Aniden gözlerimi araladım.Zaman dilimini kavrayabilmek için yatağımın çaprazındaki pencereden gökyüzüne baktım.
Geceyle sabah arası bir zaman dilimi vardır ya,gökyüzü bomboş ve masmavidir.Bir günün en sevdiğim zamanı bu zamandır.Ama erken kalkınca pozitif olamıyorum...Bugünün sıkıcı geçeceğinden emindim.Hem bir cumartesi sabahı saat altıda kalktıktan sonra ne kadar iyi hissedebilirdim ki.Uyuma isteğiyle mücadele edip sonunda kendimi zorlayarak yataktan kalktım.Üşengeç adımlarla dolabıma yürüdüm.Üstüme kot pantolon ve üzerinde zımbalar olan kurukafalı tişörtümü giydim.(Üzerimde bir tişörtten biraz daha uzun duruyordu.)Göğsümün üst hizasındaki saçlarımı taradım.Zaten düz saçlara sahiptim.Bu bazen iyi olabiliyordu ama saçımın dalgalı olması için maşa yapmak gerçekten eziyetti.
İşim bitince mutfağa doğru yürüdüm.Annem masaya hızlıca kahvaltılıkları koyuyordu.Erkek kardeşim her zamanki gibi çoktan yerine oturmuştu.Annem ve biz kahvaltıya başladık.Birkaç dakika sonra da ablam geldi.
Nihayet masadan kalktığımızda,üzerimize kabanlarımızı geçirip evden çıktık.
Evimizin hemen karşısında bir okul vardı.Okulun bahçesinde bir grup insan topluluğu görebiliyordum.
Okul bahçesine girip insan topluluğuna karıştık.Zaman ilerledikçe kişi sayısı da arttı.Yoklama yapıldıktan sonra tam olduğumuz an geldi ve otobüsümüzü beklemeye başladık.Bir süre sonra bekleyiş sona erdi ve bizi okul bahçesinde donmaktan kurtaracak otobüs geldi.
Sanırım her şeyi açıklama vakti geldi.Kardeşimin karate turnuvası vardı.Bende eskiden karate yapardım.Sonra kurs ortamına,insanlarla olmaya alışmadığım için bırakmıştım.Öğrenciler için otobüs kiralanmıştı.Karate hocası,otobüse bindiğimizde bile tam olduğumuzdan emin olmak için,elindeki yoklama listesiyle otobüsün bir ucundan bir ucuna yürüdü.En son tamamen emin olduğunda önümüzdeki koltuğa oturdu.Karate hocası,hayatımdaki en iyi öğretmenler listesinde şüphesiz ilk üçteydi.Çocukları çok severdi ve dört yıldır birbirimizi tanıyorduk.Şu an yaptığı şey ise çocukları heyecanlanmamaları için motive etmekti.
Yol boyunca ablamla uyuduk.Tek ihtiyacım olan şey biraz uykuydu zaten.
Hiç uyanmak istemesem de geldiğimizde uyanmak zorunda kaldık.Otobüsten inerken durduğumuz yer yüzünden bir şoför huysuzluk çıkardı.Geldiğimiz yeri yavaş yavaş tanımaya başlamıştım.Yaşadığım her şey ,günümün berbatlık çıtasını artırıyordu.
Turnuva küçük bir okulun küçük spor salonunda olacaktı.Girişe geldiğinizde ilk bir koridor vardı.Düz gidince tuvaletler,solda da spor salonu vardı.Tribün olmadığı için okulun içinden sıralar getirilmişti.Etraf koşuşturan küçük karatecilerle doluydu.Kardeşim ve grubu da araya karıştı.Artık günümün berbat geçeceğini garantilemiştim...Annem ve ablamla boş sıralardan birine oturduk.Zaman geçtikçe yeni spor kulüpleri geliyordu ve ortam kalabalıklaşıyordu.Küçük çocukları izliyordum.Karate yaptığım zamanlar aklıma geldi.Bu düşünceyi aklımdan kovmak istemiştim.Çünkü kursu kendi isteğimle bırakmıştım.Üzülecek birşey yoktu.Sadece güçlü bir karateci olmak isterdim.Ama maalesef bu kibar ve narin kişiliğimle uyuşmamıştı.Boş boş etrafa bakınmaya başladım.Salonu inceledim.Duvarları yeşil ve turuncu renkliydi.Bu turnuva için yerlere karate minderleri döşenmişti."Tatami" deniyordu.Kırmızı ve mavi renkte olurlardı.Salonun en ucunda ödül basamakları vardı.Küçüklerden biri birinci basamağına çıkmış diğerlerine hava atıyordu.Bazen ben de çocukken boyle miydim diye merak etmiyor değilim...İçeriye girmeye başlayan benden bir yada iki yaş büyük görünümlü çocuklardan , bir spor kulübünün daha geldiğini anlamam zor olmadı.En azından turnuva full çocuklardan ibaret olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Possibilities.
Teen FictionHer zaman her konuda olasılıkların var olduğuna inanırdım.Umut denen duygunun kaynağı da olasılıklara dayanıyordu.Her zaman olasılıklar vardı ve bu da bir umuda kapılmamıza neden oluyordu. Peki umutsuzluk neydi? Olasılıkların yok olması mıydı? Olası...