Bölüm 2

60 2 0
                                    

Gözlerim kapalıyken bile güneşin yüzüme vurduğu his beni mutlu ediyor. Yumuşak sıcaklığı. Gözlerimi yavaşça kısarak açıyorum. Güneş kumral saçlarımı sanki sarıya çevirmiş gibi. Gökyüzüne baktığımda güneşin tam tepede olduğunu görüyorum. Kısa süre bakmam bile gözlerimin acımasına neden olabilir. Tekrar gözlerimi kapatmak üzereyken görüş alanıma bir sarı renkli bir uçurtma giriyor.

Küçük bedenimle üstünde uzandığım ekoseli kırmızı piknik örtüsünden yavaşça doğruluyorum. Ve uçurtmanın ucunun babamın elinde olduğunu görüyorum. "Baba" diyerek neşeli bir sesle babama doğru ellerimi uzatarak koşuyorum. Babam da bana gülümseyerek beni peşinden koşturuyor. Şu an babam 35 yaşlarında tam kestiremiyorum, bense 5-6 yaşlarımdayım. Annem piknik sofrasını hazırlarken annemle uzaktan göz göze geliyoruz, bize doğru bakarak gülümsüyor. Güneşin sarı ışınları bizi ısıtırken düşünüyorum ki ailenin bir rengi olsaydı bence bu sarı olurdu.

Uçurtmanın nerede olduğuna bakmaya çalışırken başımı gökyüzüne kaldırıyorum tekrardan. Güneş yer değiştirmiş ve gökyüzünün rengi tonunun değişmeye başladığını görüyorum.

Şaşkınlıkla gökyüzünü inceledikten sonra başımı aşağı doğru indiriyorum. Güneş ışığının turuncumsu rengi yumuşakça yüzüme vurması ile refleks olarak gözlerim kısılıyor. Her ne kadar bakamasam da bu ışığın rengi bana huzur ve neşe veriyor. Ayrıca saçlarımı olduğundan daha kızıl gösteriyor.

Beni gülümseten kötü bir şakanın geldiği yöne doğru kafamı çeviriyorum. Arkadaşlarım burada. Birazımız bankta oturuyor, birazımız ayakta. İçimde bir şeylerin yanlış gittiğine dair hislerim var. Ne olduğunu bilemiyorum. Üstümdeki beyaz gömleği ve ekoseli eteği yadırgıyorum. Hepimiz şu an lise yaşlarınayız.
Arkadaşlarımın gülüş sesleri ile bir şeylerin ters gittiği hissini rafa kaldırıyorum. Etrafıma bakıyorum. Tanıdığım bir yer. Ama unuttuğum bir yer. Tekrar güneşe doğru bakıyorum ışıklarıyla her yeri turuncuya boyamış. Eğer arkadaşlığın bir rengi olsaydı bence bu turuncu olurdu diye aklımdan geçiriyorum.

Birden turuncu ağırlıklı ışık yavaşça başka bir renge dönüyor. Neler olduğunu anlamak için başımı yukarı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum. Renk tonu çarpıcı bir renge dönüşmeye başlıyor.

Başımı göz hizama indirdiğimde arkadaşlarımla göz göze gelmeyi beklerken başka gözlerle karşılaşıyorum. Karşımdaki gözlerin sahibi ise Yiğit. Bakışlarımı gözlerinden ayırdığımda üstünde bir takım elbise var. Gökyüzü ve etrafın rengi ise tamamen kırmızıya dönüşmüş durumda. Olduğumdan daha uzun hissediyorum. Kafamı aşağı indirerek neler olduğuna bakıyorum. Vücuduma baktığımda şuan ki yaşıma yani 29 yaşıma gelmiş olduğunu tahmin ediyorum.

Üstümdeki kıyafetleri incelediğimde ise koyu kırmızı belime doğru daralan eteklerine doğru bollaşan ipeksi bir dans elbisesi ile siyah topuklu bir ayakkabı giymiş olduğumu görüyorum. Yiğit bana doğru geliyor ve dans etmek için elini uzatıyor. Neler olduğunu anlayamadan kendimi dansın ortasında buluyorum. İçinde keman ağırlıklı yavaş bir dans müziğin çoktan çalmaya başlamış bile. Bir eliyle ince belimi yavaşça sararken diğer eliyle elimi hiç bırakmayacakmış gibi güçlü ama sanki eliyle kelebek kanatlarını tutuyor gibi de nazikçe tutuyor. Bu iki tezatlığı bir araya getirip nasıl başarabildiği konusunda beni şaşırtıyor. Ama tek şaşırdığım konu bu değil. Bu kadar iyi dans etmemiz de beni şaşırtıyor. Sanki haftalarca bu dansa çalışmış gibi senkronize hareketlerimiz, yapacağı hamleyi tahmin edip hamlesini yapmak için ona yardımcı olmam da beni şaşırtan konular arasında.

Biraz dans ettikten sonra belime iki ellerini koyup hızla diğer eliyle çekerek önce ayakta döndürüyor. Senkronize adımlarla devam ediyoruz. Kısa bir süre sonra da ellerini sırtıma destekleyerek zemine olan yakınlığımı arttırarak arkaya doğru ellerine yaslanıyorum. O sırada başımda vücudumla paralel bir durumda olduğu için gözlerim dik açıyla gökyüzüne bakıyor. Kırmızı olan gökyüzü etrafa kırmızılık dağıtıyor.

GİRİFT-İ ERVAH (CHAIN OF SOULS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin