694 105 126
                                    

Öfkeli bir nefes vererek kapının demir tokmağını tuttu. Kalbi hayal kırıklığı ile sancıyor, bu sancı gözlerinde inci gibi dökülmeyi bekleyen yaşların oluşmasına sebebiyet veriyordu. Sertçe yutkundu ve gözlerini kapının oymalı yüzeyine iliştirilmiş parşömenden çekti -Ölmek istemiyorsanız içeri girmeyin.

Usulca çevirdi tokmağı. Ağır kapı acı bir gıcırtıyla aralanırken soluğunu tuttu. Kulaklarına ulaşmaya başlamış ses dudağını sertçe ısırmasına neden olmuştu.

Çünkü tuvaletin taş duvarlarında yankılanan şey kısık sesli çığlıklardı -bir kuyunun en dibinden geliyormuşcasına uzak fakat bir o kadar da yakın.

Birkaç adım attı. Yerde sudan gölcükler oluşmuştu. Attığı her adımda ayakkabısı ve hatta pantolonunun paçaları ıslanıyordu.

Yine de umursamadı.

Titreyen dudaklarını araladı. Gözleri akmayı bekleyen bir dolu yaşı taşımakta zorlanmaya başlamıştı. Korkunç derecede titreyen sesiyle, "Hermione?" diye seslendi kıza. Ve aniden sustu çığlıklar.

Nefes sesleriyle dolu bir sessizlik.

Aynaya kaçamak bir bakış attı. Hermione hâlâ ortalarda yoktu. Git gide uzayan sessizlik ise sıklaşan nefeslerinin mümkünmüş gibi ciğerlerine inmesini engelliyordu.

Birkaç yaş usulca intihar etti gözlerinden. Elmacık kemiklerinden kayarak boynuna ulaştı, beyaz gömleğinin yakalarında kayboldu. Fısıldadı boşluğa, "Neden?" diye. "Söz vermiştin."

Sessizliği bir bıçak gibi yaran kahkaha sesleri geldi birden. Harry ise attığı kahkahalarla aynı anda aynada beliren Hermione'nin yüzünde gezdiriyordu gözlerini. Beyaz tül elbisesinde şimdi kurumuş koyu kan damlaları vardı. Kollarındaki ince, derin kesikler tırnak izleri miydi? Kendine zarar mı vermişti?

Neşeden yoksun kahkahaları Harry'nin kulaklarında uğuldadı adeta. Ellerini sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz kesilmişti.

"Neden yaptın bunu?"

Hermione'nin anlayamadığı bir tınıyla süslenmiş bu cümle, kızın kahkahalarının pişmanlık dolu iç çekişlere dönmesine neden oldu. Saçlarını çekiştirip inlemeyle ağlama arası bir ses çıkardı. Az önceki keyifli kahkahaları atan o değilmiş gibiydi.

Kanlanmış gözlerini Harry'nin gözlerine çevirdi. Beş saniyede bir seğiren sağ gözü artık durmaksızın seğiriyordu. Elinde olmadan ürperdi. Dostundan ürperdiği için kendinden nefret etti.

"Ben yapmadım, Harry! Yemin ederim ben yapmadım!"

Hıçkırarak ağlamaya başladı aniden. Sesi bir avuç suda boğulur gibi hırıltılı çıkıyordu. Kemikli parmaklarını kendini boğmak ister gibi boğazına sarmıştı.

Suçlar gibi bir bakış attı kıza. Kalbindeki hayal kırıklığının gözlerine en ufak bir yansıması yoktu. "Sen yaptın, Hermione. Bana verdiğin sözü tutmadın ve biri senin yüzünden öldü."

Hıçkırıkları Harry'nin bu sözleri üzerine artarken kulakları sağır edecek derecede bir çığlık attı. Tırnaklarını yüzüne geçirmiş, yüzünde derin kesiklerin oluşmasına neden olmuştu. Bununla birlikte Harry ise Hermione'nin kollarındakinin tırnak izleri olduğuna neredeyse emin olmuştu.

Çığlığın etkisiyle ellerini kulaklarına bastırdı Harry. Sonsuz gibi gelen bir süreden sonra ise her şey sessizleşti. Ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini aralarken tereddütlüydü. Kabaca burnunu çekip yeşil gözlerini Hermione'nin kendine bakan donuk gözlerine çevirdi. Yanaklarındaki kesiklerden süzülen siyah sıvı akarak elbisesini siyaha boyuyordu. Parmakları bu siyah sıvıyla lekelenmişti. Hermione ise bunun farkında değil gibiydi.

Başını yana eğip ifadesizce Harry'nin gözlerine baktı. Kabarık saçlarından birkaç tel gözlerinin önüne düşmüştü. Siyah sıvıya bulanmış elini öne doğru uzattı. Aynanın içinden uzanan kolu camın su yüzeyi gibi dalgalanmasına, kendi puslu görüntüsünün bulanmasına neden olmuştu.

"Bana yardım eder misin?"

Bir onun eline, bir de aynada dalgalanan yansımaya bakıyordu çocuk. Kulaklarında birden fazla ses yankılanıyordu -aynı zamanda birden fazla cümle.

Kafası hiç olmadığı kadar karışıktı. Ne yapmalıydı? Bu bir teklifti. Kabul etmeli miydi?

Akan gözyaşlarını ıslak elleriyle beceriksizce silmeye çalıştı. Yapmalıydı. Zorundaydı. Yardım mı etmesini istiyordu? Edecekti.

Zorlukla yutkundu. Kararlı bir tavırla elini uzattı, parmaklarını kızın buz kesmiş ellerine sardı ve Hermione ne olduğunu anlayamadan onu sertçe ayna dışına çekti.

Afallayan Hermione tiz bir çığlık kopardı. Aynanın içinden çıkmamalıydı! Çıkarsa yok olurdu! Direnmeliydi!

Fakat Harry kendisinden çok daha güçlüydü. O daha direnemeden Harry onun soğuk ve ölü bedenini sıkı sıkıya sarmalamış, üzerine binen ağırlıktan ötürü sendeleyip geriye düşmüştü.

Harry'den kurtulmak için kafesteki kuş gibi çırpınan Hermione çocuğun omzuna rastgele yumruklar indirmeye başladı. Bir yandan da öfkeyle haykırıyordu: "Senden nefret ediyorum!"

Fakat artık çok geçti. Ayna çoktan gözleri kör edecek bir ışıkla milyarlarca küçük parçaya bölünmüş, un ufak olmuştu.

"Özür dilerim, Hermione," diye fısıldadı Harry. Kızın bedeninin biraz daha soluklaştığını her geçen saniye artan bir endişeyle fark ediyordu.

Çocuğun omzuna şaşırtıcı bir kuvvetle son bir yumruk geçirdi Hermione. Harry ise bir sonraki yumruk için kendini hazırlamıştı fakat kızın bedeni tıpkı taş zeminde parıldayan ayna parçaları gibi minik toz zerreciklerine dönüşmüştü.

Kolları arasındaki boşlukla kalakaldı çocuk. Kulaklarında Hermione'nin çığlığı hâlâ yankılanmaktaydı. Parmaklarında siyah sıvıdan izler, avuç içlerinde kırılmış aynadan parçalar vardı.

Ve Harry tüm gece ağladı. Çünkü o, hiçbir zaman tekrar kazanamadığı dostunu bir kez daha kaybetmişti.

21.01.2020  /  23.03.2020

aynadaki katil | harry potterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin