3

81 6 2
                                    

   Akşamı zor etmiş bir günün gecesinde sessizce gitmeyi bekliyordum. Dün gece çıkıp gidememiş olmam, Egemen oracıktayken onu terk edemememden kaynaklanıyordu. Ancak herkes uyuduğunda sessizce gidebileceğim bir ortamın olacağı düşüncesindeydim. En azından birkaç hafta buradan uzaklaşmayı koymuştum kafama, daha sonra gelir kalan eşyalarımı toplar, kitaplarımı alırdım buradan. Açıklardım böyle neden apar topar gittiğimi. Gökyüzünden akşam vakti güneşin aceleyle battığı gibi neden sevdiğim adamdan kaçtığımı anlatırdım onlara.
 
   Geceye karanlık çökmüş, yalnızca ay ışığı parlarken gökyüzünde ben de uzandığım yataktan usulca kalktım. Kimse görmesin diye yatağımın altına tıkıştırdığım bavulumu çekip çıkardıktan sonra kenarda duran ayakkabılarımı elime aldım. Merdivenlerde ses yapmam demek, ev halkının uyanması demekti. Bu yüzden ayakkabılarımı giymemek daha iyiydi.

Odadan dış kapıya kadar temkinli bir şekilde sessiz adımlarla ilerledim. En ufak bir tıkırtı çıkarsam hemen durup ortamı dinliyor, herhangi bir tepki almazsam yürümeye devam ediyordum.

   O kadar gergin ve o kadar heyecanlıydım ki içimdeki hüznü bile hissedemiyordum. Tam ayakkabılarımı giymek için hareketlendiğimde merdivenden tıkırtıların geldiğini işittim. Yine Egemen'in uyanmış olma fikri ve bunun endişesi tüm hücrelerime yayıldı, sıkıca sarmaladı. Nefesimi tutup sesin kim tarafından geldiğini anlamak için biraz bekledim. Bedenim gerginlik ve adrenalinden titriyordu. O kadar şiddetli titriyordum ki, dişlerimin birbirine vuracak kadar takırdamaması için parmağımı ısırmak zorunda kalmıştım.

"Güzel kızım?"

Tuttuğum nefesi verdim. Bu Melek teyzemin sesiydi. Sesi titrekti. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez halde arkamı sakince dönüp dolu gözlerinden kaçırmaya çalıştım irislerimi. Ama imkansızdı, onun o güzel gözlerine bakmamak imkansızdı.

"Melek teyze ben-"

Konuşmama izin vermedi. Bir elini havaya kaldırıp "Sus." dercesine salladı. Başımı öne doğru eğdim.

"Gitmeden önce bana veda etmeyecek miydin?"

Bana doğru yürüdüğünü ve tam önümde durduğunu hissettim.

Parmakları çeneme uzandı ve tutup yukarı doğru iteledi. Kafam yukarı kalktığında ise yüzünde neşeye ait hiçbir iz yoktu. İri, kahverengi gözleri hüzünle bakıyordu. Her zaman yüzünde olan tebessümü kaybolmuştu. Yüzü şimdi ışıl ışıl değildi. Bu, benim yüzümden olduğu için kendime bir kez daha kızdım.

"Nereye gideceksin güzel kızım, biliyor musun?"

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Neden bizi bırakıp gidiyorsun? Sana incitecek bir şey yapmadık değil mi?"

Dudaklarıma tuzlu bir tat geldiğinde ağladığımı anladım. Başımı hızla iki yana salladım.

"Olur mu Melek teyzem öyle şey? Siz beni bu hayatta incitecek en son kişilersiniz. Siz benim ailemsiniz."

Sesim titrek, kısık ve güçsüzdü. Yine de söylediklerim yüreğimde güçlü bir sancı oluşturdu.

"Sen, ailene veda etmeden mi gidecektin?"

Başımı tekrar olumsuz anlamda salladım.

"Yapamadım."

Kollarını omzuma sarıp beni kendine doğru çekti. Hıçkırıklarım zarif omuzlarına çarpıp yüzüme vuruyorlardı.

"Kendi ayaklarımın üstünde durmak istedim."

Başıma bir öpücük kondurdu bu sözlerimden sonra.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 07, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin