Genç kız gözlerini açtığında kendisini bir başka çağın kollarında buldu. Bu iyi olandı, kötü olansa bir yanda Osmanlı'nın en kıdemli askeri diğer yandaysa bir padişahın aşkının ortasında kalmış olmasıydı.
☘
Gözlerini açtığında kendisini kendisi gibi onlarca kızın arasında, yerde yatarken buldu. Bileklerindeki ağrı onu ellerine bakmaya zorladığında birbirine zincirlerle kenetlenmiş olduğunu fark etti. Ağrının sebebi zincirlerdi ama bunun neden ellerinde olduğunu anlayamıyordu. Yanında ve dik bir şekilde duran kızın gözlerine baktı, kız direkt olarak karşısındaki duvara bakıyordu ama kendisine bakan kızın bakışlarına daha fazla katlanamayarak ona çevirdi gözlerini.
"Ne istiyorsun?" dedi sertçe.
"Şey.." ne soracağını kestiremedi "Neden buradayız ve ellerim-"
Kız delirmiş gibi kahkaha attı "Neden mi buradayız? Bizi satın aldılar aptal!"
Ayağa kalkmak istediğinde bileklerindeki zincirlerin daha dayanıklısının ayak bileklerine takıldığını gördü, düşmemek için geminin bir ucuna tutundu ama dünyası ayaklarının altından çekip alınırken ne kadar ayakta tutabilirdi onu bir odun parçası? Düşmeden önce az önce konuşan mavi gözlü kızın dudaklarının hareket ettiğini gördü ama ne dediğini anlamaya bile fırsat bulamadan yüzüstü yere düştü.
☘
Yakıcı güneşin sıcağı yüzünü paramparça ederken parmaklarını yüzüne siper etti ve gözlerini araladı. Yüzünü yakan güneşin nereden geldiğini anlayamadı önce, sonrasında geminin güvertesinde olduğunu fark etti.
Simsiyah bir el kolunu kavradı ve onu çekerek ayağa kaldırdı, siyahi adamın bakışlarında merhametin kırıntısı bile yoktu ve genç kız titredi "Çok fazla uyudun." diye haykırdı yüzüne doğru "İçeriye defol."
Adam geniş ve kaslı kollarıyla onu ileriye doğru yürümeye zorlarken genç kızın gözleri ayak bileklerindeki ağrıyla doldu. Yeniden kendisini kızların arasında buldu ama bu kez sessiz değillerdi, yanına birkaç kız geldi ve ona iyi olup olmadığını sordular. İsmini de. Ama genç kız ismini hatırlamazken onlara nasıl söylerdi bir isim? İyi olduğunu söyledi ve teşekkür de etti, sonrasında derin bir sessizliğe gömüldü.
Turuncu saçları omuzlarına dökülen bir kız yanına yaklaştı ve ayak bileklerine masaj yapmaya başladı izin bile istemeden, ama her dokunuşunda ağrı ve acı giderek azalıyordu. Kız nihayet acının bittiğine emin olduğunda parmaklarını çekti ve kızın yanına oturdu. Ellerini elinin arasına alarak "Günlerdir uyuyorsun." dedi "Senin için çok endişelendim."
Kendisi için neden endişelenmiş olabilirdi ki? Öleceği için mi? Şüphesiz bu en iyi yol olurdu kendisi için, bir köle olarak hayatına devam edemezdi. Bunu tüm benliğiyle reddetti.
"Sağ ol." diye fısıldadı ama sesi öyle cılızdı ki yanındaki kız onun bu kırılgan haline üzülerek daha sıkı tuttu ellerini.
"Hiçbir şey hatırlamıyor musun gerçekten?"
"Hayır." diye fısıldadı, hatırladığı tek şey geçmişe ait şeylerdi ve içinde olduğu hayatla alakası bile olmayan anılardı. Bileğinde asla zincirlerin olamayacağı, köle olarak satılmasının bahsinin bile geçemeyeceği bir dünya.
"Buraya geldiğinde şu az önceki adam- seni hırpaladı ve sonra başını demire çarptın. Ölmenden korktu ama diğer piç ona sorun olmayacağını söyledi, seni denize atarlarmış…" kız birden gülümsedi "Ama şimdi iyisin, İsa'ya şükürler olsun ki."
Genç kız başını salladı ve nasıl bir cehennemin içine düştüğünü o an anladı. Ölen bir canı denize atmak mı- bunu ilk çağdaki insanlar bile yapmazdı herhalde. İçinde bir öfke açığa çıksa da bu çok uzun sürmedi, birkaç dakika sonra tamamen her şeyi sildi hafızasından.
Düştüğü bu cehennemden bir an önce kurtulmak istediği tek şeydi.
☘
"Uyanın!"
"Uyan pis fare!"
"Sana diyorum uyansana!!!"
Genç kız gözlerini araladı ve önünde duran her an karnına geçecekmiş gibi duran ayağın sahibine baktı. Dün kendisini kamaraya fırlatan siyahi adamdı.
Kolundan tutarak ayağa kaldırdı ve o an tek uyuyan kişinin kendisi olduğunu anladı. Başını eğmek istediğinde adamın nasırlı elleri çenesini tutarak başını kaldırdı, simsiyah gözleri derinlerine bakıyordu "Sonunda İstanbul'a geldik." dedi dudaklarındaki hain gülümsemeyle "Köle pazarına gideceksiniz ve orada satılmayı bekleyeceksiniz.. eğer satılmazsanız-" konuşmasına gizemli bir hava katmak için birkaç dakika sustu ve kızlar huzursuzca kıpırdandı "Eğer satılmazsanız, burada yataklarımızı şenlendireceksiniz."
Genç kız çenesini sıkıca tutan adamın ellerinden kurtularak geriye çekildi. Bu pisliğin elinde kalmak mı? Diğer erkeklerden farkı yoktu evet, ama kendisini öldürmeye çalışan birinin de sonsuza dek yanında olmayacaktı.
Her iki türlü de aynı kader bekliyordu kendisini ve iç sesi ona bunu acımasızca hatırlattı.
Diğer erkekler de bu pislikten farksız değildi.
Soğuk bir elin parmaklarını kenetlenmesiyle titredi ama bu elin sahibini gördüğünde zoraki gülümsedi, güneş saçlı bu kız yanında olduktan sonra belki de bu cehennemden kurtulabilirdi… belki.
Okuduğun için teşekkür ederim ve vote vermeyi unutma lütfen ☘🙏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yangın Arasında
Ficción históricaGenç kız gözlerini açtığında kendisini bir başka çağın kollarında buldu. Bu iyi olandı- kötü olansa bir yanda Osmanlı'nın en kıdemli askeri diğer yandaysa bir padişahın aşkının ortasında kalmış olmasıydı. ☘️ Hikayemin gerçeklerle yakından uzaktan...