Bölüm -I- Olaf

80 0 0
                                    





“Hamarr!” diye bağırdı. Kızıl sakalları boynunu örten, minik gözlü, enine geniş bir adam kendisine seslenildiğini duyar duymaz başını gürültüye doğru çevirdi. Asla gülmezdi bu kuzeyli, konuştuğu da nadir olurdu.

     “İstinga,” diye devam etti Hamarr’ a seslenen adam. Emrindeki denizci kendisine döndüğü için bu defa bağırmamış, vakar bir edayla rica eder gibi konuşmuştu. Ancak bordayı döven dalgaların çıkardığı gürültü sesini bir miktar yutuvermişti.

     Birkaç saniye sonra, açık havzalı geniş akarsunun azgın suları üzerinde yol alan teknenin yelkenleri kaldırıldı. Özenle ana direğe sarıldı. Hemen sonra bordalarda yerlerini almış kuvvetli savaşçılar küreklere asılarak kıyıya yanaşmak üzere aracı hareket ettirmeye başladılar.

   

     Hamarr kendisine emredilen şeyi yaptıktan sonra, başını belli belirsiz oynatarak üstüne selam verdi. Burnunun etrafına saçılmış çiller, tırtıl misali kalın gür kaşlarıyla neredeyse aynı renkteydi.

     Hamarr’ ın selamını alan kişi ise kaptandı. Nam-ı diğer Kuzey Tiranı; Olaf Algr. Gençti tiran. Hür Diyar’ ın kuzey ülkesi Eystridal’ deki, yüce bir krala bağlı olan onlarca reisin en kudretlisinin oğluydu. Babası ölünce lider o olmuş ve halkının adını kademe kademe yücelterek nihayetinde Eystridal Kralı Vughret Çelikpençe’ ye baş kaldırmıştı. Tüm isteği güç ve Hür Diyar yaratılırken, kıraç toprakların kuzeyini tasarlayan Savaş Tanrıları’ nın gözüne girmekti. Kuzey Tiranı derlerdi ona. Ne denizde ne de karada bir savaş kaybetmişti. Yıldırım gibi kılıç savurur, gölge misali süzülürdü. Okyanus yelleri kadar hızlı, azgın denizlerden de asabiydi.

     Yine bir seferden dönüyordu Olaf Algr. Tam on beş kadırgayla batıdaki topraklara yol alarak hakim olduğu bölgeleri genişletmişti. Fakat yalnızca tek gemiyle Kalfsikön’ e, yani reisi olduğu bölgenin merkezine dönmekteydi. Zira ordusunun yarısı fethettiği bölgelerin sınırlarını mesken tutmuş, Eystridal Kralı’ nın birliklerine karşı çarpışmak için hazır bekliyorlardı. Gözleri kara ve Olaf’ a olan sarsılmaz sadakatleri tam idi.

     “Kaptan,” diye birkaç adım gerisinde göğsünü gere gere dikildi kel bir savaşçı, “Üç yüz adamın yirmi sekizi er meydanında can verdi,” bir an duraksayıp iç geçirdikten sonra başını eğdi ve devam etti. Bu esnada Olaf’ tan bir tepki beklemişti, ancak mağrur kaptanın gözleri Kalfsikön’ ün limanında birikmiş kalabalıktaydı, “Ruhları tanrılara ulaşsın.. V..ve Yiğit Vuggar da sefer sırasında hummadan öldü. Birkaç mangaya önderlik yaptığından adamların moralinde büyük bir düşüş oldu. Buna rağmen muvaffakiyetiniz hüzünlerimizi tatlı bir burukluğa dönüştürmekte.”

     Olaf gülümseyerek arkasını döndü. Derin derin bakan mavi gözleri, keskin yüz hatları ve beline kadar uzanmış altınlara doygun saçları ona tam bir kral edası sağlıyordu. “Bizim muvaffakiyetimiz,” dedi kel adama. Ardından geminin ejder başlı pruvasının önündeki yerinden hareket edip kürek çeken adamların ortasında yürümek üzere harekete geçerken devam etti. “Vuggar’ ın ailesine yedi koyun, yedi öküz ve yedi kilo tahıl verildiğinden emin ol. “

     Suyun yüzeyini yararak hareket eden küreklerin oluşturduğu dalgalar geminin etrafına yayılıyor ve bir süre sonra soğuk sulardaki durgunluğa karışıyordu. Kalfsikön’ ün çakıl taşlarıyla bezenmiş kıyısında birikmiş mağrur görünümlü halkın erkek mensupları onlarca farklı renk ve desende işlenmiş kalkanlarına türlü savaş aletleriyle vurarak ses çıkartmaktaydılar. Savaşçıların dillere destan zaferlerinden biri daha elde edilmişti, ve bu gece Olaf’ ın devasa içki salonunda büyük eğlenceler düzenlenecekti. Kutlanıyordu.

Hür Diyar Destanları -I-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin