YARIM KALAN HEVESLER

139 6 0
                                    

Güneşli bir yaz günü öğle vakti babasının inşaat malzemelerinin arasından aldığı çekici bahçede yere vurarak kendince çukur kazarken çıplak olan ayaklarına aldırış etmeden, yanlışlıkla sağ ayağının başparmağına vurdu ve 3 yaşındaki Ari (kül) ufak çığlığı bitmeden imdadına koştu ablası, hemen kucağına alıp 1 oda 1 salonu olan eski toprak evinin içine girdiler Bermal (ev hanımı) annesi Ari'nin kanayan ayak parmağını görünce gözleri fal taşı gibi açıldı 4 çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olan Ari annesinin korkunç bakışlarıyla bağırmaya başladı.
"tamam tamam bişey yok ufak kanamış kızım bez getir hemen"
Ablası Dila (kalpli) hemen bir kaç parça bez getirir annesine, bezin bir parçasını kesip cebinden çıkardığı çakmağıyla yakan Bermal anne kül olan bezi küçük Arinin minik yarasının üstüne koyup diğer bezlerle sarmaya başlar bu eskiden gelen bir yara sarma yönteminin işe yarayacağını biliyordu Bermal anne, yarasının sarıldığını gören Ari'nin içi baya rahatlamıştı hemen annesinin kucağından inip yürümek istedi fakat yaralı olan ayak parmağı sızladı Annenin içi sızladı "güzel oğlum kurban olduğum dur biraz iyileşsin sonra yürürsün azıcık uyu dinlen"
Annesinin suratına mutsuz bir sürat ifadesiyle bakan Ari'yi kötü bir his esir aldı "acaba parmağım hep böyle mi kalacak?" Diye düşünürken yere serilmiş küçük bir yatakta yatarken buldu kendini.
Babası senede bir kaç kez gittiği İstanbul'da her gidişinde 2 yada 3 ay çalışıp kazandığı paranın bir miktarını kasabadan aldığı erzakların borcuna verip geriye kalan parayı da cebine koyup 3 tarafı dağlarla çevrili köyüne dönerdi.
Kısa bir zaman sonra ayağı iyileşmeye doğru giden Ari babasının gelişini duyunca bütün acısını unutmuş babasının yolunu bekledi. Ari'nin 2 ablası 1 kendisinden küçük yeni doğmuş kız kardeşi vardı. En büyük ablası Jiyan (hayat) anne babasının düşüncesizliği yüzünden okuyamamış 2. Ablası Dila ise Ari'ye bişey olmasın ona göz kulak olsun diye okuldan alınmıştı ve bütün arkadaşları okula giderken Dila Ari'nin başından ayrılmıyordu.
Beklenen gün gelmeyen Baba ertesi günün sabahı eve varır Bermal anne ve çocukları mutlu bir şekilde karşıladılar herkesin gözü yaklaşık 2 buçuk aydır İstanbulda olan babanın elindeki valizdeydi "acaba ne hediye getirdi" diye düşünürken konu komşunun hoşgeldine geleceğini ve ortalığı toparlamaları gerektiğini söyleyen Bermal anne ve büyük kızı Jiyan valizi bir köşeye koydular yol yorgunu olan baba Ari'yi kucağına alınca ayağını görür ve hemen "kız! Gel bi buraya" diye Bermal anneyi çağırır.
Koşarak gelen anne "noldu?"
"çocuğun ayağı niye sarılı?"
"geçen gün bahçede çekiçle oynarken ayağına vurdu ufak bişey zaten"
"küçücük çocuğun eline niye çekici verirsiniz ki?
İyisin demi oğlum ağrıyor mu ayağın?"
Ari anlar fakat net konuşamaz kaşlarını kaldırarak kendini ifade eder.
Konu komşu akrabalar gelip gider o gün de öyle akşam olur herkes gidip ortalık sakinleşince baba valizi açmak için ayağa kalkar ve fermuarını açıp içindeki küçük oyuncak taksiyi Ari'ye verir Ari oyuncağını aldıktan sonra herşeyi unutup oyuna dalar herkes ufak hediyesini aldıktan sonra gece sabahı, büyük bir sorumluluklar ise Ari'yi bekliyordu. Yıllar akıp geçiyor, Ari evlenen büyük ablası Jiyan için baya üzülmüştü ama en sonunda gidecekti oda bunu biliyordu Ailenin tek erkek çocuğu olduğu için bütün arkadaşları küçük yaşta tarla da bahçe de çalışıp hayvanlara bakarken, Ari evde dışarda gezip duruyordu hiç bir şekilde bir iş yapmıyordu herkes onu çok severdi ve buna rağmen hiç şımarık bir çocuk olmadı hatta bütün köyün hem fikir olduğu konu vardı Ari köyün en efendi çocuğuydu bunu herkes biliyordu Ari aklı bir çok şeye eriyordu televizyon, telefon ve bilgisayar çabuk kavrıyordu bir konuyu ikinci defa anlatmaya gerek kalmadan tek seferde anlıyordu.
İlköğretimini kendi köyünde tamamlayan Ari her dönem takdir teşekkür ile karnesini getiriyordu ama malesef orta okul anca 2 km uzakta ablasının bulunduğu Canlar köyünde vardı köyün bütün çocukları ilçedeki yatılı ortaokula giderken Ari'nin ailesi onu ilçeye göndermeye razı olamadı. Ari'nin bir kız kardeşi daha olmuştu adını Roj (güneş) koydular buna çok sevinen aile o arada Ari'nin günlerce ısrarları işe yaramıştı hafta sonu biter ve Ari elbiselerini bir çantaya koyup babasıyla beraber ilçede yatılı okula gitmek için ilçeye giden arabaya bindi 40 dakikalık bozuk dağ bayır yollarını aştıktan sonra ilçeye vardılar okulun kapısından içeri girer girmez tanıdık kaç arkadaşına denk geldi ve içinde olan ufak tedirginlik geçmişti kendini yabancı hissetmiyordu artık kayıt işlemlerinden sonra tanıdıklarının olduğu pansiyona yerleştirildi okulun ilk günü daha önceden okulun dağıttığı kışlık botlarının bir tanesinin alt tabanı söküldü ve ne yapacağını bilemeyen Ari bunu kimseye farkettirmemek için ertesi gün bir kaç tane kitabını bir poşedin içine koydu ve yürürken sürüklüyordu arkasından botunun alt tabanının söküldüğü görülmesin diye hafta içi okuldan sonra çarşıya çıkabiliyordu öğrenciler, yakın arkadaşlarından biri olan Baran ile çarşıda ceplerinde toplam 5 lira olmadan geziyorlar amcasına denk gelen Ari hemen yanına gider "amca napıyosun?"
"napıyon Ari okul nasıl gidiyor, botuna noldu?"
"okul iyi amca botumun tabanı söküldü babamı görürsen söyler misin ayakkabı yollasınlar?"
Amcası umursamaz bir tavırla "tamam tamam söyleriz çok gezme git hemen okuluna"
Ari amcasının ona ayakkabı almasını bekliyordu fakat istediği gibi olmadı ve Baran ile beraber okuluna doğru gitti.
Baran üzülmüştü "Ari bu nasıl amcan ya onun oğlu olsaydı baban böyle mi yapardı sanki?"
" yapmazdı tabiki zorla alırdı ayakkabı herkes bir değil işte."
Ari hem üzülmüş hemde arkadaşının yanında mahçup olmuş gibi hissediyordu kendini okula varınca bir köşede oturup iyice düşündü o kadar ısrarlarına rağmen okula gelmiş fakat botunun tabanı söküldü diye nerdeyse okuldan vazgeçecekti çok çabuk alınan aşırı duygusal bir çocuktu çok merhametli alçak gönüllü kimseyi kolay kolay kıramazdı ve sabırsız birazda inadı vardı ve aşırı gururluydu tabi hafta sonu geldiğinde herkes evine gidebiliyordu Ari ve arkadaşları da köye giderken botlarından rahatsız olup banyo terliğiyle evine gitti. Ari'yi banyo terliğiyle gören Bermal annesi hemen yanına giderek "oğlum bu nedir botların nerde?"
Ari yüzü asık bir şekilde "şeyy! tabanı söküldü anne bende böyle gelmek zorunda kaldım."
