13 Ekim 1854,
Cumatatsız bir sabahtı.
uyanır uyanmaz giyindim ve alt kata indim. dün gece müziği ile beni uyandıran beyefendinin orada olma sebebini biliyor ve bundan hoşlanmıyordum. bu sebeple validem ile herhangi bir kavgaya hazırdım.
yıllar önce sevgili babam evimizin yanına bitişik bir ev daha yaptırmıştı. bu küçük ev dışarıdan bakıldığında köşkün estetik yapısını destekliyordu; babamın bunun için uğraştığını da biliyorum lâkin o evi yaptırmayı neden lüzum gördüğüne dair bir düşüncem yok. ev yapılırken küçüktüm ve evin yapımı bittiğinde ise sevgili babam artık aramızda değildi.
evimizin yanına bitişik bir şekilde neden başka bir ev yapıldığını sadece ben değil, ailedeki kimse bilmemektedir. evin sırrı babamla birlikte gitmişti ancak ev hemen dibimizdeydi. duvarlarımız ortaktı. kendine ait bir giriş kapısı, çatısı vesaire bulunsa da bizden ayrı değildi. bir kez dahi merak edip evi ziyaret etmedim.
sevgili babacığım asil bir ingiliz askeri olmakla birlikte bir siyaset adamıydı da. kendisinin birleşik krallık için iyi hizmette bulunmuş biri olarak anılmak istediğini hatırlıyorum.
zavallı babacığım! iyi bir insan olsa da nefes alırken çevresindeki insanlardan partisinden dolayı nefret kazanmış, belli bir kesim tarafından pek sevilmemişti. politika zaten bu değil miydi?
ben siyasetten anlamam, cancağızım. bu konuda da pek dürüstüm. babam yalnızca asker olarak kalsaydı keşke.
yine de mesudum. öldüğünde ondan muhalif partili! diye bahsetmediler, öyle anıp cenazesini boykot etmediler, edemezlerdi. sevgili babacığım bir kahramandı neticesinde.
kraliçemize düzenlenen bir suikastı fark edip kraliçe'yi korumaya çalışırken teslim etmişti ruhunu.
kahraman bir asker olarak, krallık için ölmüştü.
rahat içinde yatsın.
bu olayın ardından kraliçe victoria ve eşi prens albert -tanrı onları kutsasın- babam görevini yerine getirmiş olsa da, tüm tarafsızlıklarını koruyarak maaşını kesmemiş ve geride kalan bizler için yardımda bulunmuştu.
kraliçemizi ve prens albert'ı babamın cenazesinde gördüm. bizzat gelip bize taziyelerini sundular.
babamdan sonra maddi sıkıntı çekmedik. ablam ve benim ufak katkılarımız da oluyordu. durumumuz iyiydi, bu yüzden validemin yandaki evi kiraya vermesini anlamıyorum. ihtiyacımız yok!
"günaydın! ah, gözlerin nasıl da şişmiş! uyuyamadın mı yoksa?"
validem beni tüm içtenliği ile sofada karşıladı. yalnızdı. sabahın erken bir saati olduğundan diye düşündüm.
"neden yan tarafı kiraya verdin?"
dudaklarımdan dökülen ilk lafın bu olmasına karşın validemin yüzü düştü. görüyordum, bana karşı silahlarını kuşanmaya başlamıştı.
"bu zaten belli bir mesele idi, neden sorguluyorsun?"
"çünkü istemiyorum."
"senin isteyip istememenle olacak bir iş değildi bu!" validemin sesi yükseldi. göz ucuyla mutfak kısmına baktı. neyi saklıyordu ki, yıllardır bizimle yaşayan insanlardı, her şeyimizi bilirlerdi. "sana daha önce de söyledim, hoseok. orayı kiraya vereceğim, dedim. yıllardır boş duruyor. bari bir işe yarasın."
"beni dinlemedin."
"zaten sana danışmadım." babamdan kalan belki de tek mirası sadece ona aitmiş gibi istediğini yapması canımı sıkmıştı. çenemi kastığımı çok sonra fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
terrace* | vhope
Fanfiction[Devam edeceği meçhul.] *hoseok'un 1854 tarihli günlüğü ⚜️ [23 Şubat 2020]