2.Bölüm

14 1 0
                                    


Koskoca üç yıl oldu.Yüzünü ezberleyeli,hafızama kazıyalı üç yıl oldu.Gözleri gitmiyor mesela aklımdan,hafif çekik ve koyu kahverengi olan gözleri,gülümserken sağ yanağında beliren gamzesi.Gözleri ile uyumlu olan hafif dalgalı saçları,gitmiyor aklımdan.

Kışları üzerine giyindiği bej rengi kabanı öyle yakışıyor ki.Boynuna doladığı kahverengi atkısı birbirini tamamlıyor resmen.

Bu üç yılda hiç konuşmadık değil tabi.Konuştuk elbet.Ancak karşısına geçtiğim de dilim tutuluyor,elim ayağım buz kesiyor.Akif benimle konuşurken gayet rahat gözüküyor.Hiç kekelemiyor mesela ben iki kelimeyi zor birleştirirken,Akif yanımda akıcı bir şekilde konuşuyor hatta bazen espri bile yapıyor.

Bu iyi bir şey mi ? Yoksa kötü bir şey mi ? Bilmiyorum...

Onun hakkında bildiğim tek şey bir ismi birde kitapları çok sevmesi o kadar.

Bugün sadece iki dersimiz vardı.Sınıfta herkes kendi alemindeydi.Kimse kimseye karışmazdı zaten.Böyle olması benim için çok iyiydi.Çekingen bir yapım vardı bu yüzden Zeliha'dan başka arkadaş edinememiştim.

Gerçi buradakilerin yaşantısıyla bizim yaşantımızın alakası bile yoktu.Hayatı çok uç noktalarda yaşıyorlardı.İnsanlar gitgide hayâ duygusunu yitiriyordu sanırım.Sınıfta tek kapalı ben ve Zeliha vardık.Ben uzun eşarplar takıyordum.Zeliha genelde uzun şallar takardı.Bazıları bunu gerici olarak adlandırsana tesettürüm benim hayatımdı.

Dalıp gittiğim yerden Zeliha'nın  sesi ile kendime geldim.

" Meryem diyorum ki bu akşam bize gel oturalım hem sınavlara çalışırız,hemde sohbet ederiz olur mu ? " diye sordu Zeliha.

" Valla bilmem ki Zeliha Babam biliyorsun rahatsız,Gülsüm anam zaten çok yoruluyor eve gidip yardım etmem gerek ama sen müsaitsen sen gel başka zamanda ben gelirim olur mu ?"

" Olur olur.Ben eve geçip üzerimi değiştiririm,sen işten gelincede size gelirim o zaman"

" Tamam canım." Dedim ve derse giren hocayla önümüze dönüp dersi dinlemeye başladık.

Ders çıkışı ben kitapçıya gitmek için yola koyuldum. Zeliha'yla vedalaştık o köyün otobüsüne bindi.Bende ağır ağır yürümeye başladım.

Okul ile kitapçının arası çok yoktu.O yüzden yürüyerek gidiyordum.Dersim olmadığı günlerde de sabahtan akşama kadar çalışıyordum.

Kitapçıya vardığımda içerisi her zaman ki gibi kalabalıktı.Sokağın başında,koyu renkli ahşap çerçeveleri  olan küçük bir kitabeviydi.Mehmet abi'ye babasından kalmış bu dükkan.Başka işi olmasına rağmen babasından yadigar diyerek kapatmamış dükkanı.Mehmet abi babam ile çok eski arkadaşlarmış.Evde Mehmet abinin konusu açılınca babam hep aynı sözleri söyler;

"Mehmet'i kardeşim gibi severim.Allah için çok iyi insandır."diyip durur.Hakikaten öyle bir insandı da .

Üzerimdeki atkıyı ve çantamı asıp,ikindi namazını kılmaya arka tarafa geçtim.Bu dükkanın her köşesini çok seviyordum fakat burası benim için ayrıydı.Evden kendi seccademi, tesbihimi ve yüz havlumu buraya getirmiştim.

Namazımı kıldıktan sonra seccademi katlayıp içeriye döndüm.Diğer çalışan selim müşterilerle ilgileniyordu.Etrafa bakındığımda Akif'i görememiştim.İçimde bir burukluk hissettim.Kafamda "acaba bugün neden böyle gecikti?Yoksa işten mi çıktı?" soruları geziniyordu.

" Meryem dalıp gitmişsin kızım bir şey mi oldu ? Baban nasıl biraz daha iyi mi ? " diye soran Mehmet abi'ye doğru çevirdim başımı.

" Yok elhamdulillah abi.Babam da nasıl olsun bir gün iyi oluyor bir gün rahatsızlanıyor."

" Allah şifa versin inşallah.Üzmeyin kendinizi Derdi veren Allah dermanını da verir kızım"

" İnşallah abi dua etmekten başka bir iş gelmiyor elimizden."

Akif'in neden gelmediğini sormak geldi içimden ama sonra vazgeçtim.

Gelen müşteriler ile ilgilenip kitapları düzenledim.Başıma hafif hafif ağrılar girmeye başlamıştı.

Gündüzden derse girip,Akşamına da sorulan her kitabı bulup vermek,Yerine koyulmayan kitapları teker teker yerlerine yerleştirmek yoruyordu insanı.

Ancak ben bu maratona alışmışım tüm gün evde oturup el işi yapamazdım herhalde.

Ev işinde oldukça iyiydim.Küçüklükten gelen bu sorumluluk bu zamanlarıma yaramıştı anlaşılan.

Hava hafif yağmurlu ve soğuktu.Akif gelmemişti.İçim içimi yiyiyordu düşünmekten.Ancak elimden bir şey gelmiyordu.Mehmet abiye sorsam belki ona olan duygularımı anlayabilirdi.

Dükkanı kapatmak için hazırlanmaya başladık.İkinci el tarafından Sabahattin Ali'nin kuyucaklı Yusuf kitabını aldım.Sağ olsun Mehmet abi ikinci el kısmından okumamız için ödünç almamıza izin veriyordu.Bende bir gecede bitirip ertesi gün hemen yerine koyuyordum.

Eşarbımı düzeltip atkımı ve çantamı astığım yerden alıp taktım.

" Haydi çocuklar Allah'a emanet olun.Aman yolda dikkat edin."  Diye seslendi Mehmet abi.

" Hayırlı akşamlar abi " deyip otobüs yoluma koyuldum."

Durakta otobüsü beklerken durağın camından kendi yansımamı inceledim.

Yeşil gözlerim,kumral kaşlarım vardı benim.Kendime bu zamana kadar hiç makyaj yapmadım.Yapmayı da hiç istemedim.Allah böyle yaratmış deyip sevdim kendimi...

Otobüs geldiğinde içerisinde beş,altı kişi vardı.Ortalara oturup camdan dışarıyı izlemeye başladım..

Bir babamı düşündüm bir Akif'i bir kardeşlerimi,bir Gülsüm analığımı,Hatta ahırdaki ineğimizi bile düşündüm.Sabah biraz rahatsızdı nasıl oldu acaba diye geçirdim içimden.Daha sonra eve gidene kadar kitabımı çantamdan çıkartıp okumaya başladım.

Eve vardığımda bahçe kapısını itip içeriye girdim.Kapıyı çaldığımda Gülsüm annem açtı kapıyı.

" Hoş geldin kızım.Üzerini çıkartta hemen odaya geç soba çok güzel yanıyor.Kestane de koydum üzerine sen seversin."

" Hoş buldum.Sağolasın anne valla çok iyi gider." Dedim ve sarıldım.

Odaya geçtiğimde Ahmet ile Samet ders çalışıp tabaklarındaki portakal ve mandalinadan yiyorlardı.

Beni görünce ikisi de aynı anda " Hoş geldin abla " dediler .

"Hoş buldum" dedim ve önce kanepede uyuklayan babamı öptüm daha sonra babamın yanında uyuyan Leylayı öpüp kokladım.

Eve gelince içim biraz daha huzur bulmuştu.Ancak aklım hala Akif'teydi.Ne yapıyordu? Ne haldeydi? Hasta mı olmuştu?diye karalar bağladım durdum.





Puan verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

SAFDERUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin