Hava, olması gerekenden birkaç derece daha soğuktu ve bu fark Alayazı'nın iliklerinde hissediliyordu.
"Her şey eriyor" diye geçirdi içinden Öteki. "Her şey eriyor. İktidarları sular altında, solup gidiyor baharları. Kışları uzadı, kışları kan kızılına bulanacak. Durmak yok" diye düşündü Öteki. "Durmak yok bir an bile. Daha yeni başlıyorken üstelik." Parmaklarını arasında gezdirdiği bir uzun saç telini kış güneşine tuttu. Çakmağına sarılıp teli ateşe vermeden bir saniye önce kendini sorguladı, yoktu. İçinde en ufak bir acıma duygusu yoktu."
Dolunay'ın kaçırılmasından yaklaşık 1 yıl önce.Gökyüzü karanlıktı. Ardı görünen beyaz bulutlar, cansızca parıldayan dolunayın yüzünü gizliyordu. Bulutlar bu ıssız gecede, sanki dolunayı korumak, sakınmak niyetindeydiler. Öteki, gülümsedi. Bir sigara yaktı. Marlboro marka sigarası dudakları arasında gezinirken, derin bir nefes çekti içine. Dumanını üfledikten sonra sigaranın ucunu, yaslandığı duvara sürterek söndürdü. Bir nefes. Bu kadardı. "Tanınmamalısın M" diye iç geçirdi, sigara içme isteğine karşı koyarken. "Seni ele verecek her türlü ipucundan sakınmalısın. Zayıflığın olmamalı M, bağlılığın olmamalı. Ne diyordu, hatırlasana? 'O küçük siyah nokta, bir kara delik olsaydı dahi, sütün içinde ele vermezdi kendini.' Ele verilmek yok, M."
Dolunay, penceresinin altına konumlandırılmış koltuğunda oturmuş, yıldızları izliyordu. Gökyüzünde gizlenmiş dolunay onu huzursuz ediyordu. İçindeki karamsarlıkla savaşırken, bir yandan da malikanenin 2.katındaki odasından aşağı baksaydı, duvarına yaslanmış karartıyı görürdü. Öteki'ni görürdü. Ama o zamanlar Dolunay için Öteki yoktu. Henüz Öteki ile tanışmamıştı. Oysa Öteki uzun zamandır hayatındaydı.
İkinci Bölüm:
Deniz, bir sigara yaktı. İnce beyaz parmakları titriyordu soğuktan. Sabaha karşı gelmişlerdi buraya. Herhangi bir kayıp vakası için ilk 18 saat çok önemlidir ama bu herhangi bir vaka değildi, daha 2 saat olmadan ortada bir vaka olup olmadığı belirlenmeden iki ekip arabası görevlendirilmişti bile. Deniz genç bir kadın polisti. Aslında polis olmayı da hiç istememişti ancak her ne kadar bölümünü sevse ve de başarılı olsa da sosyoloji okumak ona işsizlik dışında bir şey sunmamıştı, işte o zaman diğer pek çok üniversite mezunu gibi polis olmaya karar vermişti Deniz. Gençti, bu iş için doğmuş değildi ama bunların hiçbiri tecrübesiz olduğu anlamına gelmiyordu. Hisleri öyle söylüyordu ki; burada ciddi bir suç vardı, burnuna çok kötü kokular geliyordu. Soysalların malikanesinin önünde ekip arabasına yaslanmış 4.sigarasını tüttürürken kafası karışıktı.
Tam incelemeye koyulmuşlardı ki Davut Ekrem Soysal, evin tahliye edilmesini istedi ve polisler de dahil herkes dışarı çıkartıldı geride bir tek Başkomiser Nejat Türkkan ile Davut Ekrem Soysal kaldı. Deniz çok şaşırmıştı, afallamıştı da. Ama güç böyle bir şeydi işte. Davut Ekrem Soysal polis güçlerine söz geçirebilecek birisi miydi? Gayet tabii. "'Gel' dedi geldik, 'çık' dedi çıktık" diye düşündü Deniz.
Sigarasından bir duman çekmişti ki nihayet amiri çıktı içerden. Deniz sigarasını atıp topuğuyla ezdi.
"Deniz, toparlanın! Bir yanlış anlaşılma olmuş, gidiyoruz."
"Öyle mi? Kız neredeymiş ya?" Amiri boş gözlerle bakınca: "ihbar edilen kız, Dolunay..."
"Hadi Deniz! Bunları yolda konuşuruz."
"Amirim... kız için kaçırıldı denildi, ortada bir video var-" Başkomiser Nejat birkaç adımla Deniz'e yaklaştı. Yüzündeki her bir kırışık kadar yıl geçirmişti bu meslekte, Deniz de epeyce bir zamandır onunla çalışıyordu ama ilk kez böyle bir şey yaşıyorlardı. Mavi gözlerindeki sert bakışları Deniz'in gözlerine kenetledi.
"Deniz! Ekibini topla dedim! Sonra konuşacağız."
Deniz, kalbinin hızlandığını hissetti. Arabanın kapısını açıp şöyle bir geriye baktığında salondaki büyük camlardan birinde Ekrem Soysal'ı görmeyi bekledi ama onun yerine bahçede kendisine umutsuz gözlerle bakan bir başka kızı gördü. Eylül'ü.
Eylül, olanı biteni anlayamıyordu. Davut Ekrem Soysal kalabalığı dağıtmak için herkesi olay mahallinden uzaklaştırmıştı sonrasında ise polisler toparlanıp gitmişlerdi.
Geriye bir video kalmıştı ve bir sürü soru işareti.
Ekrem Soysal, üst kattaki odasında bilgisayarındaki videoyu tekrar oynattı. Dolunay'ın erotik görüntülerinin yer aldığı bir videoydu bu. Ekrem Bey ne yapacağını şaşırdı. Bilgisayarın kapağını sertçe indirdi hatta sinirlenip bilgisayarı birkaç kere masasına vurarak kırdı. Polisler geldiği esnada telefonuna bir mail gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ VE KURT
Mystery / ThrillerÖteki, dumanlı bir dağın zirvesinden izliyordu kızı, bir kurt kadar açtı, bir kurt kadar öfkeli, bir kurt kadar yalnız. İzledikçe izliyordu kızı; bedenin her bir noktasında gezdiriyordu gözlerini. Seviyor muydu onu? Nefret mi ediyordu ondan? Onu kaç...