"E oğlum amcan geçen görmüş seni çarşıda 'bişeyi yok iyiydi' dedi, işte böyle amcalar da var."
Baban hala abim abim deyip dursun onun oğlu olsaydı baban ne yapar eder o şekilde bırakmazdı
Ari babasına bakar "neyse boşver anne ya "
Babası Ari'yi "ne yapalım" diye düşünürken haberleri duyan ablası Jiyan "gelsin bizim evde kalsın daha iyi olur benim için" Ari buna sevinmişti çünkü akrabaları çoktu o köyde anne babası da sevindi buna hemen haftaya götürüp kaydını yaptılar Ari çantasını alıp ablasının evine gitti.
Okul zamanını akrabaları ve yavaş yavaş ısındığı arkadaşları sayesinde güzel geçiyordu Ablasının yeni bir çocuğu olmuştu Ari okuldan sonra onunla vakit geçiriyordu böylece 1 sene geçti 7. Sınıfa geçince yeni öğrenciler gelmişti onların arasında esmer saçları omuzlarına kadar kestiren Gül diye bir kızdan hoşlanmıştı Ari gördüğü günden beri aklından çıkmıyordu her gün onun olduğu ortamlara yakın olmaya çalışıyor fakat köy yeri olduğu için pek yüz yüze konuşma şansları yoktu Gül efendi uslu bir kıza benziyordu Ari en çok da bu huyunu seviyordu. Ari'nin bakışlarının hedefi olan Gül artık kendisinden hoşlandığını anlar gibiydi Ari kendisini ona nasıl ifade edebileceğini düşünürken kısa bir not yazıp sınıftan samimi olduğu bir kız arkadaşına verdi fakat Gül notu geri gönderince Ari notu 100 kere içi acıyarak okudu Ari'nin sınıf arkadaşı kızlarla sohbet ederken laf arasında ağzından kaçırmış sınıftaki kızlar Ari ile dalga geçtiler herşeyi alaya alan ara sıra zekice esprilerle güldüren Ari bu sefer kendisiyle dalga geçti resmen ama gülüp eğlendiler bu çok acı verici bir zevkti onun için. Günler gelip geçerken Ari'nin babası belinden rahatsızlanıp hastaneye gider ve bel fıtığı olduğunu öğrenir bu saatten sonra çalışması ağır bir yük taşıması halinde sakat bile kalabilirdi bu durumu öğrenen Ari artık olgunca düşünmesi gerekiyordu evin geçimi Ari'ye kalacaktı ablasını çalıştırmaya gönlü el vermiyordu ve bundan sonra ilk hedefi 8. Sınıfı bitirip İstanbul'a çalışmaya gitmesiydi.
Bütün sene bunun hayalini kurdu sonunda 8. sınıfa geçti ve bu saatten sonra dersler artık onun ilgisini çekmiyordu sadece yok yazılmamak için gidiyordu o heyecanla girdiği okula okulun en iyi öğrencilerinden olan Ari artık en tembeli olma yolundaydı bunu farkeden öğretmenler sürekli onunla konuşuyordu ama nafile, okulu bıraktığını duyan Dilek öğretmeni onu odasına çağırıp "senin okuman lazım okumazsan bir baltaya sap olamazsın işsiz güçsüz kalırsın" eğitim masraflarını karşılamayı bile teklif etti ama Ari gururluydu böyle bir teklifi asla kabul edemezdi öğretmenine teşekkür edip odadan çıktı artık kimsenin sözü geçmiyordu ona keyfine göre gelip gidiyor ve bir çok arkadaşı onun gibi düşünüyordu karne günü gelince okula bile gitmedi Ari, arkadaşları getirdi karnesini ama hiç bakmadan odanın bir köşesine attı. Sonunda okul bitmişti ve İstanbul yolu göründü sanan Ari yanıldı ailesi izin vermiyordu gitmesine hem çalışmasına kıyamazlar hemde nerde kalacaktı diğer bütün arkadaşlarının akrabası yada kalacak güvenli yerleri vardı Ari ailesiyle sürekli tartışıyor küsüyor tekrar ısrarla gelip gideyim diyordu. Okul biteli 2 ay oldu Ari kara kara düşünür babasını ve durumlarını İstanbul'a nasıl gideceğini ama bir türlü çıkamıyordu işin içinden. Kuzeni Agır (ateş) ile çok dostluğu vardı fakat oda İstanbul'a gitmiş ve Ari uzun zamandır hiç konuşamamıştı onunla aklı hep ondaydı. Bir kaç gün sonra Bermal annenin İstanbul'da oturan kardeşi Ari'nin durumundan haberdar olmuş yanlarına çağırdılar "boşta duracağına çalışsın en azından bir işi gücü olur" demişti Ari'nin ailesi iyice düşünüp kısa zaman içinde karar verdiler ve Ari artık İstanbul'a gidebilir. İlk İstanbul yolculuğunu küçük amcası Veli ile büyük amcasının oğlu Serkan ile olacaktı. Ari o gece belki bir kaç saat uyumuştu içindeki heyecan hiç dinmiyordu ama annesi ve babası o kada heyecanlı değildi ilk defa çocuğunu bu kadar uzağa gönderen aile üzüntülü ama bunu Ari'ye belli etmemeye çalışıyorlardı sonunda köyden İstanbul'a gidecek olan transit gelmişti ve Ari binmeden tek tek vedalaştı herkesle mutluydu o zaman vedaları sevmese de yapacak bişey yoktu yola çıkmadan son defa annesinin gözlerine baktı ve ilk defa gözlerinin dolupta ağlamadığını görmüştü baya güçlüydü annesi o an Ari'nin içine bir hüzün çöktü ve gözü dolar ama kolayca ağlamaz nerdeyse 20 saat süren yolculukta Ari hiç görmediği yerleri görür ilk defa bulunduğu ilin dışına çıkıyordu hiç uyumak istemiyordu her tarafı iyice izliyordu Ari yola çıkarken kendine bir söz vermişti asla babası gibi olmayacaktı ya İstanbul'da kalıp kendine güzel bir iş ayarlayıp anne babasını yanına alacaktı yada para biriktirip kendine köyde ilçede bir iş kuracaktı 14 yaşında ki Ari çocuktu belki ama düşünceleri yeterince olgundu. Yolculuğun sonunda artık İstanbul'a kavuşmuştu o kadar heyecanlıydı ki bütün uykusuzluğunu unutmuş sadece etrafa odaklanmıştı boğaziçi köprüsünden geçerken hayretler içerisinde denizi ve boğaz manzaralı yalıları izliyordu ve "köprü nasıl olur da bu kadar sağlam olur?" diye düşünüyordu teyzesinin evi Avcılar diye bir ilçedeydi çoğunlukla doğu kesiminin olduğu bir mahallede minik bahçesi olan bir gece kondu oysa Ari yolda gördüğü plazaları siteleri düşünüyordu gecekondu da kalmak ona İstanbul'da olduğunu hissettiremezdi belki de ama ona annesi gibi davranan teyzesi baya sıcak olan kuzenleri ve eniştesi ailesinin eksikliğini hiç hissettirmemişlerdi.
Teyzesinin 4 kızı 3 erkek çocuğu vardı Ari kalabalığa karışmıştı ama yine çok çekingen ve utanıyordu daha gözü iyice açılmamıştı 2 gün kuzenleriyle gezdikten sonra 3. Gün işe başlayacaktı priz, duy gibi elektrik malzemeleri üreten bir atölyede çalışıyordu kuzenleri, 2 kız bi de 20'li yaşlarda bir erkek kuzeniyle beraber işe gelip giderken bir kaç gün sonra iki kız kuzeni atölyeden ayrılıp daha yüksek maaşla tekstil atölyesine başladı Ari yavaş yavaş İstanbul'un derinlerine iniyordu öğreniyordu herşeyi insanları çözebiliyordu.
İş yerinde tanıştığı Semra 20 yaşındaydı ve Ari'yi sevmişti birbirlerine ısındılar Semra bir abla gibi ona işi öğretiyor ve herşeyini paylaşıyordu Semra'nın erkek arkadaşı askerdeydi ve sürekli kavga edip barışıyorlar her kavga edişlerinde Ari Semra'yı avutuyordu.
Atölye de 7. Ayı olmuştu çalıştığı parasının hepsini ailesine gönderiyordu böylelikle geçimlerini sağlıyorlar. Ari'nin büyük erkek kuzeni Rami artık askerlik çağına geldi ve hiç beklemeden gitmişti.
Ari artık atölyede kendini yalnız hissediyordu ordan çıkmak istiyordu ama nasıl iş bulur nereye gider ne yapar? Bunları hep düşünüyordu, bir gün işten eve giderken yolda gördüğü pastanenin camında "eleman aranıyor" yazıyordu Ari heyecanlandı birden ama gitmeye cesaret edemedi yüz metre geçip daha sonra geri döndü ve bütün cesaretini topladı içeri girdi içerde pastalar, tatlılar, poğaçalar ve börekler görünce "galiba işimi buldum" diye düşündü gözü birilerini arıyordu konuşmak için sonunda arkadan bir kapı gördü ve oraya girdi "selamün aleyküm abi"
İçerde eşiyle beraber pasta yapan kilolu ama sempatik bir adam vardı Recep usta Ari'ye baktı ve tebessüm etti. "Ve aleyküm selam kardeşim hoşgeldin"
"hoşbulduk saolun, şey ben o camdaki yazı için geldim ama..."
" he evet ya bizim çırak vardı işten çıktı yerine birini arıyoruz sen daha önce nerde çalıştın?"
Ari biraz düşündükten sonra şuanlık bir işinin olmadığını söylemesi gerekiyordu "elektrik malzemesi üreten bir atölyedeydim abi"
Recep usta he işini yapıyor hemde Ari'nin üstüne başına bakıyordu "peki güzel sen böyle pasta yapabilir misin ?"
Ari Recep ustanın eline bakıp ne olduğunu bilmediği hatta ilk defa gördüğü yaş pastaya baktı " evet gösterirsen yaparım abi"
" iyi aferin işten çekinmiyorsun söyle bakalım ne kadar maaş istiyorsun?"
" abi bilmiyorum ki ben maaşları"
"o zaman atölye de ne kadar alıyordun?"
" 450 "
Recep usta az düşündükten sonra Ari'ye tekrar bi baktı "tamam biz sana 700 verelim"
Duyduğu fiyat çok hoşuna giden Ari sevinmişti " tamam abi olur"
"yarın gelip başlayabilir misin?"
" tamam kaçta geleyim?"
" valla 6 da gelirsen iyi olur müşteri oluyor yoğun oluyor burası "
Ari atölyede sabah 8'de gidip akşam 19'da çıkıyordu.
Biraz düşündüğünü gören Recep usta" korkma len sadece sabah işimiz olur öğleden sonra bitiyor "
"tamam o zaman abi yarın geliyorum"
Ari sevinçle dışarı çıktı ve teyzesinin evine doğru gitti ama evdekilere bişey demeyecekti sabah erken uyanması gerekiyordu ve akşam yemek yedikten sonra erkenden yattı. Sabah işe gidecekti ve atölyeye haber vermesi gerekiyordu saat 5:40 gösteriyordu Arinin tuşlu kameralı telefonu çaldı uyandı üstünü giydi yüzünü yıkadı herkes uyuyordu daha etraf daha aydınlanmamıştı dolmuş durağına gitti Ari ama hesaba katmadığı bişey oldu o saatte dolmuş yoktu 15 dk bekledi ve kendi başına yola çıktı 25 dk süren yoldan sonra pastaneye vardı saat 7'ye geliyordu ilk günden geç kalan Ari mahçup olmuştu ama Recep usta gülümseyerek "noldu uykuda mı kaldın ?"
"yok abi bu saatte dolmuş bulamadım gelmeyince yürüyerek geldim "
" bişey olmaz zaten çok sıkışmadım müşteri yoktu gel bi çay iç de senin adın neydi ya insan bi adını söyler benim adım Recep usta"
Recep ustanın sakin davranışı Ari'yi biraz olsun rahatlattı "abi kusura bakma bende Ari"
" Ari mi arı olmasın o?"
"yok abi Ari Kürtçede kül anlamına geliyor "
"hayda o nasıl bişey ya deyip kahkaha attı "
Ari kahvaltısını yaptıktan sonra patronundan izin istedi 20 dk işi vardı izni kolay alan Ari hemen bi üst mahalledeki atölyeye gitti herkes çalışıyordu Ari içinde bir tedirginlikle patronunun yanına gidip "abi ben yeni bir iş buldum işten çıkacağım da..."
Patronu umursamadı yüzüne bile bakmadan "tamam sen bilirsin bir haftalık paranı keserim dedi"
Ari yeni yerinde 250 lira daha fazla alacağı için gözüne görünmedi para "tamam kesin abi"
Parasını alıp işine gitti.
Ari'nin nefes nefese kaldığını gören ustası "hayırdır az soluklan kim kovaladı yahu bide yüzün gülüyor neler oldu bakalım"
" bişey yok abi koşmak istedim sadece"
Recep usta Ari'yi aldı yavaş yavaş pasta sıvamasını krema yapmasını bir çok şeyi öğretti artık Recep usta olmadan hazırlığı yapıyordu sonra Recep usta gelip pastaları yapıyordu öğleden sonra 1 gibi bitiyordu işi temizliğini yapıp gidiyordu. Bir kaç gündür eve erken geldiğini farkeden teyzesi Ari'ye "hayırdır Ari bu aralar erken mi bitiyor işin?"
"yok teyze işimi değiştirdim pastanede çalışıyorum artık"
Teyzesi şaşkın bir bakış attı "oğlum nasıl buldun kendi kafana göre mi değiştirdin?"
Ari daha yüksek para verdiğini söyleyince teyzesi sevindi ve tebrik etti. Zaman hızlı geçiyordu Ari köyünü özlemişti ilk defa ve ramazan gelmişti havalar sıcak Ari orucunu yine tutabildiği kadar tutuyordu ve karar verdi bayramda köye gidecekti patronuna söyledi fakat patronu hiç olumlu karşılamadı çünkü Ari işi öğrenmişti ve yürütüyordu patronu da rahatlamıştı biraz işi hafiflemişti Ari'ye eğer yılbaşına kadar kalırsa 1000 lira maaş vereceğini söyleyen patronunu kibarca reddetti. Ari kesin kararıyla patronunu ikna oetti ve bayrama yakın teyzesiyle vedalaşıp tekrar geri gelmek şartıyla köyüne gitti anne babası heyecanla bekliyordu ve Ari gelmişti annesi sımsıkı sarıldı ona gözleri doldu babası yeterince sevgisini gösteremiyordu belki ama Ari biliyordu babası bütün çocuklarına değer veriyordu.
Köyde yaklaşık 20 gün kaldıktan sonra İstanbul'u özlemişti ve tekrar teyzesinin evine gitti bu sefer hazır bir işi yoktu ve iş aramayı öğrenmişti heryeri hem geziyor hemde kendine uygun iş arıyordu.
Teyzesinin kaldığı mahallede bir börek salonu vardı oraya çırak arıyorlardı Ari bunu duyunca hemen koştu gitti oraya direk işe başlattılar daha sonra maaşı konuşacaklardı Ari sevdi işi hamurla çalışmayı öğreniyordu simit, poğaça, açma ve börek yapıyorlardı 2 ustası vardı biri Sinan usta genç 25 yaşlarında evliydi diğeri 35 yaşında Deniz usta evli 3 çocuğu vardı ortama ayak uyduran Ari maaşıda 700 liraya anlaştı kendini geliştirmesi halinde 50 lira daha vereceğini söylediler.
Ari büyük bir hevesle çalıştı 1 hafta fakat Sinan usta egoistti biraz bir kere mayayı yanlış tarttı diye tek ayak üzerinde beklemesini istedi Ari ayağını kaldırdı ama 1 dakika sonra gururuna yetiremedi üstü kirlenmesin diye önüne bağladığı mutfak önlüğünü çıkarıp çalışmıyorum dedi gözleri dolmuştu Deniz usta engel olmaya çalıştı ama üzerini değiştirmeye gitti ve kısa süre sonra patronun yanına gelerek işi bırakıyorum dedi sebebini de anlattı ama Sinan usta patronun eskiden beraber çalıştığı iş arkadaşı olduğu için bişey diyemedi Ari bir haftalık parasını aldı ve gitti. Teyzesinin haberi yoktu ertesi sabah işe gider gibi iş aramaya çıktı ve bir pastanenin üzerinde "eleman aranıyor" yazısını gördü içeri girdi tezgahta bekleyen kel bir patronu vardı iş için geldiğini söyleyen Ari'ye iyice baktı "tamam üstü başı temiz çalışabilir bu" diyerek yarın işe gelmesini istedi çalışma saatleride sabah 7 akşam 17 olduğunu belirtti Ari kabul etti ama içinde hala hamur işinde çalışmak kalmıştı burda ise tezgaha bakıp garsonluk yapacaktı ertesi sabah işe sevinçle gelen Ari işi sevmişti çay dağıtıyor ve börek poğaça tezgahına da yardım ediyordu bıyıklı, biraz kalıplı ve seyrek saçı olan bir pasta ustası da vardı tezgaha yardım ediyordu beraber çalışıyorlar Ari ile beraber 1 garson bir de çay yapıp bulaşık yıkayan Yasemin abla vardı ve Ari herkesle iyi anlaşıyordu ailesi aklına bile gelmiyordu ama asıl amacı ailesine bakmaktı.
Aradan kaç ay geçtikten sonra pastanenin karşısında bulunan avmde çalışan gözlüklü kıvırcık saçlı kafasında papatya çiçekleriyle örülü bir tac vardı adı Esila'ydı Ari ile göz göze geldiler ilk defa biri Ari'nin gözüne böyle etkileyici bakıyordu kısa süren bakışın ardından Ari'nin gözleri nerden geldiğini bilmediği bu tatlı kızı aramaya başladı. Esila orta okula gidiyordu ve maddi durumları kötüydü o yüzden hafta sonları avmde çalışıyordu. Aradan birkaç saat geçti ve kız para bozdurmak için pastaneye geldi Ari hemen kasanın önüne geçti ve kızın elindeki 50 lirayı bozuk para yaptı ve gözlerinin içine bakarak tebessüm etti Esila utandı ve gülümseyerek hızlıca avmye gitti Ari onun yerini biliyordu artık ve sürekli Esila'yı görme bahanesiyle avmye gidiyordu en sonun bir sıvı arap sabunu gördü ve pastanenin içini yıkamak için kullanacaktı her gidişinde Esila ona ilgiyle yaklaşıyordu Ari ona bu akşam saat 18'de 2 sokak ötede buluşmayı teklif etti Esila gülerek "tamam" dedi ve Ari çok mutlu oldu akşamı iple çekiyordu. Saat 18'e geliyordu Ari bekliyordu ve Esila geldi ama Ari'ye pek yaklaşamadı utanmıştı öyle uzaktan konuştu ve hızlıca yürüdü ne olduğunu anlamayan Ari sinirlendi hemen ve "nereye?" Dedi Esila arkasına bakmadan gitti Ari öfkeyle teyzesinin evine gitti ama aklı hep Esila'daydı ertesi gün pastaneye gelen Esila kasada bekleyen Ari'nin gözlerine baktı poğaça aldıktan sonra tam gidiyordu Ari fısıldadı
"senin adın ne?" Diye sordu
" adım Esila "
"İyi tamam"
Esila işinin başına gitti ve az sonra Ari sabun alma bahanesiyle gittiği avmde Esila ile karşılaştı hemen arkadaki temizlik malzemelerinin oraya giden Ari bekledi Esila yanına geldi Ari'ye baktı "nasıl yardımcı olabilirim?"
" Dün niye gittin? "
"Yaa! utandım bide tanıdık çok,
birine görünseydik kötü olurdu benim için"
"madem öyle o zaman numaranı ver ordan konuşalım"
Esila başını eğdi kısık sesle "tamam sen ver sonra ararım seni "
"yarın poğaça almaya gelince peçeteye yazıp veririm"
Esila gülümsedi ve Ari sabunu alıp hızlıca çıktı pastaneye gelen Ari pasta ustası Savaş ustayı gördü karşısında sinirli bakışları ile sordu "hayırdır Ari hiç çıkmıyorsun avmden?"
"abi ben şey arap sabunu için gittim yeri yıkamamız lazım da..."
Savaş usta sinirli bakışlarının yerini tatlı bir gülümseme aldı "olum ben bilmiyor muyum o kız için gittiğini buraya her gelişin de hemen koşarak gidip ona bakıyosun"
Ari utandı ve yüzü kızardı "ya savaş abi ne alaka bir daha gelirse ben bakmam ona tamam"
Olayı uzaktan izleyen Yasemin abla "Savaş uğraşma çocukla ya bırak ne yaparsa yapsın belki aşıktır"
Ari iyice utandı hiç bişey demeden Yasemin ablanın gözüne bakarak gülümsedi ortalığı iyice yıkayan Ari ertesi sabahı bekledi eve gidip yemeğini yedikten sonra direk uyudu teyzesi Arinin erken uyuduğunu farkedince çocuklarına sordu bişey bilmediklerini söylediler. Sabah oldu Ari kalkıp işin gitti ve hemen peçeteye numarasını yazıp cebine koydu Esila'nın gelme saatine yakın tezgaha geçti be Esila geldi poğaçalarını aldı parasını verirken o arada Ari numarasını yazdığı peçeteyi eline verirken elini sıktı ve Esila bundan hiç rahatsız olmadı gülümsedi ve hemen gitti aradan yarım saat geçti Ari beklediği mesajı aldı Esila ona kendi numarasından mesaj attı ve Ari ile flörtleşmeye başladılar kısa zaman sonra Ari ondan hoşlandığını ve onunla beraber yeni bir sayfa açması gerektiğini söyledi Esila Ari'ye karşı boş değildi ama yine de naz yaptı "akşam sana söylerim kararımı" dedi ve akşamı zar zor getiren Ari beklediği cevabı aldı Esila onunla sevgili olmayı kabul etmişti. Ari çok mutlu oldu teyzesi Ari'ye sordu "kaç gündür eve geç gelip uyuyorsun direk yüzünü göremiyoruz utanıyor musun biz de senin aileniz oğlum sende benim yavrumsun"
" teyze işler biraz yoğun geçiyor yoruluyorum başka bişey yok"
" aferin tamam ozaman bugün Asiye'yi istemeye geldiler"
Teyzesinin en büyük kızın olan Asiye evlenme çağına gelmişti 23 yaşındaydı çalıştığı tekstil atölyesinin patronun oğluyla evlenecekti
Ari buna sevindi "hayırlı olsun teyzecim"
Sürekli işine gücüne odaklanan Ari ne sigara ne de alkolü vardı ve teyzesi ile eniştesi sürekli onu çocuklarına örnek gösteriyor takdir ediyordu Ari'nin çok hoşuna gidiyordu bu övgüler, Esila ile ilişkisi iyi ilerliyordu ve bunu en yakın dostu kardeşi olan kuzeni Agır ile paylaşmak istiyordu Esila ile anlaşmalarına göre yakın dostları hariç kimse bilmeyecekti bu ilişkiyi kuzenini uzun zamandır görmeyen Ari onun yanına gitmeyi planladı bunu duyan Agır çok sevindi. Esila ilk bir ay Ari'nin elini bile tutmadı ve bu Ari'nin nedensizce hoşuna gitti zor kızlardan hoşlanıyordu çünkü ama çok sevmişlerdi birbirlerini ve zamanla ısındılar. Topkapıda bir restorantta çalışan Agır 15 günde bir yarım gün izinliydi onu da Ari'ye ayıracaktı o gün geldi ve Ari ilk defa gideceği Topkapıya gitti yol bulmakta hiç zorlanmıyordu hiç gitmediği bir yere sanki hep gidiyormuş gibi gidebilirdi Agır onu Topkapı metrobüs durağında bekliyordu.
Yarım saat sonra Ari metrobüsten dışarı çıktı ve gözleri kuzenini arıyordu fakat göremedi az bekledikten sonra telefonla aradı kuzeni telefonu açar açmaz sinirli bir şekilde neden burda olmadığını sordu Ari aşırı dakik bir insandır planlanan bir buluşmaya kesinlikle 15 dk önce gider herşeyin zamanın da yapılması gerektiğini söylerdi ve onun tam tersini yapan biriyle anlaşması biraz zor oluyordu kuzeni ise tam tersiydi hiç bir zaman planlanan saatte gelmezdi sabah uykusundan asla kalkamaz hep işe geç kalır yapılması gereken bir iş varsa hep erteler son dakikaya kadar Ari Agır'in bu halini hiç sevmiyordu ama yinede en iyi anlaştığı insan Agır kalmıştı.
Agır telefonda Ari'nin yüksek sesini duyunca; tamam geldim 2 dakkaya ordayım sen nerdesin şimdi tam yerini söyle
Agır öyle bir insan ki ne tarif edilen yeri doğru düzgün bulur ne de olduğu yeri tarif edebilir.
"ya Agır nolur gel deli ettin beni saat kaç oldu"
"tramvayın oraya gel hemen geldim"
Ve kısa zaman içinde hemen gelir sonunda buldular birbirini ve hasret bitmişti bir yerlere oturup yemek çay kahve içtiler o arada Esila'dan bahsetti
"benimde çıktığım kız var"
Ari duyunca çok sevindi "yengemle hemen tanışmak istiyorum "
"tamam bende gelinimle tanışmak istiyorum en yakın zamanda bir yerlerde buluşuruz"
Sohbet akıp gitti gün batımına doğru Ari gitmesi gerekiyordu ayrıldılar.
Ari Esila'yı Agır ile tanıştırmak istiyordu ve Facebook üzerinden Esila'nın hesabına girdi Agır'i ekledi Esila'ya Agır'i abisi gibi bilmesi gerektiğini de anlattı Agır Ari'den 2 yaş büyüktü, Agır Esila ile gelinim diye konuşuyordu kardeşim diyordu ona konuşmalar sık olunca Ari'nin aşırı kıskançlığı başladı Esila'yı çok seviyordu ve onu kardeşi gibi bildiği Agır'dan da kıskandı Esila'nın hesabına girip Agır'ı engelledi ve Agır durumu farkedince çok ağrına gitmiş olmalı ki Ari ile çok tartıştı "ben yapmadım Esila rahatsız olduğu için engelledi"
Ama Esila engellememişti onu ve Ari'de pişmanlık vardı ama bunun için artık geçti. Esila Ari'nin kıskançlığına diyecek bişey bulamıyordu çünkü oda Ari'yi bir çok arkadaşından kıskanmıştı.
Agır küsmüştü, bir süre hiç kuzenini aramadı sormadı, babasını küçük yaşta kaybeden Agır kendisinden büyük 7 abisi vardı onların evinde kalmak yerine çalıştığı restorantın otoparkında tek kişilik küçük bir oda da kalıyordu oda geceleri soğuktu ve herşeye rağmen dışardan keyfine bakan gezip tozan bir genç gibi görünse de onum ne yaşadığını bir tek Ari biliyordu.
Ari hatasının farkına varmış ve Agır'ı özlemişti herşeyini paylaşıyordu onunla ve onun eksikliği çok belliydi birbirlerini çok görme fırsatları olmuyordu bir gece Ari telefondan uzunca bir mesaj yazdı ve kendini bir şekilde affettirdi. Sevgiliyle sürekli bir sıkıntılar içinde olan Agır derdini paylaşabileceği birini arıyordu zaten ve Ari'den başkasıyla paylaşmak istemiyordu. Telefonda uzun uzun dertleşiyorlardı ve Ari kuzeni üzülünce oda üzülüyordu ve sürekli Agır'ın sevgilisiyle kavga ediyordu ve bu ilk değildi Ari Agır'ın hiç bir sevgilisiyle bugüne kadar anlaşamadı hep bir tartışma içerisindeydi buda Agır'a verdiği değerdendi onu kimse üzmesin istiyordu. İstanbul'daki yaşamına böyle devam eden Ari arada köyle konuşma fırsatı buluyordu ikinci ablası Dila'yı istemeye gelmişlerdi ama Ari'nin içi hiç rahat değildi çünkü Dila ile araları çok iyiydi sürekli yol göstereni olmuştu Dila kendisini istemeye gelen çocukla görüşmüş ve birbirlerini beğenmişlerdi Jiyan ablasının olduğu köyden gelmişlerdi Ari bir şekilde kabullendi Dila'nın mutluluğuna engel olamazdı ama evden gitmesine gönlü pek razı olmadı. Dila'nın düğününe işinden dolayı gidemeyen Ari üzülmüştü ama elden bişey gelmiyordu artık evde anne, baba, kendisinden küçük kardeşi Delal (güzel) ve en küçükleri Roj kalmıştı.
Ari hem çalışıyor hemde Esila ile güzel vakitler geçiriyordu beraber sahile, sinemaya Esila'nın arkadaşlarının yanına gidiyor sürekli yeni insanlar öğreniyordu bu ilişkiyi ve bir süre sonra çalıştıkları yerlerin bulunduğu trafiğe kapalı olan caddedeki hemen hemen herkes onları birbiriyle görmüştü ve sevgili olduklarını tahmin etmek çok zor olmuyordu.
İlk yılında hiç kavga etmeyen çift herkesin ilişkiyi öğrenmesinden sonra kavgaları hiç eksik olmuyordu hepte sudan sebepler ve sağdan soldan arkadaşların yüzünden, bu durum artık ilişkiyi zedeliyordu ve acı gerçekler ortaya seriliyordu Ari doğulu bir Kürt Esila ise Türk ve babası Kürtleri hiç sevmezdi Esila bunu sürekli dile getirip ailesini karşısına alabileceğini de söyledi ama Ari'nin içi hiç rahat değildi ailesinin kendisini istemediği biriyle ömrünü geçiremezdi araları iyice bozulan Esila ile Ari artık bu ilişkinin kendilerini yorduğunu düşündüler 1 buçuk senelik sevgilisi artık bir yabancı gibiydiler ayrılık vakti gelmişti sanırım birbirlerini seviyor ama önlerine çıkacak engelleri aşacak güçleri yoktu Ari Esila'yı son kez buluşmaya çağırdı akşam vakti sadece ayakta bir kaç dakika konuşup sonra tamamen bitirmek istiyorlardı Esila Ari'yi görünce kelimeler boğazında düğümlendi gözleri doldu ve gözyaşları kirpiklerinden kopup yanaklarından aşağı akıyordu Esila'nın ağlamasına dayanamayan Ari'nin gözleri doldu ama ağlamadı iki damla gözyaşı aktı ve Esila'ya sarıldı ağlamamasını istedi aradan geçen az süre sonra Esila'nın gözyaşları durmuştu Ari'nin yüzüne baktı "biz bunu hak etmedik" dedi "böyle cümleler kurma lütfen herşeyi kabullenmek zorundayız biz artık olamayız önümüz de çok engel var"
Esila Ari'nin bu sözleri karşısında bişey diyemedi son kez sarılıp vedaştılar. Artık Ari için Esila yoktu her sabah uyandığında telefonda bir geceden yazılmış bir mesaj bulmayacaktı ama herşeye rağmen hayat devam ediyordu. Zamanla zor olsa da Esila'dan vazgeçmeyi başarıyordu çünkü onun için vazgeçilmez hiç bişey yoktu. Köyden kötü haberler gelmişti yeni evlenen ablası Dila'nın eşi nedenini bilmediği suçtan dolayı ceza evine girmişti ve 6 sene ceza aldı bu haber Ari'yi derinden etkiledi Dila'nın üzülmesine dayanamazdı Dila'yı arayıp eve gelmesini istedi ama Dila böyle bir şey olmayacağını söyledi. Ari ne yapacağını bilmiyordu ailesine sürekli Dila'yı "alıp getirelim" diyordu fakat Dila böyle bişeyi istemiyordu çünkü yeni doğmuş bir bebeği vardı ve eşini beklemeyi tercih etti.
Ari'nin elinden bişey gelmiyor ve artık köye gitmek istemiyordu. Sürekli kuzeniyle takılan Ari artık garsonluk yapmaktan sıkıldı ve asıl öğrenmek istediği meslekte çalışmak istiyordu börek ustası olacaktı ve kuzenide olsun istiyordu ama Agır pek önemsemedi kendi işini seviyordu. Ari teyzesinin evinde kalmaktan rahatsız olmaya başladı ne kadar ailesi gibi davransalar da artık onlara yükmüş gibi hissediyordu kuzeniyle beraber bir tutacağına karar verdi Agır böyle bişeyi yapmakta geç bile kaldıklarını söyledi ve beraber ev aramaya başladılar 1 hafta içinde Küçükçekmece'de metrobüse yakın bir yerde ev buldular ve ikisininde işine yarıyordu evde eşyalar vardı buz dolabı, çamaşır makinesi, koltuk, yatak ve mutfak malzemeleri kullanılmaya hazır bi şekilde bekliyordu restorantta çalıştığı için az çok yemek yapmasını bilen Agır evi beğendi ve kısa süre içinde eve taşındılar.
ÖAri garsonluk yapmayı bırakıp kendine bir iş aradı ve çok geçmeden buldu Sefaköy'de bir börek salonuna çırak aranıyordu ve tam Ari'ye göre bir işti 2 ustanın yanında çalışan Ari kısa zamanda işi öğreniyordu ve kazandığı parasını ailesine sürekli gönderiyordu. Ari'nin kardeşi Delal orta okulu bitirip devam etmemeye karar vermişti Ari ısrarla okumasını istese de Delal kararında kesindi, Ari Delal'ın bu kararına saygı duydu. Aradan kaç ay geçtikten sonra Ari'nin annesinin uzaktan akrabaları olan Şevket bey Delal'ı oğlu Umut'a istemeye gelmişti. Damadı da kendileriyle beraber gelmiş ve Delal ile Umut birbirlerini beğendiler.
Ari akşam iş dönüşü eve gelirken annesi aradı ve Delal'ın görücülerinin geldiğini söyler Ari sinirlendi
"Sakın öyle bişey yapmayın sakın!"
anne nasıl söyleyeceğini bilemiyordu ama söylemesi lazımdı "oğlum Delal okulu bıraktı ve evlenme çağına da geldi birbirlerini beğendiler hem çocuk yabancı değil akrabamız şuan  sadece söz kestik"
Ari kız kardeşinin mutlu olmasını istiyordu fakat evlenmesine karşıydı "iyi madem kendisi istemiş yapacak bişey yok" diye düşündü.
Ari bir akşam çok fena ateşi çıktı ve kendini halsiz hissediyordu daha önce hiç böyle olmamıştı Ari daha fazla dayanamadı kuzeni Agır yeni işten geldi hemen hastaneye gitmeye karar verdiler akşam vakti dolmuşa binip 20 dakikalık yoldan sonra özel bir hastaneye vardılar doktorlar hemen muayene etti kan tahlili, röntgen derken saat 22 oldu Ari içerde tahlillerini beklerken dışarı çıktı, hava sağanak yağmurlu ve Agır Ari'nin telefonundan sevgilisiyle tartışıyordu yağmura aldırış etmeden bağırıp çağırıyor Ari hemen yanına gitti "Agır ne yapıyorsun gelsene içeri sonra konuşursun telefonla"
"Ari geç içerii!!!"
"Lan gelsene hasta olacaksın şimdi zaten hastayım ben"
" tamam git geliyorum hadi"
Aradan geçen 15 dk sonra Agır hala bağırarak telefonla konuşuyor Ari'nin ise işlemleri tamam sadece üşütmüştü ilaç yazdılar reçetesini alıp dışarı çıktı yağmur çiseliyordu, Ari Agır'ın yanına kadar yavaşça gitti ne için kavga ettiklerini anlamaya çalışıyordu Agır resmen çıldırmıştı "sana o çocuğu sileceksin diyorum!" 
Belli ki yine birileri yüzünden kavga ediyorlardı ve sevgilisi Agır'ın çıldırmasını aldırmıyor gibiydi bu da Ari'nin sinirlerini bozuyordu ama fazla da müdahale etmek istemiyordu "Agır yeter bırak! Kapat şu telefonuu!"
Agır sevgilisinin yüzüne kapattı ve Ari ile beraber dolmuşa binmek için durağa gittiler hiç sesi soluğu çıkmıyordu sadece sert bakışlarıyla sağa sola bakıyordu.
Fazla beklemeden dolmuş geldi sadece 2 kişi vardı Agır hemen en arkaya oturdu Ari ise öne geçti çünkü Agır çok sinirli ve Ari ne sorarsa ters cevap veriyordu birbiriyle konuşsalar kavga edebilirler.
Akşam geç saatlerde trafik olmaz yol açık olurdu hızlı giden dolmuş bir kaç durakta yolcu indiriyordu Ari dolmuşun önünde yola dalmış Agır'ı düşünüyordu dolmuş evin olduğu durağa yaklaşıyor Ari Agır'a inmek için seslenecekti ayağa kalktı koltuklara bakarken durdu, çünkü Agır yoktu hemen şöföre " kaptan en en arkada bir genç oturuyordu nerde indi acaba?"
"Valla kardeş hiç dikkat etmedim ama en son 5 dk önce indirdim yolcuları tek sen kaldın"
Ari ne yapacağını bilemiyordu bu yağmurda nereye gideceğini tahmin edemedi Agır'ın telefonu kapalıydı ve direk onun sevgilisini aradı ama telefonu açmıyordu ısrarla çaldı en sonunda açtı "ya ne var ne istiyorsunuz ya!"
Ari bu Agır'ın birden ortadan kaybolmasının sebebini sevgilisinde buluyordu
"Ne demek ne var lan! O yağmurun altında çocuğu 1 saat bağırttın neydi ondan değerli olan kimden vazgeçemiyordun onun için? Bu kadar mı senin sevgin kızım?
Agır az önce dolmuşta oturuyordu arkama baktım yok kim bilir nerde indi, oyuncak gibi oynadın çocukla yemin ediyorum kendine bir zarar verirse seni mahvederim lan! " telefonu hemen kapatan Ari eve geçti tam ve dolmuşun geldiği yoldan geri gitmeye karar verdi tam çıkacakken kapı çaldı hızlıca kapıyı açan Ari karşısında sırılsıklam olmuş titreyen ama halinden hiçte şikayetçi olmayan Agır vardı Ari çok sinirlenmişti ama onu öyle görünce kızmaya kıyamadı hemen "geç çabuk üstünü değiştirelim" Agır suskun ve yorgun bir şekilde geldi üstündeki suyun damlaları halının üstüne akıyordu üstünü başını çıkardı Ari hemen banyoyu hazırladı ona "hemen gir duş al çık ben çay yapana kadar ısınırsın" Agır isteksizce girdi duşa o arada Ari çay demledi getirdi odaya ve Agır duşunu aldıktan sonra içeri girdi kendini biraz daha iyi hissetti Ari ona çay koydu yavaş yavaş konuşmaya başladı sevgilisinin bir erkekle konuştuğunu ve bu konuşmanın arkadaşlıktan öte olduğunu söyledi.
Ama sevgilisi bunu inkar ediyor üstelik Agır'ın tepkisini de yanlış buluyordu.
Ari en onun için en iyi seçim onu sevmeyen umursamayan bir kızla daha fazla vakit kaybetmemek olduğunu anlattı Agır kuzenini haklı buluyor ama kızı da seviyordu ona acı veren birini artık sevmemeye karar verdi bu çok zor bişeydi ama yapmak zorundaydı. Ari gece geç saatlere kadar Agır ile dertleşti ve sohbet gitgide iyiye gidiyordu. Ari Agır'a sevgilisiyle konuştuğunu söylemedi sabah işe gitmeleri gereken kuzenler çaydan sonra uyudular. Aradan bir kaç gün geçti Agır sevgilisi ile tekrar konuşmuştu ve akşam vakti Ari eve geldi Agır içerde sessizce oturuyordu "Arii"
"Efendim"
"Sen o akşam kızı mı aradın"
Bunu daha fazla saklamak istemeyen Ari "evet sana ulaşamayınca onu aradım "
Agır derin bir nefes aldı "ağıza alınmayacak küfürler etmişsin "
Ari duydukları karşısın da şok olmuştu "ne nasıl yani kim dedi bunu?"
Agır sakin bir şekilde sigarasını yaktı içine derince çekti ve dumanın çıkmasıyla beraber cevap verdi "kimle konuştuysan o dedi"
"Sen böyle bişeyi benden bekliyor musun lan nasıl inanırsın onun sözüne"
" off Ari! Ne bileyim gelmiş bana öyle diyor istersen ariyim yanında konuşayım bi"
Ari Agır'ın bu kızı hala çok sevdiğini ve onsuz olmayı kendine yediremiyeceğini biliyordu
"Tamam ara bakalım şunu "
Agır kızı arar ve kız sanki telefonun başında bekliyormuş gibi hemen açar çok sakin sanki hiç bişeyden haberi yokmuş gibi "efendim Agır"
"Ari geçen gün sana küfür etti mi ?  yanımda bana öyle bişey demedim diyor"
Kız çok kurnazdı sanki Agır'ı kuzenine karşı dolduran o değilmiş gibi "ya geçti bişey olmaz nerden açıldı bu konu? Hem ben sizin aranızı bozmayayım sonra" Ari sesi duyunca sinirlenip "kızım sen ne şeytansın lan ben sana nasıl küfürler ettim de gelip söylüyosun?"
Kız sanki Ari'nin sesini duymamış ve aralarını bozan Ari'ymiş gibi davrandı "neyse Agır ya sen kuzenine inan ben yalancının tekiyim zaten!"
Agır çok sinirlenmiş bir tarafta yalancı onu sevmeyen kurnaz sevgilisi diğer tarafta 18 senelik kardeşi dostu vardı tabi ki kuzenine inanması gerektiğini biiyordu ama eğer inanırsa da sevgilisini kaybedecekti.
Telefonu sevgilisinin suratına kapatıp masanın üstüne atan Agır ilk sigarası bitmeden ikincisini yaktı "tamam Ari boşver bunu"
Ari ayakta beklemeyi bırakıp Agır'ın yanına oturdu "o kız seni sevse, dürüst olsa, seni üzmeyip mutlu etse ben neden sizin beraber olmanızı istemeyeyim ki? İki dediği birbirini tutmuyor baksana, sen onu seviyorsun oda senin sevgini kullanıyor ondan vazgeçmelisin"
Agır Ari'ye hak veriyordu ama sevgilisini unutmak sevmekten vazgeçmek de kolay olmayacaktı kararını verdi ondan vazgeçecekti ve onu bir daha aramamaya o ararsa bile açmayacağına dair Ari'ye söz verdi ve bu sözünü tuttu belki kalbi acıyordu özlüyordu ama buna dayanıyordu.
Artık Agır kızlarla arasın mesafe koydu işine gücüne bakıyor.
Ari buna çok sevindi bunları atlattıktan sonra hersey yoluna girecek diye bekliyordu kardeşinin düğünü yaklaştı, Delal'ın düğününe gitmeyecekti aslında ama annesi, babası ve ablalarının ısrarlarına dayanamadı ramazan bayramından sonraki düğüne gitti düğün günü pek içi rahat değildi evden biri daha çıkıp gidiyordu Ari buna çok üzülmüştü yapacak bişeyi olmadığını biliyordu.
Vakit gelmişti Şevket bey gelinini alıp götürecekti Ari Delal ile vedalaşmaya cesaret edemiyordu onun gitmesine dayanamaz herkesin ortasında ağlamak istemiyordu. Ve evin dışında bekleyen Ari'yi ablası çağırdı adettendir gelinin belindeki kurdeleyi abisi bağlayacaktı Ari bütün cesaretini topladı, içinde tuhaf, tarif edilemez bir his vardı odanın içine girdi ve ağlamaktan gözündeki rimelin aktığı kardeşine baktı yanına gitti Delal ablasının elindeki kurdeleyi aldı ve beline bağladı son defa sarıldı artık kendine hakim olamadı göz yaşları Delal'ın beyaz gelinliğinin üstüne dökülüyordu büyük ablası Jiyan Ari'nin kolundan tutup dışarı çıkardı gözyaşlarını sildi sarıldı, uzun zamandır ağlamayan Ari biraz olsun rahatlamıştı.
Ari bir kaç gün köyde kaldıktan sonra tekrar İstanbul'a yol göründü ve fazla beklemeden daha önceden aldığı uçak biletiyle havaalanına doğru yola çıktı uçağına bindi 2 saate yakın uçak yolculuğundan sonra İstanbul'a varmıştı ve her gelişinde yeni bir umutla geliyordu bu sefer yüzü güldü ve kuzeniyle beraber kaldığı eve gitti kuzeni onu bekliyordu evde Agır onu görünce çok sevindi sarıldı "iyi misin Ari"
"evet daha iyiyim, yemek yaptın mı?"
"Tabi ki gel hemen yiyelim sonra sen dinlen yorulmuşsundur"
Yemekten sonra duş alıp başını yastığa koyan Ari direk uyudu.
Ertesi sabah işinin başına geçip çalışmaya devam etti. Zaman hızlı geçiyordu.
Yeni evlerinde güzel vakit geçiren Agır ile Ari her haftasonu bir yere giderlerdi yeni kız arkadaşlarla takılıp vakit geçiriyorlardı Agır'ın 34 yaşında evli bir abisi Silivri'de oturuyordu sürekli Ari ile Agır ile vakit geçirmek için zorla eve götürüyordu yazın haftanın 3, 4 günü akşamları denizde geçiriyorlardı. Agır bir gün işinden sıkılıp bırakmıştı Ari bunu fırsat bulup ona bir börek salonunda iş bulmuştu çünkü öğrendiği mesleğini kuzeni de öğrensin istiyordu normal işlere göre daha geliri iyi olan bir işti ve Agır işe girer girmez işi çok sevdi neredeyse Ari'den daha hızlı öğrendi ayrı yerlerde aynı işi yapıyorlardı artık. Hayatına sürekli yeni insanlar girip çıkan Ari kimseye kolay kolay ısınamıyor bir kızla en uzun ilişkisi 1 ay oluyordu sıkılmıştı hayattan artık belli bir yaşa gelmişti askerliği yaklaşıyor anne babasının kendisini evlendirme ısrarlarına istemiyordu çünkü ablası Dila'nın eşi daha ceza evindeydi ve durum böyleyken Ari evlenmeye gönlü razı olmazdı.
Ari hep karşısına efendi, uslu, ahlaklı, ağır başlı, dürüst, kültürlü ve cahil olmayan biriyle evlenmek istiyordu çünkü kimseyle kolay anlaşamazdı en ufak bir haksızlığa boyun eğmezdi ve din, dil, ırk ayrımı yapmadan bütün insanların eşit olması tarafındaydı özellikle kadın haklarını da sonuna kadar savunan Ari eşine çok değer vereceğine ve ona sadık kalacağına dair kendine söz vermişti. Kendi arkadaşları hep evlenmişti kuzeni Agır ise hiç evlenmeyeceğini söylemişti.
Elbet bir karşısına onun istediği gibi birisi çıkacaktı acelesi yoktu ama birini iyice tanımadan anlaşmadan evlenmek istemiyordu, görücü usulu ile evliliğe de karşıydı. Önünde yapması gereken bir iş vardı askerliği 7 ay gecikmişti Agır ile kimlikte aynı yaştalardı ve beraber askere gitmeye karar verdiler. Bu karar onlar için en iyisiydi hemen gidip bitirmek istediler. Ari biriktirdiği parasını ailesine verip gelene kadar onula idare etmelerini isteyecekti ailesi biraz daha beklemesini daha sonra askere gitmesini istedi ama Ari kararını vermişti. Gitmeden son bir kez eğlenmeye karar verdiler Agır sigara içerdi, alkolde kullanır ama fazla değil, Ari ara sıra arkadaşlarla beraber olunca dozunda içerdi.
Bir araba kiralayıp gezmeye karar verdiler yanlarında 2 arkadaşları daha vardı Azad ile Engin akşam üstü birden bu kararı aldılar fakat hangi tanıdık rent a car'ı aradılarsa haftasonu olduğu için ellerinde araba kalmadığını söylediler ne yapıp edip bu akşam araba kiralamaları lazımdı tanımadık bir yerden araba kiralamak istemiyorlardı ve biraz düşündüler sanki bişey onlara engel oluyordu gibi en sonunda tanımadık bir yerden kiralamaya karar verdiler Azad ile Engin otoparkta çalıştıkları için arabayı çok iyi sürüyor fakat ehliyetleri yoktu Agır ehliyeti yeni almış 1 sene dolmadığı için kiralayamıyordu Ari'nin ehliyeti 1 seneyi doldurmuş ama çok iyi araba süremiyordu. Arabayı Ari'nin adına kiralayıp Azad'ın sürmesine karar verdiler ama bunu arabanın sahibi bilmemeliydi.
Silivri'de bir rent a car buldular kapıda çok lüks olmayan bir araba, bahçedeki çiçekleri sulayan yaşlı bir amca vardı.
