galaksi gözlü çocukla tanışmasının ardından iki gün geçmişti. koskoca iki gün sonrasında bugün nihayet tekrardan kulüp günüydü. karnında hissettiği istemsiz heyecan jimin'in tüm vücudunu gıdıklıyordu.
yanlışlıkla göz göze gelmelerinin ardından pek konuşmamışlardı. kulübün yaptığının büyük bir haksızlık olduğu ve odanın havasızlıktan boğulacaklarına dair minik bir sohbet dönmüştü sadece . çocuğun adını bile öğrenememişti jimin.
gerçi konuşan kişi sadece çocuktu. jimin onu dinlemiş ve onaylayan sesler çıkarmıştı. normalde de sessiz birisiydi ama karşısında etkilendiği bir çocuk olunca iyice içine kapanmıştı.
kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. kendini rezil etmemeliydi. arkadaş olabilirlerdi.
kapıyı açtığında önceki günden daha hafif bir hava vardı. açılmış camlar dikkatini çekti. demek ki galaksi gözlü çocuk, jimin'den önce gelmişti.
"hey!" elinde jupiter'in büyük kırmızı lekesi hakkında bir poster tutuyordu jimin'e seslendiğinde. ellerini sallamak için kaldırdığında poster düştü. jimin buna gülümserken o da iki elini de salladı. "heey!"
bu tatlı karşılamanın ardından hiçbir şey olmamış gibi posterleri taşımaya devam etti çocuk. jimin de çantasını çıkarıp en temiz gördüğü yere, kapının koluna, astıktan sonra kollarını sıvadı.
"nerden başlamamız gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok." jimin çocuğa bakarken konuştu. çocuk bir süre cevap vermedi ama ardından posterlerden kafasını kaldırdı. "evrenin başlangıcı gibi büyük bir patlamayla başlamalıyız." jimin birden gelen bu teklifi anlamlandıramadı ama güldü.
ardından çocuk eşyaların üstündeki tozlanmış örtüleri kaldırmaya başladı. ne dediğini şimdi anlamıştı. ortalık toz dumanına bürünürken jimin hiçbir şey göremiyordu nerdeyse. kum fırtınasının ortasında kalmış gibiydi. öksürürken kendini camın kenarına zor attı.
"hazırlanmamı bekleyebilirdin." çocuk da cam kenarına gelirken konuştu jimin.
"doğmadan önce söylediğim sözler." pencereden sarkarken konuştu. garip birisiydi. ne zaman ne söyleyebileceğini kestiremiyordu jimin. ciddiyken birden espri yapabiliyordu ya da söylediği komik bir şeyin ardından hemen ciddiye dönebiliyordu. ve bu heyecan vericiydi. onun yanında olmak heyecan vericiydi.
pencereden dışarı baktı. kara bulutlar güneşle yaptığı savaşı kazanmış ve gökyüzünü ele geçirmişlerdi. etrafın sessiz olması bir kıyamet senaryosu filmini andırıyordu. ama bu havayı seviyordu jimin.
anladığı üzere galaksi gözlü çocuk da seviyordu çünkü gözlerini kapatmış ve ellerini havaya kaldırmış, hırçın bir şekilde esen rüzgarı hissetmeye çalışıyordu.
bir süre onun bu halini izledi.
"tüm dünya gibi sessizliğe bürünmek istiyorum." jimin gözlerini gökyüzüne çevirirken konuştu.
jungkook da bulunduğu boyuttan çıkmış ve gerçekliğe dönmüş gibi titredi. "bunun için uzay boşluğu daha güzel bir tercih olurdu."
"hey! orda güzel sesimi duyma şansına erişemezdin." jimin espriyle karışık konuştu.
"haklısın." hiç beklemediği anda gelen bu dürüst cevaba gülümsedi. ama bir şey söylemedi. ne cevap vereceğini bilmiyordu çünkü. güzel olarak hatırlayacağı bu ani aptalca bir şey söyleyip üstüne gecelerce düşüneceği rezil bir anıya çevirmek istemiyordu.
uzaktan gelen gök gürültüsünün sesini dinlediler bir süre.
"güneş sistemini seviyor musun?" yine alakasız bir şekilde konuşmuştu çocuk.
"pluto'yu dışlamasalar belki sevebilirdim." jimin yine de cevapladı. aslında bu rastgele konuşmalarını sevmişti.
"pluto bir gezegen değil."
"sen de bir astronom değilsin." jimin cevabı vermekte gecikmedi.
jungkook onun gözlerinin içine bakarak gülümsedi. gülümsemesi çok güzeldi. ufak bir çocuğun gülümsemesi gibi bir saflık barındırıyordu.
"jeon jungkook." ismini söylemesinin ardından elini uzattı. jimin uzattığı eli tuttuktan sonra konuştu. "park jimin."
gök gürültüsü artık daha yakından duyuluyordu. ve yağmur yağmaya başlamıştı.
jimin'in bildiği tek şey vardı. bir fırtınaya yürüyordu. ve bu fırtına bittiğinde eskisi gibi olmayacaktı.
veee sonunda birbirlerinin isimlerini öğrendiler. umarım beğenirsiniz!! 💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cosmo :: jikook
Fanfictiongözlerindeki galaksilerde kaybolmaya hazır bir astronotum.