Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Jungkook! Jungkook!"
Hayatımın en garip günü olan dün geceyi nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde atlatırken, sabah kalkabilmek adına yataktan attığım bedenimi zar zor banyoya soktum ve tüm yorgunluğumla işe geldim.
Erken geldim tabi, çünkü evin herhangi bir yerinde dururken dahi uykum geliyordu.
Bu yüzden sabahın köründe ofiste, ne olur beni ayılt diye yalvaracağım kahvemin dumanını izliyordum. Jimin gelene kadar yani.
"Efendim?" dedim bağırtısına karşı. Sürekli bağıran biriydi ama sabah sabah hiç çekilmiyordu.
"Ne?" Anında kocaman oldu gözlerim. Keza ağzım da. Bilmeyen birilerine gayet normal olan bu haber bizim tüylerimizi ürpertiyordu çünkü Min Yoongi asla izin kullanmazdı. Şirkete gireli üç yıl oluyordu ve ilk kez izin aldığını duyuyordum. "Nasıl yani, ne demek izinliymiş?"
Jimin çektiği sandalyesini yanıma itip oturdu. Kaşla göz arasında önümdeki kupayı alıp höpürtdetmeli bir yudum alınca "Amına koyayım Jungkook!" diye bağırdı. Gözlerimi devrirerek bardağı aldım elinden.
"Geri zekalı, sence ben neden içmiyorum onu?"
"Ne bileyim ben senin kahveyi haşlama sevdiğini?" dedi savunma olarak. Dışarı çıkardığı dilini eliyle yellediğinden kendisini çok ciddiye alamadım.
"Boş yapma da anlat hadi."
Yaşaran gözlerini sildi elinin tersiyle. "Dün gece Seokjin'i aramış. Yarın için izin istemiş."
"Neden istemiş, bir şey dememiş mi?"
Kaşlarını kaldırıp ağzından cık sesi çıkardı. "Dememiş. Sadece yarın için izin istiyonum demiş."
"Ve Seokjin de hemen izin mi vermiş yani?" dedim hayretle. "Ne güzel işmiş ya bu! Ben izin isteyecegim zaman masaj yaptırtıyor, ayaklarını yıkatmaya çalışıyor; Yoongi isteyince hemen tamam diyor öyle mi? Adam yarım gün izin versin diye ölmüş babaannemi diriltip tekrar öldürdüm ben be!"
"Senin babaannen öldü mü?"
"Öldü tabi." dedim başımı sallayarak. "Hem de 7 kere."
"Nur içinde yatsın."
"Seokjin izinlerimi kesmese nur içinde yatacak da yatamıyor işte." dedim omuzlarımı kaldırıp indirerek. "Kaldırıp duruyoruz kadını."
"Senin iyice terbiyen bozuldu yalnız." dedi kaşlarını kaldırarak. Onaylamaz bakışlarla cık cık etti. "Çok ayıp hareketler bunlar. Niye yalan konuşuyorsun patronuna?"
