Üçüde mutlu bir şekilde yolda ilerliyorlardı. Ayda bir ağacın yanında garip giysili bir insan gördü. Zaten her an birşey arayan meraklı beyni hemen harekete geçti ve o insanın yanına gitti. Yanına yaklaştığında beyazlamaya yüz tutmuş sakalı ve kısa saçı olan bir adam olduğunu fark etti. Bu adamın kollarında, bacaklarında ve göğsünde bıçak izleri olduğunu gördü. Ama izlerin boyutuna bakınca, bıçak olmayacak kadar büyük izlerdi. Bunlar olsa olsa kılıç iziydi. Ayda dayanamayarak lafa girdi:
-Esenlikler beyim!
-Esenlikler oğul
-Yorgun gördüm sizi, dudaklarınızdaki çatlaktan da anlaşılacağı üzere epeyce susamışsınız. Kaplarımda ki suyu yeni doldurdum. İsterseniz içebilirsiniz.
-Ne yalan söyleyeyim hem yorgun hem de susuzum. Ver kana kana içeyim bi.
Ayda kabı adama uzattı ve adamın suyu içmesini izledi. Bu savaşçı adama su vererek hizmet ettiğini düşündü ve kendince mutlu oldu. Adamı o kadar dikkatli inceliyordu ki, adamın ağzından kayıp giden bir damlayı bile takip etti.
Bayındır ve Çildu az ötede oyun oynuyor, oyunlar zaman zaman güreşe dönüyordu. Ayda, onları tebessüm ile izlemeye dalmıştı ki adamın konuşmasıyla dikkatini tekrar adama yöneltti:
-Senin adın ne evlat?
-Ayda, beyim.
Adamın yüzü, Ayda' nın cevabından sonra gergin bir hal almıştı. Daha sonra bu gergin hal yerini, şaşkınlık ve tebessümle karışık bir hale bıraktı. Ayda adamın bu haline bir anlam veremedi. Ama tebessüm etmesinden sonra o da biraz daha rahatlamıştı. Ardından adam tekrar söze girdi:
-Yaşın kaç bakalım?
-Dokuz.
-Vücudun yaşına göre iyi büyümüş. İlerde asker olmayı düşünüyor musun?
Ayda bu sorudan sonra çok heyecanlanmış, gözleri parlamıştı. Ona göre çok kıymetli olan bir asker, Ayda' yı övmüştü. Bu onun çok hoşuna gitmişti. Kendisini asker kıyafetleri içerisinde hayal etmeye başladı. Savaşıyor, talim yapıyor ve en önemlisi, şanlı milletine hizmet ediyordu. Ayda böyle hayaller içerisinde yüzerken Bayındır' ın ona seslenmesiyle irkildi. O sırada adama cevap vermediğini anladı ve bu durumdan çok utandı. Hiç beklemeden şöyle dedi:
-Elbette beyim. Bu şanlı milletime hizmet etmekten geri durmam. Gerekirse canımı başımı bu yolda veririm
Ayda' nın bu sözleri adamı hayran bırakmış, hatta gözlerinin yaşarmasına neden olmuştu. Onun yaşındaki çocuklar oyun oynamak ve boş vakit geçirmekten başka bir şey yapmazken, Ayda böyle laflar ediyordu. Adam söze girdi:
-Hadi bakalım ben seni tutmayayım, bak, kardeşin seni çağırıyor. Eğer istersen yarın bu vakitlerde yine gel, seninle askeri eğitim yaparız.
Ayda bu teklife çok sevindi. Adeta dünyalar onun olmuştu. Adama geleceğini söyleyerek kardeşi Bayındır' ın yanına gitti. Birlikte tekrar yola koyuldular. Yol boyunca karşılaştığı adamla konuşmalarını düşündü. Adını söylediğinde neden o kadar şaşırmış ve ardından tebessüm etmişti? Kimdi? Neden orada bekliyordu? Bu sorular Ayda' nın aklını kurcalıyordu. Düşünceleri arasında dolanırken eve geldiğini fark etti. Annesi onları bekliyordu. Suyu hemen annesine verdi ve sofraya oturdular. Yemekte babası ile askerlik hakkında konuşmaya bayılırdı. Babası eski askerdi. Ordu da komutanı olan kişi ile fikir ayrılığına düşünce askerlik mesleğini bırakmış, çobanlık yapmaya başlamıştı.
Ayda, yemeğini yedikten sonra yatağına girmiş, düşünceleri arasında bir yolculuğa çıkmıştı. Aklında ertesi gün yapacakları eğitim vardı. Neler yapabileceklerini düşünüyordu. Hayal dünyasında eğitim yaparken, gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı ve derin bir uykuya daldı.