*Bu hikâyenin eski adı Kurt Ulusu Kırlangıç Ölüsü'dür ve yeniden yazılmıştır.
*İlk yazılış ve bitiş: 16.10.2020 - 25.04.2021
*İkinci paylaşım tarihi: 26.04.2024
*Damia, yavaş olarak ve damla damla kan sızdıran yara anlamına gelmektedir ve Osmanlıca bir kelimedir.
*Bir süre bölüm gelmeyecek ama fazla uzatmamaya çalışacağım. Tanıtım, tedbir amaçlı profilde durması için paylaşıldı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
D A M İ A
Kaderin çizgisi onları soğuk bir gecede bir araya getirdi. İlk bakışları yaralı hallerineydi. O gece sadece biri tedavi edildi, diğerinin yarası görünür değildi. Zaman onlara yeni yaralar ve şifalar getirecekti fakat yarayı da şifayı da kimin alacağı bilinmezdi. İkisi de sadece paylarına düşeni kabul edecekti.
❝Dağ olup üzerime yıkıldın; ben, sen diye ağladım. Şafak olup göğsüme aktın; kalbimi ellerine bıraktım. Ölüm olup avuçlarıma kondun; ben, seni yüreğimde sakladım.❞
Arsen Bedran Atay, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nden 2 yıl önce mezun olmuş genç bir hemşiredir. Türk askerinin yakınında olmak, onlara yardım edebilmek için bu bölümü seçmiş, 2 yıl boyunca yılmadan kazanmak için çalışmıştır. Akademiyi kazanmasıyla birlikte en büyük hayalini gerçekleştirmiş ve hedeflerini tamamlamıştır.
Mesleğinin getirisi olarak yalnızlığa alışmış, karargâhın soğuk duvarları arasında kendine bir yaşam alanı kurmuştur. Günleri askerleri tedavi etmekle, reviri düzenlemekle ve uyumakla geçmektedir. Her bir günü, bir öncekinin aynısıdır ta ki onunla tanışana kadar...
Alparslan Azur Demirhan, şafaklara sözler veren bir adamdır. Arsen Bedran Atay'a yarasını sardırdığı gün, bir söz de onun için vermek istemiştir ama yabancı oluşuna sığınarak bundan vazgeçmiştir. Şafaklar, Arsen'e vereceği sözleri beklemektedir.
❝Şafakta verilen sözler; bir hayat eder, Bedran. Ben sana sözler verirken hayatımı yanına ekliyorum. Hayatıma seni eklemek istiyorum. Hayatlarımız bir olsun istiyorum.❞
(...)
Kalbim! bu acıya dayan varsın işkenceler dağlasın seni duru bir gök için vahşete katlananlar acıyı bir silah gibi göğsünde saklamalı
Kalbim! bu acıya dayan bu acıya dayanman için yaranı iyileştirmek için sana parçalanmış gül cesetlerinden bir reçete v
ereceğim
Vahşet dağlarından kızgın kemik külleri işkenceler ovasından kan dölleri ve yangınlar vadisinden dehşet bir ateş. Kan kokusu büyüyü bozmak için Kemik sıcaklığı sırça küreyi eritmek için Ateş kırmızısı göğü aydınlatmak için
Böylece dirilir içindeki gül cesetleri bile dirilir ve o zaman çılgın bir şafakla tazelenen gökyüzü bir taze tomurcuk gibi açar kanıyan alnında senin.
Kalbim! sen varsın sen tökezleyen bir şarkı değilsin ne de uzun, yanık havalı türkü sen kendinin ezgisisin.
Yırt öfkenin sabredilmez dağarcığını dağılan, saçılan ne varsa hepsi senindir kara bir gök ancak bunlarla arınır ve elbette yeter bunlar sırça küreyi dağıtmaya acı diye ne varsa hepsini onarmaya
Kalbim! elimden tut elimden tut sensiz bir şey yapamam.