2

3 0 0
                                    

Tenime değen soğuk hava ile gözlerimi açtım. Otobüs mola vermişti. Bir süre olduğum gibi durduktan sonra yavaşça kollarının arasından ayrıldım ve kapüşonumu taktım. Uyanan Bay Siyah'a baktım. Adını öğrensem iyi olacaktı. Yüzüne bakarak konuştum.

"Adın ne?"

Cevap vermesini beklemeden etrafımı kontrol ede ede otobüsten indim. O da peşimden gelmişti.

"Batı."

Ellerimi hırkamın cebine soktum ve markete doğru ilerlemeye başladım.

"Teşekkürler, yardımın için."

Cevap vermesini umarak ona baktım ama o sadece omuz silkmekle yetindi.

"Karşılıklı."

Karşılıksız hiçbir şey yapmazdım. İnsanlar bana karşılıksız bir yardımda bulunmazken ben neden bulunayım düşüncesindeydim. Ama galiba Batı benden daha takıntılıydı. Ben ona cevap vermezken konuşmaya devam etti.

"Pek ortalıkta dolaşmasan iyi olur. Seni tanıyan olabilir."

Markete geldiğimde kapıyı ittim ve Batı'nın da girmesini beklemeden kapıyı kapattım.

"Senin gibi mi? Evet, olabilir. Peki sen beni nereden tanıyorsun?"

Cevap vemesi için yüzüne baktığımda uzun bir süre bana öylece baktı, daha sonra yanımdan ayrıldı. Cevap vermemesini umursamadan peşinden ilerledim. Sadece bir paket sigara aldı ve dışarı yöneldi. Yanından ilerledim ve oturduğu ağacın altına, yanına oturdum.

"Neden suç işliyorsun?"

Konuşmayacağını düşündüğüm için soru sormasına şaşırmıştım. Ve sorduğu soruya da. Aslında bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum.

"Küçük hırsızlıklarla başladı, daha sonra işler büyüdü. Aslına bakarsan bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. "

Yüzünü yavaşça bana doğru çevirdi ve kısa bir süre gözlerimin içine baktı. Daha sonra önüne döndü ve sigarasından bir nefes daha aldı.

"Gözlerinin rengi çok değişik. Mavi gibi ama yeşil de."

Bana bakıyordu. Söylediklerine karşı gülümsedim. Yüzünde hafifçe bir sırıtış belirdi.

"Seninkinin de pek normal olduğu söylenemez. O sokakta gri gibiydi ama şu an sanki biraz daha mavi."

Bana garip bir şekilde baktı. Acısını gizlemeye çalışır ama beceremez gibi. Hemen gözlerini gözlerimden ayırdı ve önüne döndü. Evet, o gözlerde acı gördüğüme emindim.

"Belki bir arkadaş iyi olabilir, tek başıma çalışmaktan sıkıldım. Ne dersin?"

Aslında ben de tek kalmıştım, Ulaş yanıma gelemezdi. Ben tek başıma da her şeyi halledebilirdim ama yanımda biri iyi olabilirdi. Ben düşünürken tekrar konuştu.

"Zaten bana ödeyecek borcun var."

Bu çocuk kesinlikle karşılık meselesine takıntılı.

"Bana uyar."

Tam cevap verdiğim sırada otobüsün kalkmak üzere olduğunu gördük. O çoktan ayağa kalkmıştı. Yardımcı olmak için elini uzattığında elini tuttum ve ayağa kalktım. Yavaş ve küçük adımlarla otobüse doğru ilerledik. Tam otobüse bindiğimiz sırada karşıdan bizi ayırt etmeye çalışır gibi bakan bir polis memuru dikkatimi çekti. Batı bana döndüğünde onun da fark ettiğini anladım. Dışarıyı işaret ettiğinde hiç tereddüt etmeden koşmaya başladım. Arkamdan geldiğini fark ettim. Neden arkamdan geliyordu ki? Kendini de tehlikeye atıyordu. Eğer yakalanırsak o da suçlu sayılırdı. Hemen marketin bulunduğu binaya girdim ve ince merdivenleri çıkmaya başladım. Batı'nın arkamdan gelmediğini gördüğümde çok düşünmedim, bir planı olduğunu anlamıştım. Hemen dar ve karanlık koridorda ilerlemeye başladım ve sondaki küçük odanın kapısını açıp içeri girdim. Burda beni bulmazdı ama eğer bulursa da kendi kendimi kapana kıstırmış olacaktım. Fakat Batı'ya güveniyordum. Sonuçta arkadaş olduğumuzu söylemiştik ve o insanları satacak birine benzemiyordu. Ucuz bir kişiliği olmadığına emindim. Yakınlardan sesler gelmeye başladığında nefesim kesilmişti.  Kapı aniden açıldığında karşımda Batı'yı gördüm.

"Çabuk ol, gitmemiz lazım."

Hemen koşmaya başladığımda peşimden gelmeye başladı. Nasıl bulmuştu beni? Her neyse. Ben kurtulduğuma sevinmeliydim. Son hız kalkmak üzere olan otobüse yetişip koltuklarımıza yerleştik. Bir süre nefesimizi düzenlemeye ayırdıktan sonra ona döndüm. Fakat sırıtışını gördüğümde kahkaha atma isteğimi bastıramadım ve gülmeye başladım. İlk önce bana şaşkın bir şekilde baktı fakat sırıtışı kocaman bir gülümsemeye daha sonra da kahkaya dönüştü. Uzun zamandır bu şekilde güldüğümü hatırlamıyordum. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre güldükten sonra ona döndüm ve hafifçe gülümsedim.

"Teşekkür ederim."

Aramızda yaptığımız anlaşmadan dolayı olsa gerek eskisi kadar geride durmuyordu. En azından gülümsemesini görmüştüm.

"Arkadaşız, değil mi? Bunu yapmam lazım. Aynılarını senden de bekleriz."

O sırıtarak bana bakarken gülümsedim ve koltuğuma düzgünce yerleştim. Kafamı arkaya attım ve hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Kafamı yana çevirdiğimde Batı'nın telefonu ile ilgilendiğini gördüm. Rahat bir pozisyon bulup uyumaya çalışacaktım ki telefonumun zil sesi çalmaya başladı. Batı aldığı telefonumu bana uzatırken gelen aramaya baktım. Yine Ulaş. Cevapladım.

"Deniz?"

"Evet, Ulaş?"

"Hey, sen polisleri atlatmışsın."

"Evet, atlattık."

"Atlattık derken? "

"Bir arkadaşım sayesinde."

Bu sırada Batı'ya bakmıştım ama o benimle hiç ilgilenmiyordu. O sırada bilekliği yeniden dikkatimi çekti. Bu bilekliği biliyorum ama nereden? Kolumdaki asla çıkaramadığım bilekliğin farklı bir modeliydi. Babamın verdiği bileklik. Ama bundan dolayı tanıdık gelmiyordu. Başka bir şey vardı.

"Arkadaş mı? Benden başka güveneceğin biri yok sanıyordum?"

Evet, ondan başka kimseye güvenmezdim. Bu da zaten güvenmek sayılmazdı. Yapabileceğim başka bir şey yoktu. Ona inanmaktan başka çarem yoktu.

"Eğer bir gün görüşebilirsek sana her şeyi anlatacağım."

"Peki. Kendine dikkat et."

"Tamam, görüşürüz."

Telefonu görüşmesini sonlandırdıktan sonra uyumak için tekrar uygun bir pozisyon aldıktan sonra gözlerimi kapadım.

DuygusuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin