Kendimle dahi başa çıkamazken kilometrelerce öteden ellerini ellerime kilitleyip "ben buradayım, yanında, tam şuranda" derdim. Şimdi uçuruma bu kadar yakınken söyle bana, ellerin, hangi ellerin?
Sahi kim bıraktı uçurumu bu kadar yamacıma?
Şimdi bana lazım olan bir uçurum kenarı, biraz da cesaret. O uçurumun dibindesin sen. Kendimden mi kaçıyorum, sana mı koşuyorum, bilmiyorum. Sana doğru gelirken çok adım attım ben, uzun mesafeler kat ettim. Artık bitti, bu son adımda uçurumun kenarındayım. Sen sandığım yer boşlukmuş, düşünce anladım.
Ben bağırdım sana, sen sağırdın bana.
Yüreğimin ortasında öylece bırakıp gittiğin bu sancıya dayanamıyorum artık. Ölüme bu kadar yaklaşıp ölememenin acısına dayanamıyorum. İnsanların beni görmemesi her geçen gün daha büyük bir acıya dönüşüyor. Belki bakıyorlar bana ama beni görmüyorlar. Şimdi ölsem kimse farketmeyecekmiş gibi hissediyorum. Acı içinde kıvrandığımın, yandığımın zerre farkında değil hiç kimse. Kim bilir belki de bu yüzdendir ölüme olan hasretim. Artık birileri beni duysun. Birileri beni görsün. 'Biri' bana sarılsın. Biri beni kurtarsın. Zira gücüm kalmadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uğultulu Mezar
Non-FictionBen ne yaptıysam, bizim için yaptım. Seni kırmışım özür dilerim. Ben istemezdim seni üzmek veya yormak. Sen üzülme diye gidiyorum. Seni yorduğum için üzüldüm. Oysa seni gözümden sakındığımı bilirsin. Biz birlikte her şeyi yenip, kendimize yenilmişiz...