2.Bölüm~Balık

12 2 0
                                    

Sen olmasan buralara gelemezdim ben
Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden. -MFÖ

Ayaklarım soğuktan uyuşmaya başlayınca ayaklarımı sudan çıkardım ve botlarımı da alıp teknenin ön tarafına geçtim. Melih ağzına fıstık atan Aras'ın elini ısırmaya çalışıyordu. İkisinin de sanki kardeş gibi didişmesi beni güldürürken gözlerim yanımdan tuhaf bir şekilde ayrılan deri ceketli çocuğu arıyordu. Etrafıma bakınırken Boran'ın ela gözlerine çarpınca yakalanmışlık duygusu ile diğer tarafa bakmak istesem de onun neden bana sürekli bu şekilde baktığını anlamlandıramıyordum.

İlkim beni elimden tutup yanına çekince ona döndüm. "Sıkıldın mı?" Dedi. "Biraz. Aslında üşüdüm." Dediğimde "İçeride şal olacaktı. Alsana." Dedi. Botlarımı orda bırakıp yalınayak içeri doğru gittim. Aslında ayaklarım tam kurumadığı için her an kayıp düşecek gibi hissediyordum ama hiçbir şey üşümemin önüne geçemedi.

İçeri girip ayağımı cam kapının pervazından atacakken ayağım kaydı. Ve o sırada olan oldu. Kendimi yerde yatarken bulmayı beklesem de öyle olmadı. Ben yere düşmeden bir el beni belimden yakaladı ve ellerim istemsizce beni yakalayan o ellere gitti. Beni öyle sıkı tuttu ki sanki bir daha bırakmayacakmış gibi.

O sırada burnuma gelen hafif hindistan cevizi kokusu beni kendime getirdi. Yüzlerimiz birbirine çok yakınken "Bir de sakar ha?" Dediğinde kendimi ondan çektim ve karşısına geçtim.

"Ben birden şey olunca şey yaptım." Dedim bir anlığına konuşmayı unutarak.

Bana yarım bir gülüş atarak "Ney olunca naptın?" Dedi. Eğlendiği her halinden belliydi. Bu hali beni sinirlendirirken  bir şey söylemeden kanepenin üstünde gördüğüm şalı aldım ve kapıya döndüm.

"Bu arada. Yağan ben." Dediğinde arkamı döndüm ve ona son bir bakış attığımda elleri cebinde bana bakıyordu. Önüme döndüm ve dışarı çıktım.

Kendimi tekrar İlkim'in yanına attım.

O sırada Boran'a tekrar döndüğümde hâlâ bana bakıyordu. Sonra şaşıracağım bir şey sordu. "Neden geldin?" Dedi. Bense bu soruyu çoktan unutmuşlardır diye umut ederken birden açığa çıkması beni rahatsız etse de sormaları doğaldı. Sonuçta dönem ortasında bir kız neden geçiş yapardı ki?

İlkim ortaya atılarak "Acaba sonra mı konuşsak bunları?" Dediğinde Boran hâlâ benden bir cevap bekliyordu.

"Annemi kaybettim bir hafta önce." Dedim. Bana daha fazlasını beklercesine bakınca kafamı iki yana salladım. "Bu kadar mı yani?" dedi biçimli kaşlarını kaldırarak.

"Evet. Ne olabilirdi ki?" Dediğimde "Yani anneni kaybettin ve buraya geldin. Bir sebebi yok yani." Dediğinde aslında benim de neden buraya geldiğimi hiç sorgulamadığımı fark ettim. Bir cevap vermediğimde daha fazla üzerime gelmek yerine önündeki bardaktan bur yudum aldı.

O sırada içerdeki malum olaydan sonra adının Yağan olduğunu öğrendiğim kumral, yeşil gözlü çocuk elinde sert bir viski ile bize doğru geliyordu.

"Ooo Yağan Bey de sonunda teşrif ettiler." Dediğinde Aras, şişeyi ona attı Yağan. Çevik bir hareketle şişeyi yakaladığında önünde duran boş bardaklara doldurdu. O sırada da Yağan yanıma oturmuştu.

"O zaman bu sıkıcı gecenin şerefine biraz cesur oynayalım. Ne dersiniz?" Dediğinde Ahu kimse ona karşı gelmeyince önünde duran küçük shotlardan birini kafasına dikerek başlatmış oldu. Ondan sonra sırasıyla Boran,Aras,ben,İlkim,Mina ve içkisini üzerime eğilerek alan Yağan oldu.

Ben Melih'e döndüğümde iki kolunu göğsünde bağlayarak "Ne var kızım? Ben süttenim." Dediğinde hepimiz güldük. Bu çocuk gerçekten tam bir çocuktu. Hiç büyümeyen koca bebek.

Balıkların AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin