Seoul.
28.08.2018,
Saat, 20:30Kalp sevdiğini ister.
Ne kadar zor olursa olsun.Kalp istediğini ister. Milyonlarca tıklanan bir şarkıda aynen böyle söylüyor. Aslında bunu bilmek için milyonlarca dinlenmeye ya da dahi olmaya gerek yok; kalbin asıl isteğinin önüne geçemezsin, bu intihar olur. Bunu bilmemek seni büyük bir hata yapmaya sürükler çünkü eğer kalbine ihanet edip ait olduğu kişiden başkasını seçersen, sonunda kendi ölümüne yol açmış olsun. Kalp arzuladığını ister ama akıl sitem eder. Akıl istediğine ulaşmasa bile hayat devam eder ama kalp arzuladığına kavuşamazsa o bedenin hayatı biter.
Minderi kendime çektikten sonra ıslak saçlarımı taramaya devam ettim. Gece çökeli epey oluyordu ve Lisa'dan hiç ses çıkmamıştı. Anlaşılan bu gece plan yapamayacak kadar yorgundu ya da beni dahil etmediği başka bir planı vardı.
"Rosé?"
Havluyu bıraktıktan sonra kurutma makinasına uzandım. "Efendim anne?"
"Hani dışarı çıkıyordunuz tatlım?"
Aynaya yeniden dönerken, "Daha belli değil!" diye cevap verdim. Pek ümidim yoktu ama Lisa'nın sağı solu hiç belli olmadığı için kestirip atmakta istemiyordum doğrusu.
Yeniden kızıla boyadığın saçlarımı iyice kuruttuktan sonra düzleştiriciyi fişe takıp kıvrılan yerlerini düzelttim. Düzlen daha güzel göründüklerini düşünüyordum, her ne kadar yansa da güzelliğin bir bedeli olduğunu Lalisa Manoban'dan öğrenmiştim.
"Tatlım! Telefonun çalıyor."
"Lisa mı?"
Annemden ses gelmeyince düzleştiriciyi kapatıp banyodan ayrıldım. Onu gerçekten fazla iyi tanıyordum, eğe öyle olmasaydı çoktan pijamalarımı giyip yatağa girmiştim. Odama girdiğimde yatağın üzerinde bıraktığım telefonu çevirip ekrana baktım. Şaşırmıştım, çünkü arayan Lisa değilde Kim Taehyung'du.
Kaşlarımı çatarak dördüncü çalışta aramayı cevapladım. "Alo?"
"Rosé? Tanrı'ya şükür açtın."
Taehyung'un sesi telaşlı çıkıyordu ve bu durum beni de korkuttu.
"Taehyung? Ne oldu? Telefonumda dört tane araman var."
"Evet, evet." Arkadan bir çok ses geliyordu, sanırım kulüp gibi bir yerdeydi. Sesi telaşlı ve nefes nefese çıkıyordu. "Şey acaba müsait misin?" Arkadaki yüksek ses kaşlarımı çatmama sebep olduğunda Taehyung duymam için bağırmaya başlamıştı. "Buraya gelmen gerekiyor!"
Boştaki kulağıma parmağımı bastırırken, "Ne?" diye sordum. Bir yandan onu anlamaya çalışıyor, diğer yandan da annem geliyor mu anlamak için kapıya bakıyordum. "Ne diyorsun, hiçbir şey anlamıyorum."
"Buraya gelenden gerekiyor!"
"Neden?"
"Ah Tanrım!" Yatağımın üzerindeki saate baktığımda daha dokuz bile olmadığını fark ettim. Lisa evdeydi ve Taehyung beni bir kulübe çağırıyordu. Bir şeyler olduğu belliydi ama hala tam olarak anlayamıyordum.
"Taehyung sorun ne?" Aklıma gelen düşünceyle elimi alnıma bastırdım. "Lisa oraya mı geldi? Ona bir şey mi oldu?"
"Hayır, sorun Lisa değil, sorun Jungkook!"
''Ne?''
Bir anda düşünme yetimi kaybetmiş gibi hissettim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve kalbim sanki onun ismini duyduğum anda kalbimde atmaya başlamıştı. Saatin sessizce ilerleyen kolları gürültüyle yere düştü ve belki de akrep kalbimi ısırdı. Ne kadar çabuk ona ulaşabilirdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reaodit | rosékook
FanfictionHadi gel şimdi tavan arasında ölü bulunalım. Yeraltında bir orkestra kuralım. Kalbe giden bütün yolları kapatalım, Ardından da kimsesiz kalalım. x,monsie: sorun şu ki; senin gönlün yüzün gibi değilmiş. Görüldü. (23:17) ✔️✔️ Park Chaeyoung & Jeon Jun...