HİKAYE BAŞLIYOR

8 0 0
                                    

ELİF'İN AĞZINDAN BİR BÖLÜM;

18 EYLÜL 2017
Yılın ilk okul günü bitti. Çok heyecanlıyım, bir an önce Sema'nın yanına gidip yeni tanıştığım çocuğu anlatmak istiyorum.

Sonunda eve girebildim. Hızlıca üzerimi değiştirdim ve anneme seslendim,
Ben; Anne ben Sema'nın yanına gidiyorum.
Annem; Akşam yemeğine geç kalma.
Ben; Tamam!
Hemen evden çıktım. Sema babasıyla birlikte bizim evin karşı dairesinde yaşıyor. Zili parçalarcasına çaldım. Tabi ki de kapıyı Sema açtı.
Sema; Zili kırdın Elif.
Ben; Boş konuşmaları bir kenara bırakıp içeriye girebilir miyiz?
Sema; İyi, hadi gir bakalım.
Hızlıca Sema'nın odasına daldım ve kendimi yatağa fırlattım.
Sema; Eee ne oldu? Bu denli zili çaldığında göre önemli bir şey anlatacaksın.
Ben; Evet Selim'i.
Sema; Selim mi? O kim be?
Ben; Yani kankam.
Sema; Hayırlı olsun kardeşim. Ne diyeyim, Allah bol muhabbetli büyütsün.
Ben; Hahaha çok komik. Ben burada ciddi bir şeyden bahsediyorum.
Sema; Bana hiç öyle gelmedi nedense.
Ben; Off! Var ya bütün hevesimi kaçırdın.
Sema; Tamam reis hadi devam et.
Ben; Devam mı et? Başlamadım ki daha.
Sema; Ya bir kere de kavga etmeden başlasak şu anlatım işine.
Ben; Biz kavga etmiyoruz, sadece tartışıyoruz.
Sema; Peki. Hadi ya başla işte konuya.
Ben; Neyse, şimdi biz her senenin başı gibi başladık derse. Yaz tatiliniz nasıl geçti muhabbeti falan yaptık daha sonra kapı çaldı. Daha önce hiç tanımadığım bir çocuk içeriye girdi. Tabi herkes pür dikkat çocuğa baktı.
Sema; Sen de baktın mı?
Ben; Yaniii, baktım evet. Ama ne yapayım konuşmanın ortasında içeriye biri girmiş sen olsan bakmaz mısın?
Sema; Bakarım ama ben o manada sormadım, yani ilgini çekti mi tipi diye soruyorum?
Ben; Yani özellikle bir yakışıklılığı yok ama tipsiz de diyemem. Siyah gözlü kahverengi saçlı biri işte.
Sema; Her neyse, devam et hadi. Zili kıracak kadar önemli bir tipi yoksa ne var bu çocukta?
Ben; Taktı buda zile yaa! Neyse, devam ediyorum. Çocuk içeriye girince, bir saniye ya çocuk ne? Selim içeriye girince öğretmen "Sen yeni gelecek olan öğrenci misin?" diye sordu, Selim de kendisini tanıttı "Evet, ben Selim DEREN" dedi. Öğretmenimiz hoşgeldin falan dedi daha sonra da gözüne ilk çarpan boş yere yani benim yanıma oturttu.
Sema; Tabi sen de yanına oturduğu için daha çok konuşma fırsatı buldun.
Ben; Yani, diğerlerine göre daha fazla.
Sema; Şu FAZLA olan zaman yaklaşık ne kadar?
Ben; Yaklaşık, bütün okul günü.
Sema; Yuh Elif, birde diğerlerinden biraz fazla diyorsun. Senden sınıftaki diğer öğrencilerin konuşma fırsatı kalmamıştır ki.
Ben; Abartma yaa! Alt tarafı bütün gün konuştuk.
Sema; Doğru sen değil ben abarttım.
Ben; Yani ben hiç abartır mıyım?
Sema; Eee, çocukla yani Selim ile ne konuştunuz?
Ben; Öyle havadan sudan konuştuk. Bir kız kardeşi varmış hatta biliyor musun onun da ismi Sema'imiş.
Sema; Ciddi misin?
Ben; Evet, o da benim gibi kardeşine Semoş diyormuş.
Sema; Zaten Sema isimli birini tanıyan herkes Semoş diyor.
Ben; Sanırım birazcık haklısın.
Sema; Tabi ki haklıyım. Ben zaten hep haklıyım, benim nenelerim de hep haklılardı.
Ben; Ayy yesinler senin nenelerini. Bak sen bugün benim sözümü çok bölüyorsun bak döveceğim seni sonunda.
Sema; Yorum yapmakta suç oldu.
Ben; Bu kadar fazla da yorum yapılmaz. Neyse, devam ediyorum. Yaa biliyor musun kardeşi hastaymış.
Sema; Nasıl hasta?
Ben; Yani tam anlayamadım ama normalde şu an 4. Sınıfa gitmesi gerekiyormuş ama hala 1. Sınıfmış.
Sema; Çok üzücü yaa!
Ben; Evet gerçekten üzücü ama kimsenin kardeşine acır bir şekilde bakmasını istemiyormuş.
Sema; Bu çocuğun burcu ne?
Ben; Boğa burcu, 13 Mayıs'da doğmuş.
Sema; Ay Boğa burçları sapık olur be!
Ben; Akrep burçlarıda çok sapık olur yanlız.
Sema; Ben yükselenim sayesinde o kadar sapık değilim canım.
Ben; İyi ki yükselenin bakıl yoksa iğrenç bir insan olurdun. Ayrıca belki Selim'de yükseleni sayesinde o kadar sapık değildir.
Sema; Sen niye bir gündür tanıdığın birini bu kadar çok savunuyorsun?
Ben; Sen saçma sapan itemlerde bulunursa bende savunurum bir gündür tanıdığım çocuğu. Hem biz neden bir gündür tanıdığım biri yüzünden tartışıyoruz?
Sema; Bilmem.
Ben; Bende bilmiyorum.
Kapı zili çalması ile tartışmaya bir son verdik. Sema kapıya bakmak için kalktı. Görmesem bile konuşmalardan anlayabiliyordum kimin geldiğini. Gelen annemdi. Hemen yataktan kalktım ve kapıya doğru gittim. Annem beni görür görmez,
Annem; Elif hadi yemek yiyeceğiz.
Ben; Ama daha konuşmamız bitmemişti.
Annem; Tamam yemeğini ye sonra konuşursunuz. Hatta Sema sende gel akşam yemeğini beraber yiyelim, sen şimdi okuldan geldin açsındır. Elif de yemek yemene izin vermemiştir. Hadi sende gel.
Sema; Yok Meral abla sağol. 1 saate kadar babam gelir beraber yeriz.
Annem; Babanda bize katılır hem Murat abin de yarım saate gelir beraber sohbet ederler.
Sema; Sağol Meral abla ama olmaz, hem babam gelirken birşeyler getireceğini söyledi. Şimdi getirdiklerini yemezsek kötü olur o yüzden hiç gerek yok.
Annem; Tamam daha fazla ısrar etmiyorum ama yarın mutlaka akşam yemeğine bize katılıyorsunuz ona göre, tamam mı?
Sema; Babama da sorayım ona göre söylerim.
Annem; Ikna etmeye çalış ama.
Sema; Tamam Meral abla söz ikna etmeye çalışırım.
Annem; Tamam, hadi görüşürüz.
Ben; Akşam mesaşlaşırız artık.
Sema; Tamam. Hadi size afiyet olsun.
Sema kapıyı kapatıp gitti, bizde eve girdik. Hemen masaya oturup yemeğimizi yedik.
Annem; Akşam ablan ve enişten çaya gelecek.
Ben; Sonunda geliyorlar. Furkan'ı de getirirler umarım, özledim keratayı.
Annem; Kerata diyip durma şu çocuğa.
Ben; Ne var ya! Kerata işte.
Annem; Ayy Elif! Başım ağrıyor hiç seninle uğraşamayacağım.
Ben; Peki.
Annem; Hayy! Gel oturda yemek yiyelim artık. Sonra da çayı hazırlarız.
Ben; İyi tamam.
Oturup annemle yemek yedik, çok geçmeden babamda geldi. Yemeği yedikten sonra annem çayı koydu, bende çayın yanına birkaç şey almak için dışarıya çıktım ve markete gittim. Yol boyu kulağımda kulaklık şarkı dinledim. Marketten alacaklarımı aldım ve eve doğru yol aldım. Yolda yürürken çok çevreme bakan bir insan değilim ama karşıdan karşıya geçerken kafamı kaldırmam illaki gerekiyor. Kafamı kaldırır kaldırmaz karşı kaldırımda o iğrenç saçlarıyla karşıma Emre çıktı. Beni Sema'nın yanında gördüğü için biraz da olsa tanıyor. Emre ile birbirimize iğrenir bakışlar attık. Yaya geçitinden yan yana geçmemizle o benim arkamda haliyle bende onun arkasında kaldığım için o korkunç bakışlar kesilmişti. Emre gözden kaybolur kaybolmaz eve hızlıca ulaşmak için koşmaya başladım. Hızlıca siteye girdim sonra da binaya girdim. Kapımızın önüne baktığımda ablam ve eniştemin ayakkabılarını gördüm. Muhtemelen annem şu anda benim marketten aldıklarımı getirmemiş bekliyor ama sanırım biraz daha bekleyecek çünkü önce Sema'nın yanına gitmem gerekiyor. Kapının ziline bastım ve Sema'nın bana kapıyı açmasını bekledim. Sema kapıyı açar açmaz ayakkabılarımı aldım ve içeriye girdim. Ayakkabılarımı içeride ki ayakkabılığa bıraktım. Sema şaşkın bir şekilde;
Sema; Sakin ol be! Atlı mı kovalıyor?
Ben; Hayır ama eğer eve gitmeyip buraya geldiğimi anlarsa annem kovalayacak.
Sema; Ooo durum sandığımdan da vahim. Eee, sen niye eve gitmek yerine buraya geldin?
Ben; Dur anlatacağım. Ablam ve Eniştem bize çaya geldiler bende o yüzden markete bir şeyler almaya gittim, dönüşte de mükemmel saçları olan senin Emre ile karşılaştım. Sanırım kini sadece sana değil senin arkadaşın olduğum için bana da çünkü ikimizde birbirimize öldürücü bakışlar attık.
Sema; Birincisi o benim Emre'm değil, ikincisi banane onu görmeden onunla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum, üçüncüsü o sana öldürücü bakış atmak yerine gitsin de saçlarına jole sürsün, başka bir şey yapmıyor zaten.
Ben; İyi, sadece söylemek istedim. Neyse olay bu kadar bende artık gideyim.
Tam kapıdan çıkacakken bir karın guruldaması duydum ve hemen Sema'ya baktım.
Ben; Demir abi gelmedi mi?
Tam Sema bir şey diyecekken sözünü kestim,
Brn; Kaçmak için yalan söyleme!
Sema; Arıyorum, açmıyor.
Ben; Saat sekiz de işten çıkmıyor muydu?
Sema; Evet, endişeleniyorum saat dokuz buçuk ama hala gelmedi, asla böyle yapmazdı.
Ben; İşi uzamıştır belki.
Sema; İşi uzamış olsa haber verirdi.
Ben; Anladım ama hemen kötüye yorma şarjı falan bitmiştir.
Sema; Umarım dediğin gibi kötü bir şey olmamıştır.
Ben; Sende Demir abi gelmediği için yemek yemedin dimi.
Sema; Tek yemek yemeği sevmiyor ne yapayım.
Ben; Sanki tek yemek yemeği sevse evde yiyecek bir şey var. Baban dışarıdan yemek getirmese ne yiyeceksin acaba.
Sema; Elif tamam sus! Hadi sen git bak Meral abla sinirlenerek.
Ben; Gideceğim ama sende geleceksin yoksa bir adım bile ilerlemem.
Sema; Saçmalama hadi git.
Ben; Hadi hadi boş yapma. Kızım sen burada aç bir şekilde babanı beklerken ben rahat bir şekilde eve gidip çay içemem. Hadi gel işte inat etme. Hem sohbet falan ederiz.
Sema; Off, hadi tamam diyelim geldim ee Meral ablaya ne diyeceksin. Anne marketten dönerken Emre ile karşılaştım bunu da Sema'ya söylemek için yanına gittim sonra Sema'nın karnı guruldadı bende tutum kolundan eve getirdim. Böyle mi diyeceksin?
Ben; Off! Karşında bir yalan uzmanı var, sen sadece sus ve gel.
Sema'nın kolundan tuttum ve kapıya doğru çekiştirdim.
Sema; Dur tamam yaa! Anahtarı alacağım.
Ben; Seni bile ikna ettiysem benim yapamayacağım şey yok. Aga bee mükemmelim.
Sema; Dövecem Hee!
Ben; Susta ilerle hadi.
Sema; Ayakkabılarını unuttun.
Ben; Kafa işte yoğun.
Sema ile bizim eve geçtik. Annem kapı sesini duyar duymaz oturduğu yerden kalktı ve kapıya doğru geldi.
Annem; Nerede kaldın?
Ben; Markette sıra vardı beklemek zorunda kaldım dönüşte de bir Sema'ya bakayım dedim ne yaptı ne etti diye.
Annem; Ee ne yapmış, ne etmiş?
Ben; Ne yapmışın falan bilmem ama ne etmediğini biliyorum, yemek yememiş bende tutum kolundan bize getirdim.
Annem; İyi yaptın.
Ben; Ciddi misin? Sen az önce benim yaptığım bir şeyi beğendin mi?
Annem; Evet Elif. Hoş geldin Sema.
Sema; Hoş buldum Meral abla.
Annem; Baban gelmedi mi?
Sema; Yok gelmedi, arıyorum ama bir türlü ulaşamıyorum.
Annem; Merak etme şarjı falan bitmiştir, işi uzamıştır.
Sema; Kendi işi Meral abla bu kadar nasıl uzasın, patron sonuçta. Ayrıca uzasa bile bu kadar uzamıyor en fazla yarım saat uzuyor ve uzadığı zaman haber veriyor. Şarjı bitse bile iş telefonundan arıyor.
Annem; Trafik falan vardır canım sıkma canını sen.
Ben; Ayy, Sema içimi şişirdin, ne o öyle felaket tellalı gibi. Sus, geç mutfağa yemek yiyeceksin.
Sema; Tamam sakin ol.
Sema ilk defa sözümü bu kadar çabuk dinledi ve içeriye geçti. İnat yapmadan bir şeyi kabul etmesi çok zor. Mutfağa girdik ve Sema'ya yemek koydum. Sema yemek yerken bende kucağımdaki Furkan Selim'le Sema'ya Selim ile olanları anlattım.
Sema; Yanlız sen yine öğlen anlattıklarının aynısını anlattın.
Ben; Sanırım evet, konu bu kadarmış.
Sema; Birde akşam konu hakkında konuşalım dedi yaa! Aynı şeyleri anlatman için anlaşmışız demek.
Ben; Biraz öyle olmuş.
Sema ile bir süre birbirimize baktık ve gülmeye başladık. Sema ben aynı şeyleri anlatırken yemeğini bitirdi ve oturma odasına ablaların yanına gittik. Uzun uzun oturup sohbet ettik, güldük eğlendik. Ablamlar gitmek için ayağa kalktıkları sırada Sema'nın telefonu çaldı.
Sema; Pardon.
Sema telefonla konuşmak için ara koridora gitti. Bir dakika falan sonra bende arkasından gittim.
Sema; Evet, babam. Polis misiniz? Benim babamın polisle bir alakası yok ki. Şaka mı bu? Babam tuttu sizi dimi, yine o saçma şakalarından yapıyor. Babama söyleyin inanmıyorum şakasına, kanmadım.
Sema'nın hemen hemen ne konuştuğunu anlayabiliyorum. Klasik bir Demir ARAL şakası ile karşı karşıyayız.
Sema; Hastane mi? Cidden bir şaka için bu kadar uğraştıracak mısınız?
Sema konuşurken aynı zamanda ablamlarda gittiği için herkes kapının önündeydi. Ablamlar gideceği için kapıyı açtık. Kapıyı açar açmaz Demir abiyi gördük. Tam bir şey söyleyecekken Demir abi işaret parmağıni dudağına götürerek sus işareti yaptı ve içeriye girdi. Sema'nın arkası dönük olduğu için görmedi.
Demir abi; Şakalarımı hep bozuyorsun Maria.
Sema; Off, baba. Yapma bana artık şaka lütfen yaa!
Sema hemen Demir abiye sarıldı. Demir abi Sema'ya sürekli Maria der. Bunun sebebi Sema'nın annesinin yarı İtalyan olması. Selen abla annesi nedeniyle İtalyanca biliyordu Sema'da çocukken annesinden dolayı İtalyanca öğrendi ve şu anda da hala ana dili gibi konuşabiliyor. Selen ablanın annesi İtalyan olduğu için ismi hem Selen hem de Milena olmuş. Milena ablada kızınında isminin İtalyan ismi olmasını istemiş ama Demir abi Sema olmasını çok istemiş çünkü gökyüzü ona huzur veriyormuş. Milena ablada kabul etmiş. Ama daha sonra Demir abi Sema'ya Maria demeye başlamış, herkesin Sema'ya Sema demesini istiyor ama Milena abla mutlu olsun diye Demir abi Sema'ya Maria diyor. Gerçi ben Sema'yı tanıdığımdan beri Demir abi hep Maria diyor.
Sema ve Demir abi sarılmayı bıraktılar,
Sema; Nerede kaldın baba?
Demir abi; İşim uzadı biraz da fazla telefon görüşmesi yaptığım için şarjım bitti arayamadım seni kızım.
Sema; Ama sen telefon konuşmalarını hep iş telefonundan yaparsın.
Demir abi; İş yerinin hatlarında bir sıkıntı vardı bende kendi telefonumdan yapmak zorunda kaldım.
Sema; Eve gidelim bu günün acısını çıkaracağım senden.
Demir abi; Bekliyorum.
Hepimiz kapının önünde dikildik Sema ve Demir abinin konuşmalarını dinledik. Kendimi sırıtmaktan alı koyamıyordum. Kafamı kaldırdığımda sadece benim değil diğerlerinin de gülmemek için direndiğini gördüm.
Babam; Hoş geldin Demir.
Demir abi; Hoş buldum Murat. Kusura bakmayın sizi de rahatsız ettik.
Babam; Demir sence de bu barajı geçeli çok olmadı mı?
Demir abi; Haklısın.
Sema'nın yanına gittim ve sessizce konuşmaya başladım.
Ben; Bak ben sana bir şey olmadığını söylemiştim.
Sema; Evet bir şey olmamış o kadar bir şey olmamış ki şaka bile yapmayı planlamış.
Sema'nın sözleri beni güldürüyordu.
Sema; Ay lütfen gülme Elif gerçekten sinirlerim bozuluyor.
Yüzümü hafif toparladım.
Ben; Ne gülmasi ya, ne saçmalıyorsun?
Eniştem; Biz artık gitsek iyi olacak Furkan Selim'i de uykusu geldi zaten.
Annem; Haklısın evladım.
Annem ablamları tekrar öptü ve bu sefer gerçekten onları yolculamayı başardık. Ablamların hemen ardından Sema ve Demir abi de gitti. Saatte geç olduğundan dolayı bizde etrafı toparlayıp uyumak üzere odamızın yolunu tuttuk.

***

Maria; Uyumlu, İnatçı, Komik, Yaramaz, Maceracı anlamlarına gelir. Aynı zamanda hayata küsmüş anlamı da taşır.

HER ŞEYDEN BİRAZ SEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin