Terk edilmiş bir binada iki odalı tek sağlam olan dairede yaşıyorum artık ne kadar sağlam olabilirse. Yarin yine berbat bir gün olacak, her zaman yaptığım gibi hayatıma söverek han nehrinin üstündeki köprüden geçiyorum seul'ün gece manzarası insanın içini ısıtıyor. Burada yine aklıma ailem gelmişti. Ailemi sevmezdim, onlardan nefret bile ederdim nedeni onlardan hep şiddet görmemdi, onları 12 yaşımda bir trafik kazasında kaybetim yetim haneye gitmedim hiç bir akrabam yoktu tek başıma büyüdüm. Bu düşüncelerimi bozan şey yanımdan hızlıca geçen kamyondu. Yavaş adımlarla evine gittim kilidi dahi olmayan kapımı altına sıkıştırdığım kağıt parçalarını ve odunu çıkararak açtım burnuna gelen ama alıştığım ağır toz kokusunu aldırmadan kapıyı kaptıp altına bulduğum şeyleri sıkıştırdım arkamı dönüp gri renkte olan ve kırık dökük dairemde bir göz gezdirdim hiç bir şeyi yoktu mutfağı bile, bir odada klozet ve musluk diğer odada ise yerde kırık yayları çıkmış bir yatak tek sağlam olan şey camımdı çünkü hiç bir şeye ihtiyacım yok. Uyumak için yatağıma kıvrandım ve kendimi yavaş yavaş uykunun o huzurlu kollarına bıraktım.
Ertesi sabah
Yarı bozuk olan saatimin çalmasıyla uyandım. Üstümdeki giyisileri çıkarıp okul üniformamı giydim, ucuz kol saatimi takıp sırt çantamı aldım hırkamın kapşonunu kısacık olan morumsu siyah saçlarımın üstüne geçirdim elimi kapı koluna uzatım ve durakladım bu gün yine herkesin benimle alay edip kalbimi kıracağı aklıma geldi derin bir nefes aldım kapı kolunu tutarak kendime çektim dışarı çıkıp kapının altına bir şeyler sıkıştırdım ayağa kalkıp arkamı döndüm 5 katlı büyük bir bınanın 4. Kattında yaşıyorum. Merdivenlerden aşağı indim, dış kapıyı zorlayarak açtım ve dışarı çıktım. Koşarak okula yol aldım, koşarken kapşonum açılmıştı rüzgar kısa saçlarımın arasından geçiyordu pek yemek yemiyorum vücudumda buna alışmış durumda bu nedenle kahvaltı yapmadan dışarı çıktım. Okuluma giden yol han nehrinin yanından geçiyor, han nehrine baktım ve düşündüm ileride ne olacak? Yaşama sebebim ne? Bir hayalim varmı?. Bu düşünceleri bir kenara bırakıp kol saatime bakmamla okula geç kaldığımı fark ettim ve okula koşmaya başladım. Vardığımda üstümü düzelttim ve okul kapısından içeri girdim. Sınıf kapımın önünde bir iki saniye bekledikten sonra kapıyı yavaşca tıklatarak açtım, içeri girdiğimde kimse kılını dahi kıpırdatmadı hoca beni takmadan derse devam etti tabi kimse onu dinlemiyordu kapıyı kapatığımda bana bir tek bakan kişi müdürün şerefsiz, pislik oğlu olan tae bakmıştı. Bu hayatımdan bıktım, dakikalar sonra ders bitmişti zil çaldı, neler olacağını tahmin ederek kafamı sırama gömdüm. Bana yaklaşan bir ses duydum evet yine başlıyoruz
-şşşt ezik...pardon park Bora
Kafamı yavaş yavaş kaldırdım bu tae'nin arkadaşı han geon-won'du
-ne var pislik...pardon han geon-won
Dediğim şeyle sinirlenmişti bana tam vuracağı sırada tae onu tutmuştu
-sen bırak ben halederim
Bu ne demek oluyordu? tae birde bileğimden tutmasıyla kendime geldim. Tae beni okulun dışına çıkarıyordu bu yağmurda bir de, ne kadar dirensemde bir işe yaramadı ben bileğimi ondan kurtarmaya çalışırkene birden durdu ve bana döndü.
-seni seviyorum
Bu dediği şeyle şok olmuştum, o duygusuz yaratık-aşık olmak asla inanmam, birde bana
-ve bende buna inanacağım değilmi
Gülerek arkamı döndüm tam ilerleceğim sırada yine bileğimi tutu
- seni gercekten seviyorum
Bileğimi sertce ondan ayırarak ilerledim çantam umrumda değildi sadece tae'yi düşünüyordum beni gercekten seviyor olabilirmi ona bir şans tanıyabilirmiyim. Evime vardığımda sırılsıklam olmuştum camımdan dışarı bakarken yansımamdan gülümsediğimi gördüm tae yıllar sonra ilk defa yüzümü güldüren kişi o olmuştu. Galiba bende ona aşık oluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihar/K.T.H.
Fanfictionkorede 17 yaşında ailesi olmayan bir kız, Park Bora yetimhaneye gitmez ve hiç bir akrabası yoktur. Kız bu sırrını en az 18 yaşına kadar saklamaya çalışır ama bu işi zorlaştıran şey gittiği lisenin müdürü olan kim do-jin'in oğlu kim taehyung'dur taeh...