Üşüyorum sevgilim. Güneş doğuyor, batıyor. Ben sensizim ve üşüyorum. Tüm zamanların en çaresiziyim ben. Sensizim. Adını andığım yerden başlıyor sancılarım, yüreğime derin bir kuyu açılıyor,acıttığın her yerden gönlüme yamalar yapılıyor.
Seni çok fazla hatırlıyorum bu sıra. Bir gitar tınısı, bir şarkı sözü, bir renk, bir kelime. Hepsi sen kokuyor. Şaşırıyorum. Tıpkı üzerindeki güzel kokunun senin kokun olduğunu duyduğumda şaşırdığım gibi. Bir insana kaç acı karışabilir? Bir insan kalbinde kaç yama/yara taşıyabilir? Evet sevgilim, hayat senin gözlerin kadar güzel değil. Ben hayata senin ellerinle senin yetim bıraktığın yerden sarıldım. Sımsıkı sarıldım. Sana sarıldığımı hayal ederek sarıldım hayata. Ondan bu gücüm.
Ben unutmaya mecbur bırakıldım. Gözlerinle konuşurken gözlerim, ben sana bakmamayı öğrendim. Seni görmek için her şeyi yaparken, görmemek için yalvarmayı öğrendim. Karşımda dururken sen, ben seni görmemeyi öğrendim. Ulu orta yerde değil, gizli gizli ağlamayı öğrendim. İçeride paramparça oldukça dışarıda daha mutlu görünmeyi ben en çok senden öğrendim.Şimdi sen gülümsüyorsun ve ben daha az aşık olmuyorum sana. Her sabah seni seviyorum üşenmeden, her akşam gözlerime seni anlatıyorum. Ben seni çok değil, her saniye özlüyorum.
-O.A-
Bölüm 6Azrailin gülüşünün ardından bir güneş doğuyor, biraz sisli, biraz puslu, güzelliği saklı... Hemen ardından kızıl bir güneş doğuyr geçen gecelerde epeyce kan dökülmüş olmalı. Sonra, beni esir alan, tanıdık bir koku sarıyor etrafımı. Beni bırakıp giderken diyeceklerim şimdi dökülüyor dilimden. Küçükken yeterince içime çekemediğim kokun sarıyor etrafımı, derin derin soluyorum. Her soluduğumda kalbimdeki solmuş çiçeklerden biri can alıyor o kokundan...Su imiş gibi, kana kana çekiyor içine seni, çektikçe can buluyor. Peki ben, ben ne haldeyim? Üzerime sinmiş kokundan derin bir nefes çekiyorum, başım dönüyor, ayakta durmak zor.Sana, bedenimi uyuşturan kokunla
sığınıyorum ellerim titriyor, dilim dönmüyor, ayaklarım tutmuyor. Yıllarca sahipsiz kelimlerimi doldurduğum siyah kelime balonları, renksiz sonbaharın üzerine kazılmış bir mezarı andırıyor sanki.Olmuyor, yapamıyor, anlatamıyorum. Senin güzelliğini anlatacak her şey elimdeki kadehimde gizli. Her şey bir yuduma bakıyor ama ben ne bir yudum alabiliyorum ne de gözlerimi gözlerinden çekebiliyorum. Arılar bal kokusunu saçlarında arıyor, Akrep ve yelkovan birbirlerini kovalıyor. Oyun oynarmışcasına.Kollarından ayrılmak zorunda kalıyorum ve sen, arkana bakmadan gidiyorsun. Nefesim kesiliyor, içimde tekrar can bulan çiçekler soluyor. Kadehim elimden düşüyor. Paramparça oluyor. Ayaklarım bedenimi taşıyamaz duruma geliyor, düşüyorum. Dizlerimi kan kaplıyor. Gölgem bile takip etmiyor beni artık. Seni yaşamak hep soluksuz, hep tane tane ve noktası eksik. Senin ellerinde can buldum ve senin ellerinde soldum...Ne güzel yazdın ellerinle, kaderimi. Ne güzel öldürdün, içimdeki beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
URGAN
Teen FictionFinal! Bir insan kaç kez aynı ateşte yanmayacağım dediği halde yanardı. Kaç kez? //Platform da yayınlanan ilk Urgan adlı hikayedir//