Agır önde gidiyordu "kolay gelsin dayı, içerde kimse var mı?"
Amca gençlere bir dönüp baktı "var evet, buyrun içeri"
Gençler içeriye doğru çıkan basamaklardan ofise vardılar. İçerde bilgisayar başında film izleyen 27 yaşında uzun boylu kalıplı bir adam vardı gençleri görünce "buyrun kardeşim hoşgeldiniz" hepsiyle tek tek tokalaştı sıcak bir karşılaşma gören gençler arabayı hemen alıp gitmek istiyordu.
Ari'nin kimliği ile ehliyetini alıp işlemlerini yapmaya başladı o arada gençlerle ciddi bir surat ifadesiyle konuşuyordu "kardeşim bu arabayı kiralayan kişi haricinde kimse sürmesin lütfen, şehir dışına çıkmayın sağlam verdim sağlam alırım arabamı, size bide senet imzalatacağım"
Ari arkadaşlarının gözüne baktı arabanın sahibine döndü "ne senedi abi?"
"Kardeşim bu işler böyle arabanın başına bişey gelse her hangi bir olumsuz durum olsa ne yapacağız o zaman"
Ari "tamam o zaman alalım arabayı" imzasını attıktan sonra dışarıya arabanın yanına gittiler ve arabayı bir sıkıntısı var mı diye kontrol ettiler yeniydi araba Ari direksiyona geçti Azad yanına oturdu diğerleri de arkaya geçti ve yola çıktılar.
Rent a car iyice geride bırakan Ari arabayı Azad'a verdi.
Azad biraz çılgınca ve tehlikeli sürüyordu arkadaşlarının uyarılarına rağmen biraz daha sakin sürmeye başladı.
Müziğin sesini iyice açmış E-5'ten Küçükçekmece'ye kadar devam ettiler ordan Florya sahil yoluna geçtiler nereye gideceklerini planlamamışlardı ama adres belliydi İstiklal onları bekliyordu.
Zeytinburnu'nda trafik ışıklarında beklerken sarı ışık yandı Azad kalkışa hazırlandı, yeşilin yanmasıyla beraber önlerindeki ticari taksi sinyal vermeden sola döndü Azad sürtünerek geçti ve aniden frene basıp durdu hepsi indi ama taksi çoktan gazlamıştı aracın sol kaportasında ufak sarı çizikler oldu gençler çok sıkıntı etmediler yola kaldıkları yerden devam ettiler. Beyoğlu'na kadar bir sıkıntı yaşamadan geldiler fakat İstiklal caddesine giden karma karışık sokaklarda baya turladılar sonunda otopark bulup park etmişlerdi.
Önce İstiklal caddesinin başındaki dönercide iyice karınlarını doyurdular daha sonra caddeye karışıp bir bara girdiler. Sadece bakıp çıkarız dedikleri yerden çıkamadılar içeriye alışıp bir masaya oturdular içerde dansöz, tekila satan güzel bayanlar, müzik ve dans eden insanlarla beraber eğlenmeye başladılar.
İyice kafaları güzel olan gençler artık kendilerini müziğe bıraktılar deli gibi dans ediyorlar.
Ari bir ara midesi bulandı dışarı çıkmak için kapıya doğru gitti ve yürürken adımlarını istediği yere atamıyordu sarhoş olmuş ayakta bile zor duruyordu.
Kafasını kapıdan dışarıya çıkardığın da dışarıdaki sakin havayı dinledi sanki içerde başka bir dünya varmış gibi, kapının önündeki kaldırımlara oturdu kendi kendine "ulan yoksa alkol komasına mı giriyorum ne?"
Biraz hava aldıktan sonra Agır dışarı çıktı o biraz daha kendindeydi "Ari Allah aşkına kalk ya 2 tane bardak kırdın içerde kuruyemişleri döktün o kadar dedim fazla içme diye"
Ari kafasını kaldırıp yukarı baktı "ben mi yapmışım bunları be?"
Agır yanına gidip "hadi kal gidiyoruz kalk"
Diğer arkadaşlarıyla hesabı ödedikten sonra arabaya doğru gittiler gece saat 3'ü geçiyordu.
İstiklal caddesi hala canlıydı otoparka gidip arabalarına binen gençler sonunda yavaş yavaş yola çıktılar.
Şişhane'den geçerken çevirme vardı bunu farkeden Azad'ın ehliyeti yok Ari'nin ehliyeti var ama oda çok alkollüydü, arabayı durdurup polisten alacağı cezayı göze alamayıp tam duruyormuş gibi yapıp hızla gaza bastı ve kaçmayı başardılar arkalarına bakıp "tamam bu iş kurtulduk, peşimize de takılmazlar artık"
Diye düşündüler ve devam ettiler hemen gidip bu yorgunlukla yatacaklardı.
Müziği açtı Azad Bakırköy'e kadar sıkıntı olmadan geldiler tam metrobüs durağından geçiyorlardı aniden frene bastı ve durdu.
Agır bağırdı "noldu olum niye durdun Azad!"
Azad indi arabadan "bekleyin bişey çıktı önüme"
Sağa sola iyice bakan Azad bişey göremedi.
Ari bağırarak "Azad hadi gel ne bekliyorsun orda!"
Azad bişey gördüğüne emindi arkadaşlarını daha fazla bekletmemek için arabaya binip yoluna devam etti müziği son ses açtı Beylikdüzü'nü geçtiler araba sağa sola sallanıyor kimsenin umurunda değil herkes uyuya kalmış Azad ise önündeki arabaları solluyor araba uçuyor gibiydi Büyükçekmece'ye inerken sağa dar bir vardı. Azad yola dalmış alkolün etkisiyle herşeyi unutmuş çok hızlı geliyordu son anda fark ettiği virajı alamadı yolun kenarındaki demir bariyerlere çarpıp yokuş aşağıya 14 takla atıp içinde kimsenin olmadığı müstakil bir eve çarptı.
Saat 4'ü geçiyordu ve araba pert olmuş etraf sessiz ve güneşin doğmasına daha vardı yoldan geçen arabalardan biri kazayı farkedip hemen polis ve ilk yardım ekiplerini aradı ardından kaza yerine doğru koştular iki kişilerdi tepeden indiler "iyi misiniz?"
Kimseden ses çıkmadı beklediler aradan çok geçmedi hemen trafik polisi ve ilk yardım ekipleri geldiler ama herşey için çok geçti gençlerin cansız bedenlerini aldılar araba paramparça olmuştu ordan sağ çıkmak imkansızdı cenazeleri hastaneye kaldırılan gençlerin ailelerine haber verildi Ari'nin ailesi evlatlarının askere gitmesini beklerken trafik kazasında kaybettiklerini duydular. Bu haber herkesi derinden etkiledi Agır ile Ari'nin mezarı köyde yan yana oldu ölüm onları ayırabilmişti. Yapacak bişey yoktu artık bu hayatta hiç bir şey yolunda gitmedi zaten ne istediği işi kurabildi ne de aşkını buldu ama her şeye rağmen pes etmedi, kendini kimseye muhtaç bırakmadı, kendisine uzanan hiç bir el havada kalmadı, kimseyi arkasında kalbi kırık bırakmadı, düşmanı bile olsa herkese merhameti vardı onun belki kimse onu anlamadı ama o herkesi anladı ve belki de o bu kirli dünyaya göre fazla temizdi.
Her şey bir gün geçer, hiç kimse ebedi kalmayacak bu dünya da ve o yalnızlık çukurunda olduğunun farkına varacak.
Yaşadığınız her anın değerini bilin çünkü bir daha aynı hayatı yaşama fırsatınız yok bir tane daha anneniz olmaz, bir babanız daha olamaz, bir daha çocuk olamazsınız, bitirdiğiniz yaşınıza bir daha gelmeyeceksiniz, her an ölebilir, yada kaybedebilirsiniz hayat sizi nereye sürükler bilemezsiniz.
Günün birin de son yemeğini yiyip, son çiçeğini koklayıp bir arkadaşına son kez sarılacaksın...
Son kez olduğundan haberin olmayacak,
o yüzden sevdiğin her şeyi tutkuyla yapmalısın.
Kalan yıllarının kıymetini bilmelisin, çünkü tekrarı yok...

YARIM KALAN HEVESLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin