Oyuna Başla 5°Bölüm

129 24 6
                                    

27.03.2020

Oyuna Başla

Bölüm 5

“Ateş lalesini gördün mü?”



Genel evin alt sokağının önünde durdum. Bizimkiler ilerlemeye devam ederken arkalarından baktım. Şimdi gerçekten başlıyorduk ve bu biraz ürkütücü biraz da heyecan vericiydi. Mazhar omzunun arkasından bana döndü ve gülümsedi. “Korktun mu?”


Göz devirdim. “ Neden korkayım, ben sen miyim ki?” hızla yanlarına gittim. Anıl ve Sudem de bana bakıyordu. “Sen ben olamazsın zaten Çisil. Çünkü bu dünyada benden bir tane var.” Yüzündeki aptalca gülümsemesi sinirlerimi çok fazla bozuyordu.


“İyi ki sen değilim, bu dünyada iki sen olsaydı insanlığa üzülürdüm.” Sinirle gülümsedim.


“Haklısın bu dünyaya iki tane yakışıklı ve çekici karakterli ben fazla olurdu. Yer yerinden oynardı.” Elimi yumruk yapıp ona doğru savurduğumda bileğimden tuttu. Yumruğumu öperken bana baktı. “Canın yanmasın canım arkadaşım.” Göz kırptı.


Sinirlerimin taşması ile elimi hızlıca çektim. Ona doğru adım atmamla bir adım geri gitti. “Nereye gidiyorsun, canım arkadaşım benim.” Tehditkar gözlerler ona baktım. Koşmaya başlamamla o da hızla koşmaya başladı. Sudem’in kahkahası duydum. Mazhar kaçıyor ben kovalıyordum. Sokağın sonuna geldiğimizde Mazhar durdu ve bana döndü.


Onun önünde durur durmaz ona vurmak için harekete geçmiştim ama başarısız oldu. İki eliyle de bileklerimi kavradı, bileklerimi ondan kurtarmaya çalıştım ama başarısız oldum. Sol ayağım ile sol dizine vurdum ve hızla diper dizinede sert bir şekilde vurdum.


“Hey hile bu!” Mazhar’ın söylenmesine karşılık dil çıkardığımda arkadan Anılın sesi duyuldu. “Bu o marangoz dükkanı mı?” ikimizde durup Anıla döndük. Mazhar bileklerimi bırakınca koşarak Anıl’ın yanına gittim.


“Bu sokakta tek bir marangoz olması lazım, yani bu o.” Adımlarımı kapının önünde durdum ve omzumun üstünden üçüne baktım. Hepsi de bana onaylayan gözlerle bakıyordu. “Maskeleri takmalıyız ilk önce.” Sudem her birimizin maskesini verdi. Maskeleri taktıktan sonra kapıya döndüm ve üç defa tıklattım.


Kapının üstünde yuvarlak küçük bir yer açıldı. “Buyurun?” Delikten sadece gözlerini gördüğümüz bir adam vardı, sesin sahibi oydu. Yutkundum. “Ateş lalesini gördün mü?”


Adam deliği geri kapattı ve kapıyı açtı. “Buradan buyurun lütfen.” Eli ile koridoru gösterdi adam. İçeri girdiğimde diğerleri de beni takip etti. Koridorun sonundaki merdivenden aşağı inmeye başladık. Merdiven bitişinde başka bir maskeli adam dikiliyordu. Adamdan elindeki 498 numaralı kartı bana uzattı. “Ayrı ayrı mı?”


“Hayır, birlikteyiz.” adam eli ile bize kapıyı gösterdi. “Devam edebilirsiniz.” Adamın gösterdiği ve buradaki tek kapının önünde durdum. “Hazır mısınız?”


“Çok heyecanlı hissetmem normal mi? Şuan korkmuyorum tuhaf bir şekilde.” Sudem’e hep beraber güldük. “İlk defa böyle bir şey yaşıyoruz, normaldir herhalde.”


“Ne olursa olsun tadını çıkaralım oyunun.” Anıl Mazhar’a baktı ve iç çekti. “Yine de dikkati elden bırakmayalım.”


Başımı salladım ve kapıyı döndüm. Kapıyı açtığımda bizi karşılayan kırmızı bir halıydı. Büyük bir tiyatro sahnesine benzeyen bu odada ki hemen hemen her yer dolmuştu. Kırmızı koltukta oturan insanlar kendi hallerinde takılıyordu. Boş gördüğüm yan yana dört koltuğa doğru ilerlemeye başladım, diğerleri de beni takip etmeye devam etti.


İki üst koltuk sırasına çıktıktan sonra baştaki boş olan dört kırmızı koltuktan sonuncusuna oturdum. Yanıma Anıl, onun yanına Sudem ve sonra da en başa da Mazhar oturdu. “Bütün koltukların dolmasını mı bekleyeceğiz, başlaması için?”


Sudem’in heyecanlı ve gergin gelen sesi ile önüme aşağı baktım. Bir çok kişinin gözleri sahnedeyken diğerleri ise kendi halindeydi. “Bilemiyorum.”


“Konuştuğumuz gibi yapacağız. Sudem’in devreye gireceği durum olursa hızla alıp çıkacağız.” Anıl fısıldayarak konuşmuştu. Başımı sallayarak onayladım. “Gergin olmayın, rahatlayın. Diğer türlü şüpheleri üzerimize çekeriz.”


“Anıl sende olmasan bizim beyin buna yetmezdi.” Mazhar yine olayı şakaya vurmuştu, ama bu sefer ki  bizi rahatlatmak içindi. Gülümsedim.


Hayatımda ki en büyük ve ilginç bir olayın deneyimini yaşayacağım için kalbim çok hızlı atıyordu. Şuandan itibaren asıl olaylar başlayacaktı, birbirlerine zincirlenmiş gibi bir bir gerçekleşecekti. Bütün bu anlar da tek olmadığım için mutluydum. Bizimkilere döndüm ve baktım. En son gözüm Anıla döndüğünde o da bana baktı. Gülümsedi ve elini elimi tuttu. Gülümsedim, elini sıktım. İyi ki sizlerleydim.


“Merhabalar, sayın müşterilerimiz!”  Duyduğum ses ile önüme döndüm. Bütün ışıklar sahneyi gösteriyordu. Sahnede ki tilki maskeli adam iki eline açtı. Derin bir nefes alıp verdim. “Öyleyse açık arttırma başlasın!” Duyduğumuz oyun sesi ile şeffaf mor ekrana baktık. Yutkundum, oyun asıl şimdi başlıyordu.


-Ding-
Tanzanit taşı görevi için kalan süre : 2 gün 4 saat 27 dakika.


Bölüm Sonu

Kısa kısa bölümlerle nasıl gidiyor? 
Bu hep böyle kısa gidecek bu arada. Okurken sıkılmamak için ehehehe
Yorumları ve oyları bekliyorum canla 
Görüşürüz <3

OYUNA BAŞLA (DÜZENLENİYOR) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin