Seoul.
29.08.2018,
Saat, 00:20Her şeye rağmen tatlım,
yanında bir tek ben varım.Bazen bazı insanları bütün kusurlarına, hatalarına rağmen sevmeye devam ederiz. Bu adamı sevmeyi bırakamazdım, onun ellerinde olmayan sebepler bileklerine kelepçe oldu diye kendimi ondan vazgeçmek için zapt edemezdim. Onu seviyordum ve bunu o da iyi biliyordu.
Bana anlattıklarından sonra o ıssız sokakta, bir başımıza birbirimize sarılı bir şekilde kaldık. Etraf öyle sessiz ki, kulaklarımıza sadece nefes alışlarımız ile kalp atışlarımız vuruyordu ve bu, bana yazabileceği her şarkıdan daha güzeldi.
Sessizlik aramızda büyürken, ''Şarkı,'' diye bir giriş yaptım, kaldırımda yürümeye devam ederken. ''Söylemeyi unuttum, gerçekten çok güzeldi.''
O yolda, elleri ceplerinde yürüyordu, bende kaldırımda. Aramızda çok mesafe yoktu ama ilk defa ben kaldırımda olduğum için boylarımız eşitlenmişti. Söylediklerim üzerine dudaklarında bir gülümseme yeşerdi ve o gülümseme, bu gecenin bütün kasvetini süpürdü.
''Beğenmene sevindim.'' Elini ensesine götürüp muzip bir şekilde karışıktan sonra eğdiği kafasını kaldırıp yüzünü bana çevirdi. ''Aslında bu kadar çabuk öğrenmeni beklemiyordum.''
''Lütfen...'' Gülümseyerek ellerimi arkama bağladım. ''Benim en iyi arkadaşımın Lalisa Manoban olduğunu hep unutuyorsun. O her şeyi bilir ve görür. Bazen bu durum çok korkutucu oluyor, aynı Sauron'un gözü gibi.''
''Lalisa demişken,'' Geriye dönüp ardımızda bıraktığımız kulübe baktı. ''Taehyung ile içeride tek başına kaldı. Sence iyiler midir?''
Kaşlarımı kaldırdım. ''Ben dışarıda sarhoş senle ne kadar iyiysem, onlarda o kadar iyidir.''
Aslında böyle bir şey söylemek istememiştim, bir anda ağzımdan kaçıvermişti. Varmak istediğim nokta bambaşkaydı, konunun ne araya buraya geldiğini bilmiyordum. Tek istediğim aldığı fazla alkole biraz vurgu yapmaktı ama şimdi mevzu bir çift çatışmasına dönüşmüştü.
Tanrım, alkol almış olabilir miydim? Çünkü doğru düzgün konuşmuyordum ve vücudumun ısındığına nerdeyse emindim. Gerçekten garip bir durumdu; içeriye girişle çakmam neredeyse birkaç saniye sürmüşken ben alkol alıp almadığımı hatırlamıyordum. Gerçekten, aşık olmak garip bir durumdu.
Jungkook utandığımı anlamış olmalı ki, konuyu daha fazla irdelemeden yürümeye devam etti. Sarhoşken bile anlayışlı olması beklenmedik bir durumdu.
"Şimdi nasıl hissediyorsun?" Ellerimi önüne bağladıktan sonra yukarıdan ona baktım. "Yani hala sarhoş gibi misin?"
Başını hafifçe sallarken, "Hayır." diye yanıtladı sorumu. "Sanki vücudumdaki alkol buhar oldu."
Nedenini biliyordum, okuduğum bir kitapta bu gibi durumların sebebi açıklanıyordu. Sarhoş olmak birazda zihin kontrolüyle alakalıydı; sen, kendi aklına ne kadar mukayyet olursan o kadar yavaş sarhoş olurdun ve yaşadığın olaylarda bunun cabasıydı. Sarhoşken sarsıcı bir olay yaşamak seni ayıltabilirdi ve bu durumda, Jeon Jungkook bu gece çok sarsıcı bir olay yaşamıştı. Peki cevap hangisiydi? Mirae'nin başına gelenleri anlatması mı onu ayıltmıştı, yoksa beni görüp bana sarılması mı? Bu cevabı bilmeyi çok isterdim.
''Üşüdün mü?''
''Hmm?''
''Bu bir cevap değil.''
Gülümseyerek yüzümü gölgeleyen kızıl saçlarımı kulağımın arkasına ittirdim. ''Hayır, çok fazla üşümedim.''
''Öyle mi?'' diyerek tek kaşını havaya kaldırdı. Durmuştuk, artık sadece sokakta dikiliyorduk. ''Titriyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reaodit | rosékook
FanficHadi gel şimdi tavan arasında ölü bulunalım. Yeraltında bir orkestra kuralım. Kalbe giden bütün yolları kapatalım, Ardından da kimsesiz kalalım. x,monsie: sorun şu ki; senin gönlün yüzün gibi değilmiş. Görüldü. (23:17) ✔️✔️ Park Chaeyoung & Jeon Jun...