#tw: aile içi kötü ilişkiler, alkol
elindeki mangayı kenara bıraktıktan sonra kulaklığını çıkardı jimin, bağırışmaların bittiğini umarak. odasının duvarlarını kaplayan gri renk boğuluyormuş gibi hissettiriyordu.
annesi ve babası son zamanlarda sıkça kavga etmeye başlamışlardı. en ufak bir konuyu bile sebep olarak kullanabiliyorlardı. jimin'in tek kaçış yolu ise müzikleriydi.
kulaklığı çıkardığı andan itibaren bir ses gelmemişti. bu iyiye işaretti. sessiz adımlarla aşağıya indi.
eve geldiğinden beri yemek yememişti. jungkook'la ettiği kavgadan sonra tüm enerjisi çekilmiş gibi hissediyordu. gözlerinde kara delik saklı gibiydi. jungkook'un içinde ne var hiçbir fikri yoktu. ama dışarıdan çok cazip edici bir çekim gücü vardı.
tam mutfağa yöneldiği zaman salondan gelen gürültü yönünü değiştirmesine neden oldu. bunu yapmak zorunda kalmaktan nefret ediyordu.
ortalığı sakinleştirecek kişi olmak yorucuydu.salona girdiğinde duvarda izini bırakarak kırılmış olan sandalye dikkatini çekti önce. ardından göğsü hızla kalkıp inen babası. annesi odada değildi. yerdeki boşalmış içki şişelerinden atlayarak babasına ulaştı. "bir sorun mu var?" tüm sakinliğini korumaya çalışıyordu.
babası cevap vermedi. ama televizyonda gördüğü haber olayın ne olduğunu anlamaya yetmişti.
babası bir kez daha en iyi iş adamı ödülünü kaybetmişti.
haha. çok komik değil mi? bu çılgın sinir krizinin nedeni.
babası takıntılı bir adamdı. elini attığı her şeyde en iyisi olmak isterdi. insanlar ona tapsın ve tek başarılı insan olarak onu görsün isterdi. ve son iki senedir ödülünü rakip şirketin patronuna kaybediyordu. ne güzel ironi değil mi?
yerinden kalktı jimin. keşke hemen önümde bir kara delik olsa ve atlasam diye düşündü. burada bu duyguları hissetmektense kaybolmak çok daha cazip geliyordu. az önce kara delik ve jungkooku bağdaştırması şu an komik bir rastlantıydı. onun üstüne atlamak bir taşla iki kuş vurmak demekti.
babasını kendi haline bırakarak odayı terk etti ve orijinal rotası olan mutfağa yöneldi. uğraşacak enerjisi yoktu. babası da uğraşılacak modda değildi. her an sızacak gibiydi.
mutfağın kapısına ulaştığında annesinin ağlama sesleri geliyordu. ve konuşma sesleri.
"takıntısı günden güne büyüyor."
mutfağa girmek yerine kapısının arkasında bekledi. yaptığı hareket doğru değildi ama dinlemek istiyordu.
"artık dayanamıyorum."
...
"onu hâlâ seviyorum ama artık huzurum yok."
...
"sadece jimin için buradayım. oğlum için yapıyorum bu fedakârlığı."
kalanını duymak istemedi. bir şeyleri tahmin edebiliyordu ama keskin bir şekilde duymak ağır bir histi.
annesi merkür gibiydi. zarar görüyordu ama sevdiği için buradaydı. onu ve çocuğunu sevdiği için. bu zarar görmesine değer miydi ama?
babası yalnız bir adamdı evet ama aynı zamanda bencildi de. ve annesini çevresinde tutmasının tek nedeni eve bakan bir kadının olmasının düşüncesiydi. jimin bunu biliyordu çünkü bir tartışmalarında bunu itiraf etmişti babası. o zaman tartışma sırasında söylenen canı yakmalık bir söz olduğunu düşünmüştü. hatırlayınca sinirle soludu jimin.
jungkook belki de haklıydı. aşk böyle bir şey değildi.
aşk böyle bir şey olmamalıydı.
hasta olmadan önce yazdığım bir bölümdü dkhfads iki günlük bir gripten sonra kendime gelince kontrol edip paylaşayım dedimdksafh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cosmo :: jikook
Fanfictiongözlerindeki galaksilerde kaybolmaya hazır bir astronotum.