştirmek hiç aklımda olmayan bir şeydi ama bugün burada kalmak istemediğini karar vermiştim. Hızlıca evime gitmiştim ve bavulumu hazırlamıştım. Ve şimdi yağmurun altında saçlarım sırılsıklam olana kadar yürüyordum.

Issız sokakta yavaş yavaş ilerlerken karşıdan gelen karaltıyı fark ettim. Hemen deri ceketimin altındaki hırkamın büyük kapüşonunu kafama geçirdim ve saçlarım ile yüzümü kapattım. Biraz daha yaklaşınca endişelenecek bir şey olmadığını anlamıştım. Başımı kaldırdım ve gökyüzüne baktım, hava kararmaya başlamıştı. Gözlerimi saatime çevirdi. Az zamanım kalmıştı. Hızlı hızlı yürümeye başladığımda tam yanımdan yürüyen çocukla aniden göz göze geldim. Karaltı oluşturan çocuk. Korkmama ve endişelenmeme neden olan. Ve gözleri. Gri. Gri-mavi. Her neyse. Bu kafamı biraz çevirmeme neden olmuştu. Gözlerimi çekememiştim, her ne kadar anlamsız ve saçma olsa da. Bunu dert etmeden derin bir nefes aldım yoldan geçen taksiyi durdurdum. Arabanın içine oturdum ve kendisini düşünceleriyle meşgul etmeye başladım.

Tehlike içindeydim. Şu an arananlar listesinde kesinlikle vardım. Adam kaçırma ve adam yaralama. Ve belki de dolandırıcılık. Tabiki de dolandırıcılık da vardı. Adamın resmen tüm parasını almıştım. Ama kaybetmiştim de, para şu an elimde değildi. Bu işten de sıyrılırdım, sadece birkaç ay hiçbir polisin beni fark etmemesi gerekiyordu. Dolayısıyla parayı da alamamıştım. Polislerden kaçmak için şehir değiştirmem gerekmiyordu ama burada kalmayı gerçekten istemiyordum. Ve Ulaş salağı ile uğraşmayı da. Bu çocuk tam bir gerizekalı diye geçirdim içimden. En son benim hiçbir işi beceremediğimi ve bir gün onların yakalanmasına neden olacağımı söylemişti. Bana. Son yaptığımı öğrendiğinde vereceği tepkiyi merak ediyorum.

Otogara vardığımda hemen bir bilet alıp otobüsteki yerimi aldım. Eğer ayrılacaksam adım çıkmadan buralardan ayrılmam gerekiyordu. Diğer türlü gitmek zor olabilirdi veya başıma iş açabilirdi. Kendimi tehlikeye atmamalıydım.

Zamanı doğru ayarladığım için kendimi tebrik ettim. Hırkamın ucunu parmaklarımın ucuna doğru çektim ve gözlerimi kapattım. Bir süre sonra burnuma gelen çekici koku ve yanımdan gelen seslerle gözlerini açtım. Siyah deri ceketi, siyah pantolonu ve siyah deri botlarıyla tam anlamıyla benim gibi giyinmiş olan biri eşyalarını yerleştirmekle uğraşıyordu. Yağmurda ıslanmış dağınık saçları ve kulağındaki siyah küpe de muhteşemdi. Kulaklığımı çıkardım ve uzun yolculuğu beraber geçireceğim çocuğa baktım. Sert ve uyumsuz birine benziyordu. Anlaşılan yolculuğum sessiz ve sıkıcı geçecekti. Çocuk işini halledip bakışlarıma karşılık verdiğinde aynı an tekrar yaşandı. Gri gözleriyle sokakta karşılaştığım çocuk bana bakıyordu. O da farketmiş olacak ki gözlerinden hafif bir şaşkınlık dalgası geçti. Fakat daha sonra yerine oturdu ve kafasını arkasına yaslayıp gözlerini kapattı. Düzgün burnu, biçimli dudakları ve mavi gözleriyle çok etkileyiciydi. Onu bir süre daha izledikten sonra bilekliği dikkatimi çekti. Siyah deri bir bileklikti ama özel olduğu belli oluyordu. Bir yerden tanıdık gelen bu bilekliği nereden hatırladığımı düşünsem de hatırlayamadım. Kendimi yormayıp kulaklığımı yeniden takıp yerime iyice yayıldım.

Yola çıkalı yaklaşık bir saat olmuştu. Yanımdaki çocuk hâlâ aynı pozisyonda uyumadan duruyordu. Telefonum yüksek sesle çalmaya başladığında ekranındaki isme baktım.

Ulaş.

Telefonumun zil sesi ile yanımdaki de gözlerini açmış ve hareketlenmişti. Aramayı yanıtladım.

"Efendim Ulaş?"

"Neredesin sen, evinde değilsin."

"Otobüsteyim. İzmir'e gidiyorum."

"Zamanlaman harika. En son ne yaptın da burada bu kadar ses getirdin?"

"Bir şey yapmadım, orada ne oluyor?"

"Hiçbir şey yapmamışsın, evet. Emir'i hastanelik etmek ve parasını sömürmek hiçbir şey zaten."

"Bir şekilde sıyrılırım, öncekiler gibi."

"Pek sanmıyorum, artık herkes seni hapse tıkmak  için can atı-"

Birden telefonumun elimden alınmasıyla konuşmam yarıda kesildi. Elinde telefonum bulunan Bay Siyah'a soru soran gözlerle baktım. Gözleriyle camı işaret etti. Camdan dışarı baktığımda ileride polislerin bulunduğunu gördüm. İçime bir korku yayılırken çocuğa baktım. Benim kim olduğumu biliyor muydu? Aniden sert sesini duydum.

"Bir alakanın olmaması mümkün değil."

Ne diyeceğimi bilemeyerek öylece ona baktım. Polisler kesinlikle beni arıyorlardı. Bu küçük yerde böyle bir durum çok yankı getirirdi. Yardım almadan bu işi halledemezdim.

"Bana yardım etmen lazım."

Bir süre derin gözleriyle bana bakarken kabul etmesini umarak vereceği cevabı bekledim.

"Karşılıksız olmaz."

Karşılık mı? Gerçekten kendim gibi bir suçluya mı denk gelmiştim?

"Ne istiyorsun?"

Büyük bir suçlu olmadığını düşündüm. Eğer öyle olsaydı kesinlikle tanırdım. Aynı Ulaş gibi. Ondan cesaret alarak büyük işlere girmiştim ve başarılı oldukça artırmıştım. Hiçbirinde adım bulunamamışken bu sefer kendimi ele vermiştim. Ama bu sefer de kurtulacaktım. Bu anlaşılmaz çocuk sayesinde.

"Karşılığı sonra. Ama seni çok rahat ortaya çıkarabileceğimi unutma."

Bu çocuk kendini zeki mi sanıyordu? Komik davranışlarına katlanarak gülmemi bastırdım.

"Ne yapacağız?"

Dışarıya baktı ve yüzünü tekrar bana çevirdi. Ve tabiki gözlerini. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir şey vardı.

"Sen bence daha iyi bilmelisin Siyah."

Adımı kullandığında bir an şaşırsam da suçlu olduğumu biliyorsa adımı da bilmesi zor değildi. Ama galiba hafife almaman gerektiğini anlamam için bunu söylemişti ki işe yaratmıştı da. Gülme isteğim bir anda yok oldu.

"Benim sevgilin olduğumu olduğunu ve uyuyakaldığımı söyleyeceksin. Ben olduğumu anlayacaklarını sanmıyorum. "

Cevap vermeden beni kollarının arasına aldı ve yüzümü boynuna gömdü. Bayılmak üzereydim. Hayatımda hiç böyle bir koku hissetmemiştim. Parfüm kokusu değildi, kendi kokusuydu. O kadar mükemmel kokuyordu ki içime çekesim geldi. Hafifçe ve belli etmemeye çalışarak içime çektiğimde yanağını başıma yasladı. Tam o sırada otobüse giren polislerin sesleri gelmeye başladı. Kalp atışlarım hızlanmaya başlarken pür dikkat onları dinliyordum. Otobüsün içinde ayak seslerini duyabiliyordum. Yavaşça yanımıza yaklaştıklarında hiçbir soru sormadan geçip gitti. Bay Siyah da uyuma numarası yapmış olmalıydı. Nabzım biraz daha arttığında elimi kavrayan elin sıcaklığını hissettim. Otobüsün kapılarının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi açtım ve kalkmaya yeltendim.

"Bekle, biri hâlâ burada. Bir süre böyle gitmemiz gerekecek."

Fısıltıyla konuşmasına cevap vermedim ve eski pozisyona geri döndüm. Otobüsün ara sıra hafif sallanışları ile gerçek bir uykuya daldım.

DuygusuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin