3. bölüm

28 4 1
                                    

..
Sınıftan çıktıktan sonra aşağı bahçeye indik. Biraz ağacın altında gölgede bekledik. Ben Aliyi sakinleşti zannediyordum.Fakat hızlı hızlı nefes alış verişlerinden ve sinirli olduğunda yaptığı, durmadan parmaklarıyla saçını geriye atmasından hala sakinleşmediğini anlamam uzun sürmedi. Biraz sakinleşsin diye yine bileğini ovmaya başladım. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bana baktığını gördüm.

"Birazcıkta olsa sakinleştin mi?" Diye sorduğumda yüzü tekrar sinirli bir hâl aldı.

"Hayır sakinleşmedim. Daha da sakinleşmem." Diye biraz sinirli bir şekilde cevap verdi.

"Neden bu kadar sinirlisin ki. Alt tarafı laf attı. Tamam döv ya da ne biliyim vur falan ama sence de biraz abartmadın mı?" Diye biraz sitemkar bir şekilde konuştum.

"Abartmak mı? O piç onu gebertmediğime dua etsin."

Eğer Ali böyle küfür ediyorsa, bir de bunu benim yanımda ediyorsa kesinlikle çok sinirlidir. Daha sonrasında ne yaptığını yeni anladığı için bana dönüp

"Özür dilerim Hayal. Bi anda öyle ağzımdan çıkıverdi." Diye hatasını telafi etmek istedi.

"Sorun değil, boşver. Hem sen onu bunu bırakta soruma cevap ver. Neden bu kadar sinirlendin."

"Ne biliyim. O peze... off Cenk işte sana öyle laf atınca tutamadım kendimi. Hem sana laf attı ya sana. O sana bulaşıcak birde üstüne yetmezmiş gibi adını ağzına alacak bende ona hiçbir şey yapmıycam. Başlarım böyle işe." Diye iyice sinirli bir şekilde konuştu.

"Yani evet haklısın ama öyle ağzını burnunu kanatana kadarda vuracak bir şeyde yoktu bence." Diye söylendiğimde

"Daha beter yapacaktımda bırakmadın ki. Ahh bi karışmasaydın ben onu gebertirdim de işte. Hem sana benden başka kimse öyle laf falan atamaz o kadar."

"Ha öyle diyorsun." Diye hem biraz siniri yatışması için hem de dediği şeyi onaylamak istediğimden sordum.

Bana biraz yaklaştı ve kafasını biraz eğip

"Aynen öyle. Benden başka hiç kimse ama hiç kimse sana lafta atamaz, karışamaz da."dedi

Meydan okurcasına ben de ona doğru bir adım attım ve boyum ondan kısa olduğu için, pardon baya kısa olduğu için parmak uçlarımda yükselip birazcık da olsun aramızdaki boy farkını kapattım ve

"Ya senin dediğinin aksine başka bir erkek bana laf atar ya da karışırsa" diye sordum.

"Bak o zaman neler oluyo" dedi

"Neler oluyo?" Diye tek kaşımı kaldırıp sorduğumda

"Eğer sana bulaşacak kadar aklını peynir ekmekle yemiş bir beyinsiz olursa. Ben de onu doğduğuna da, sana bulaştığına da pişman ederim. Üstüne bir de onun o olmayan beyninden senin ismini silip, unuttururum." Dedi kendinden emin bir şekilde.

Tam cevap verecektim ki kafasını eğip
aramızdaki mesafeyi tamamen kapattığında, yüzlerimiz çok yakın olduğundan tüm konsantrasyonum kaybolduğu için cevap falan veremedim. Ve öylece kalakaldım. Sadece birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Zaten biz Ali' yle küçüklüğümüzden beri hep böyleydik. Hep didişip, birbirimizle böyle uğraşırdık. Sonrasında da tıpkı şimdide olduğu gibi birbirimizin gözlerinin içine bakardık. Nedendir bilmiyorum ama ben çocukluğumdan bu zamana kadar hep Ali'ye güvendim, ondan hiç çekinmedim, onun yanında hep kendimi mutlu hissettim. Tam bir babacı kız olmama rağmen, başımı her belaya soktuğumda babamdan önce hep Ali' nin yanında buldum kendimi. Tüm sırlarımı onunla paylaştım. Ben huzuru, sevinci onunla tattım. Tamam diğer dostlarımda benim için öyle ama Ali'nin yeri ben de bi farklı oldu hep. Ben onu hiç arkadaş ya da ne biliyim dost, kardeş gibi görmedim, göremedim. Belki bu yüzden veya daha önceleri cesurca ve çekinmeden onun gözlerine böyle bakabiliyorumdur. Belki de bu adını koyamadığım duygu yüzünden.

BANA SEN GEREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin