Bukleleri omuzlarına dökülen, siyah kabarık saçları vardı. Gözleri oğlanınkilerden daha koyu yeşildi ve çok güzel bir kızdı.Bunu oğlanda biliyordu. Annesinin ve babasının Gemma'yı daha çok sevmeleri,oğlanın umrunda değildi. Gemma henüz on yasında olmasına rağmen oğlan için yaşama sevinciydi.
"Acele et"
Gemma arkasına dönüp küçük kardeşini çekti.
"İlk defa çiçek açacak. Bunu kaçırmamalıyım!"
Çocuk kısacık bacaklarıyla elinden geldiğince hızlı yürümeye çalıştı.
"Ne açacak?"
"Çiçek, seni aptal.Bekledigim çiçek. Dev gibi sihay bir cehennem zambağı!"
Çocuk ayağını yere vurdu:
"Bana aptal deme."
Gemma,gözlerini kocaman açıp aceleyle arkasına döndü:
"Aptalsın demek istemedim. Hadi yürü simdi!"
Çocuk ablasının peşinden koştu ve küçüklere özgü o masumiyetle sordu:
"Çiçeğin açacağını nerden biliyorsun?"
Gemma, kardeşine kısa ve bıkkın bir bakış attı:
"Tomurcuğu üç aydır izliyorum.Bugün gündönümü, bahar ekinoksu. Hiçbir şey bilmez misin sen?"
Çocuk, Gemma'ya yetişmeye çalışarak tekrar hızlandı. Anlaşılan bu olay ilk defa bu sabah gerçekleşecekti.Oda cehennem zambağının açtığını görmek istiyordu ama ablası kadar hevesli değildi. Bu sisli şafak vaktinin ilk uyanışlarıyla çimenli tepelerin üzerinden çalılıklara doğru uçarcasına kosmasının sebebi , Gemma'nın heyecanlı ve bu heyecanı onunla paylaşmanın ayrıcalığıydı.
Gemma, aniden durup dizlerinin üzerine çöktü ve sevinçle haykırdı:
"Kacırmamışız! Bak iste burada!"
Çocuk sonunda ablasına yetişti ve yeşil dalın üzerinde mükemmel bir şekilde büyümüş olan siyah tomurcuğa baktı.Kafasını sağa sola eğdi."Bu mu ?"
"Tabiki de bu!" Gemma gözlerini çiçekten ayırmadan homurdandı:
"Sus ve izle.Harika olacak."
Şu kısacık hayatı boyunca ablasının, ender rastlanan çiçekler, ormanda annelerini kaybetmiş yavru hayvanlar gibi tuhaf ya da olağan dışı şeyleri ne kadar çok sevdiğine tanık olmuştu. Sık sık ablasının macera dolu ruhuna saygı duyup hayran olur, beline tek bir ip bağlayarak kayalıkların etrafında sallanabilecek kadar büyüp veya güçlü olmayı hayal ederdi.Omuzlarını silkti ve nemli çimenlerin üzerine, ablasının yanına oturdu.Her zaman dört yaşında kalmayacağını düşünerek rahatlamıştı.
Sağ taraflarında ve çok yakınlarında aniden bir dalın çatırdamasıyla ikiside hızla başlarını sesin geldiği yöne doğru çevirdiler.
"O neydi?"
Gemma'nın boğazı düğümlendi, güçlükle yutkundu.Saçları, zayıf bedeninden aşağı sarkiyordu.Cesaret dolu bakışlarla kardeşine döndü:
"Yok bir şey. Bebek gibi davranma."
Başka bir çıtırtı çocuğu yine ürküttü.
"Sence orada bir şey mi var?"
"Şşt ! Ben nereden bileyim? Sessiz olursan her neyse kesin gider."
Ama o gitmedi.Bir dakika sonra kocaman, insana benzeyen, suratının yarısı olmayan, çirkin, bir sisin arkasından çıktı. Karşılarına geçti.çocuklar çığlık çığlığa birbirlerine sarılıp geri geri kaçmaya çalıştılar.Gemma titriyordu:
"Sen..sende nesin?"
Yaratık kocaman sırtını gererek gözlerinin önünde daha da büyüyordu sanki:
"Ben Morduke'yim."
Bu ismi duyunca,yaratığın neden orada olduğunu anlamıscasına Gemma'nın gözleri korkudan fal taşı gibi açıldı ve titreyerek kardeşine baktı. Çocuk ablasının kolunu çekiştiriyordu:
"Ne dedi?"
Gemma dik durmaya gayret etti.Kardeşinin sorusuyla ilgilenmeden yaratığa döndü:
"Ne istiyorsun?"
Yüzünün yarısı olmayan yaratık boğuk bir sesle cevap verdi:
"Seni almaya geldim.Her günün gece gibi karanlık olduğu ve cehennem zambaklarının,kanayan bir ayın altında ışıl ışıl parladığı, bir yere gideceğiz.
Gemma, kafasını sağa sola sallayarak geriye doğru kocaman bir adım attı.Yarım yüzlü yaratık bir elini kaldırdı. Çocuğun hayatı boyunca gördüğü en büyük eldi bu.Yaratığın, eliyle ablasının yüzünü kapattığını gördü.Artık bu yaratığın kendilerine kötülük yapacağından emindi.Kalbi hızla atmaya başladı. Fakat en ufak birşey yapamıyor, parmağını titreyen dudaklarına dahi götüremiyordu.
Yaratık öbür elini de uzattı. Çocuk ablasının kafasına doğru uzanan eli,gözleriyle takip etti.Yaratık bakışlarını çocuğa çevirdi ve yarım ağzıyla gülümsedi, sonra parmaklarını sıkmaya başladı.Gemma acı içinde çığlıklar atıyordu.Sesi ormanın öbür ucuna kadar yankılanmıştı.Bedeni direnmeyi bırakınca,yaratık onu çimenlerin üzerine yatırdı.Gemma inleyerek iki eliyle birden kafasını tuttu.Acıdan büyümüş gözleriyle çevresine bakiyordu.
Yaratık dev gibi kollarını havaya kaldırıp iki yana açtı.Bu haliyle çocuğun gözüne com daha büyük gözükmüştü.öfkeyle kükredi.Bu ses çevredeki ağaçları bile titretti.Çocuk o gürültünün içinde babasının adının tüm dünya ya haykırıldığını zannetti, fakat içini saran korkudan kafası allak bullak olmuştu.
Yaratığın ellerini ve sesinin gücü karşısında korkudan titreyerek,gözlerini ayaklarının dibinde acıyla kıvranıp inleyen ablasına çevirdi.Fakat yaratığın gözlerini kendisine diktigini hissedince kafasını yukarı kaldırdı. Altın rengi tek gözüyle yukarıdan ona bakan yaratığın yüzünde yavaş yavaş dehşet verici bir gülümseme belirdi.Sonra tek bir söz söylemeden,geldiği gibi aniden ortadan kayboldu.Çocuk, yaratığın geride bıraktığı boşluğa bakakalmıştı.
Gemma, güçsüzleşen eliyle kardeşini bileğinden yakaladı ve bir şeyler söylemeye çalıştı. Bu sırada yaratığın büyüsünden kurtulan çocuk, kendisinden çok büyük olmasına rağmen , ablasını kollarına aldı ve siyah buklelerini göğsüne yasladı:
"Kimdi o Gemma?"neler oluyor? Neyin var?
Gemma konuşmaya calisti, fakat ağzından kanlar süzüldü.Çocuk korkudan neredeyse ölecekti.
"Gemma!!..."
Gemma bir çığlık daha attı.Bu kez gözlerinden, kulaklarından kanlar sızmaya başladı.Çocuk artık bayılmak üzereydi.Tepeden tırnağa zıngır zıngır titriyordu,nefes almakta zorlanıyordu.Gözlerinden yaşlar boşaldı. Yardım çağırmak için ayağa kalkacak gibi oldu ama Gemma bileğini sıkıca tuttu.Gemma'nın gözleri gittikçe soluyordu."Dur" dedi güçlükle.Cocuk, kulağını yüzüne yaklaştırdı.Gemma son sözlerini fısıldadı:
"Adını unutma."
"Yaratığın adını mı?" Sanki o tuhaf isim isim sisle beraber havada asıllı duruyormus gibi kafasını yukarı kaldırıp çevresine bakındı.Fakat görebildiği tek şey artık yerde solgun yatan körpe bir dal ve etrafa saçılmış siyah yapraklarda.
Çocuk, kalbine saplanan acıya daha fazla dayanamayarak haykırdı.
Harry'i uyandıran, bu çocuğun cığlıydı.İste çıplak omuzlarından yerler damlıyordu. Gecenin serinliğiyle ürperdi.Odası yavaş yavaş gözlerinin önünde belirmeye başlayınca kalp atışları yavaşladı, titreyen kollarıyla yorganına sarındı.Sonunda, odasında olduğunu anlayınca içini bir rahatlık kapladı... Rüya bitmiş, tekrar eden o çok canlı kabuslarının birinden daha uyanmayı başarmıştı.